Fýrtýnalar insanýn denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
"Hade bakayým Bayram, hamamda karýlar nasýl bayýlýrmýþ göster bakayým þu piç kurularýna" derdi. Zavallý sevimli ayý bir iki sopa darbesinin acýsýndan olacak ki homurdanarak bayýlma numarasýný bizlere gösterirdi. Neþe içinde kahkahalarla gülerdik. Ben bazen fazla para verirdim. Sadece ayýnýn tüylerini okþamak, onu yolmak için. En iyi müþterisi ben olacaðým ki ayý oynatýcýsý beni gördüðünde gülümser çaðýrýrdý. "Gel be karga suratlý kopil tüyünü çek biraz oyna" dediðinde bazen tüm gücümle yumruðumu sýkar, tüylerini kopartýrcasýna çekerdim. Hiç unutmuyorum bir günde babama çok yalvarmýþtým. "Babacýðým, babacýðým nolur bana þu oyuncak ayýlardan bir tane alsana, hem de en kocamanýndan olsun" demiþtim. Çok geçmeden bir gün babam Sultanahmette dolaþýrken dönemin hippilerinden birisinin elinde siyah tüylü oyuncak ayýyý görmüþ. Adam hem gitar çalýyormuþ, hem de sevgilisine sarýldýðý halde elindeki esrarlý sigarayý içiyormuþ. Bizim peder yarý kürtçe, yarý ingilizce o ayýyý istemiþ. Turist; "Children, children black bear" diye haykýrdýktan sonra o siyah tüylü ayýyý babama iki þiþe þarap karþýlýðýnda vermiþ. Eve getirdiðinde çok sevinmiþtim. Ýki kardeþimi de bu yüzden dövmek zorunda kalmýþtým. Bu ayý benimdi, onu kimseyle paylaþamazdým. Birkaç dayak seansýndan sonra kardeþlerim ayýmý bana býrakmak zorunda kalmýþtý. Geceleri ona sarýlmadan kesinlikle uyuyamazdým. Ortaokula baþlayana kadar da onu býrakmadým. Kolu bacaðý kopmuþtu..Tüyleri paramparça olmuþtu ama onu elimden bir türlü býrakmýyordum. Annem bir gün haberim olmadan onu çöpe atmýþtý. Hüngür hüngür aðlamýþtým. Annem babama çok kýzmýþtý: "Bu çocuk kafayý üþüttü galiba arada bir þunu Gülhane parkýna götür de biraz ayý seyretsin kendine gelsin" demiþti. Babam da "Allah senin belaný versin hadi Gülhane parkýna gidelim" demiþti. Bazen haftasonlarý giderdik. O kadar hayvan arasýnda tek ayýlarýn kafesinin önünde zamaným geçerdi. Onlara bazen yediðim simitten bir parça, ya da elimdeki armutu verirdim.Ayýyý sadece orada görüyordum..Ama farkýnda olmadan ruhsal bir çöküntünün için girmiþtim... Orta iki'ye giderken hiç unutmuyorum birgün minibüste iri yarý sakallý suratý çok kýllý bir amca görmüþtüm. Amca ne kadar da çok benim oyuncak ayýma benziyordu. Gözlerime inanamamýþtým. Ona büyük bir sevgi ve hayranlýkla bakmaya baþladým. Yanýmdaki teyze kalkýnca amca yanýma oturmuþtu. Amcanýn kolunu biraz kokladým. Ýnanamadým. Mahallemize gelen o ayýlar gibi kokuyordu. Kokuyu içime sindire sindire çektim. Elim, ayaðým titremeye baþlamýþtý. Onun sakallarýný okþamak istedim, hatta birkaç tüyünü koparmak istiyordum. Ýçimdeki o dayanýlmaz isteði frenleyemiyordum. Ama bunu nasýl yapacaktým. "Þey amca" dedim "birþey sorabilir miyim?". Adam öbür tarafa baktý. Kimseyi göremeyince bana döndü. "Buyur yeðenim bana mý dedin?" diye sordu. "Evet amcacým" dedim, "Ne güzel sakallarýn var, babamýn sakallarý gibi" sonra sustum. Amca meraklanmýþ olacak ki tekrar sordu. "Eee ne olmuþ peki?". "Ama dedim benim babamýn sakallarý takma. Kendisi biraz kösedir de ondan amca. O yüzden takma sakalla dolaþýyor babam. Seninki de takma galiba öyle deðil mi amca?" diye sordum. Amca gülmeye baþladý. O koca eliyle incecik omuzuma sertçe vurdu. "Ne takmasý lan, biz delikanlý adamýz, benimki harbi sakal, üstelik okunmuþ sakal, inanmýyorsan elle de bak." Sevincimden çýldýracaktým. Elimi hemen uzatýp sakalýný okþamaya baþladým. Arada bir tüylerini çektim. Býyýklarýný dahi okþuyordum. Amca konuþuyordu. "Nasýl yeðenim, babanýn sakallarýna benzemiyor deðil mi? Ulan yavaþ çeksene canýmý yakýyorsun, tamam ulan bu kadar yeter!" diye homurdandýðýnda elimi yavaþça çekmiþtim. Öyle bir mutlu olmuþtum, öyle bir haz almýþtým, öyle bir duyguya kapýlmýþtým ki hala unutamýyorum. Bu olaydan sonra bende bir tuhaflýk baþladý. Ayý sevgim sanki deðiþik bir evreye giriyordu. Þimdiye kadar en zevk aldýðým bir sahneyi yaþamýþtým. Üstelik bu konuþuyordu. Artýk oyuncak ayýyý, Gülhane parkýndaki ayýlarý istemiyordum. Bu amca gibileri sevmek istiyordum. Gençliðimizin en serseri dönemlerinde bu zevki daha çok tatma fýrsatý bulmuþtum. Çok hýzlý bir çetemiz vardý. Gaziosmanpaþa meydanýnda, Eyüpsultan'da, Bayrampaþa çevresinde sayýsýz kavgalarýmýz oluyordu. Çete üyelerine talimat vermiþtim. "Aman çocuklar, kýllý, sakallý, iri yarý hýrpani, koca ayaklý amcalarý özellikle istiyorum" demiþtim. Kýzdýðým zamanlarda hemen birkaç kiþiyi yaka paça yanýma getirirlerdi. "Hey Raki tam istediðin özellikler de bu adamlar, þimdilik idare et, oyna bunlarla." derlerdi. Çocukluðumda nasýl yaptýysam onlara da aynýsýný yapýyordum. Saçlarýný, sakallarýný çekerdim. Bazen oynatýrdýk. Bayýlma numarasý yap derdik. Çok mutlu olduðum dönemlerdi. Yaþam þartlarýndan olacak ki bir süre sonra bu sevgiden mahrum kalmýþtým. Esnaflýk, particilik, dernekcilik falan derken sosyal yaþantýmýzda ister istemez bazý deðiþiklikler oluyordu. Hatta yaþam þartlarýndan olacak ki içimdeki o sevgi, o duygu yok olmuþ gibiydi. Birgün parti toplantýsýnda bakan ziyaretinde o sevgi yeniden patlama yaptý. Dönemin yetim Hüsnü'sü olarak anýlan bir bakaný karþýlamýþtýk. Bakan hepimizle sýra halinde tokalaþýrken birden gülümsedi. Diþlerinin arasýndaki koca marul parçasý aðzýndan dýþarý sarkmýþtý. Yemekten yeni çýkmýþtý. "Aman Allahým" dedim, "Ýþte yine karþýmda benim oyuncaðým" dedim. Saðýma baktýðýmda ilçe baþkanýmýzý gördüm. Meðerse o da onlardanmýþ. Ýki yýldýzlý bir komiser, evet o da onlardan. Alkýþlayanlarýn yarýsý "Aman Allahým" dedim "Evet hepsi onlardan." dedim. Ertesi gün ruh halim deðiþmiþti. Artýk çevreme dikkatli bakýyordum Yolda, çarþýda, pazarda. Diþiler de vardý. "Evet vardý." Yýllar geçiyordu, televizyon ekranýnda onlar vardý. Arabeskçiler, popçular, gazeteciler vardý. Mecliste dolaþýyorlardý. Bazýlarý general üniformasý giymiþti. Avluda duranlar vardý, cenaze namazý için. Artýk evden çýktýðýmda insanlara korku dolu gözlerle bakmaya baþladým. Önümdeki taksi þoförü, kamyon kullananlar, kahvede piþti oynayanlar, tribünde baðýranlar, hemen her yerde vardý. Ýçimdeki sevgi, bir korkuya bir endiþeye dönüþüyordu. Kafayý yediðimi düþündüm. Son sürat bir psikiyatriste koþtum. Anlattým. Herþeyi anlattým. "Deliriyorum." dedim. Doktor bana çok dikkatli bir þekilde bakýyordu. Adamýn dikkatini çekmiþtim. Ben de ona baktým. "Olmaz böyle birþey" dedim. Doktor da onlardan. Doktor bana gülüyordu. "Evet, sen" dedi. "Biraz üþütmüþsün. Takma kafana, sen herhalde ormanda yaþadýðýnýn farkýnda deðilsin. Bu ormanda yaþamak zorundasýn. Senin yaþam alanýn burasý. Baþka bir çaren yok. Türlerinle yaþamayý öðreneceksin. Senin hiçbir þey'in yok." dedi. Dýþarý çýktýðýmda durdum. Sevinmiþtim. Ama korkmuþtum.Düþündüm.. "Yoksa ben de mi?".
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Þenol Durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |