..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Kent > Şenol Durmuş




11 Mayıs 2011
Lastik Sevim  
Şenol Durmuş
Ölüm haberini duyan birçok insan adeta yıkıldı. Bu habere inanmak da zorlandılar. Ayna Mahmut ölemezdi. Hele bir de bu saatten sonra. Gerçeği bilenler bu ölümü elbette normal karşılıyordu. Bir insan tabii ki sonsuza kadar yaşayamazdı. Tabiatın bu korkunç gücü karşısında bir canlı ne kadar dayanabilirdi ki?.. Ayna Mahmut da bu semtin efsane isimlerinden biri sayılırdı.


:BCDA:
Ölüm haberini duyan birçok insanı adeta yıkıldı. Bu habere inanmak da zorlandılar. Ayna Mahmut ölemezdi. Hele bir de bu saatten sonra... Gerçeği bilenler bu ölümü elbette normal karşılıyordu. Bir insan tabii ki sonsuza kadar yaşayamazdı. Tabiatın bu korkunç gücü karşısında bir canlı ne kadar dayanabilirdi ki?.. Ayna Mahmut da bu semtin efsane isimlerinden biri sayılırdı. Nasılki fenni sünnetçi İbrahim bey bu semt ahalisini tam elli küsür sene tüm nüfusu yediden yetmişine sünnet etmişse, Ayna Mahmut da ona yakın bir hizmette bulunmuştu.

Çalışma alanları bir bakıma ortak sayılabilirdi. Fenni sünnetçi İbrahim bey merhum olduğunda cenazesi bir arı kovanı gibi kaynıyordu. Korkunç kalabalığın yanı sıra gelen çelenklerden cami avlusu dolup taşmıştı. Bu tabii ki böyle bir cenaze için normal bir durum sayılırdı. Çünkü sünnet ettiği birçok kişi, toplumun belli kademelerinde şimdilerde makam mevki sahibi insanlardı. Subaylar, müdürler, amirler, memurlar, iş adamları vardı. Elbette serserisi, şarapçısı, bir baltaya sap olamamış insanları da vardı. Ve de bu semtte bütün ahali ilk kez bir cenazede toplanıyordu.

Bir erkek acaba sünnetçisini unutabilir miydi?.. İbrahim amcanın eli biraz sertti. Ortalık bazen küçük bir mezbahaya dönerdi. Çığlıklar, feryatlar ortalığı inletiyordu. Buna rağmen manevi değerin belki de en yüksek olduğu bir alandı burası. Ama Ayna Mahmut öldüğünde ise cenazede tabut taşıyacak adam bile bulmakta zorlanmışlardı. Üç beş sefil ihtiyarın yanı sıra eski sermayelerinden bir kadın avluda boy gösterdi. İmamın dahi belkide kin ve nefret duyguları içinde kıldırdığı cenaze namazından sonra tabut yangından mal kaçırırcasına mezarlığın yolunu tutmuştu...

Ayna Mahmut da hizmette bulunmuştu. Asıl mesleği badana, boya işleri olan bu adamın bir mesleği daha vardı. Ayna Mahmut hatırı sayılı, işini çok iyi bilen, uzman bir pezevenkti. O da bu semtte yediden yetmişe hemen herkesin ihtiyacını bir şekilde karşılamıştı. Ölümüne belki de sünnetçi İbrahim amcadan daha çok üzülmüşlerdi. Çünkü semt ahalisi ondan hala çok şey bekliyordu.

Yetmişli, seksenli yılların yokluğunda elbetteki insanlar zorluklara bir şekilde katlanıyordu. Bir Türk doğası gereği her zorluğa dayanabilirdi. Ama o şeyin yokluğuna katlanmak kolay mıydı?.. Erkek egemen toplumda, maganda kültürünün tam yoğunlaştığı o yıllarda, bu zorluğa dayanmak her babayiğitin harcı değildi. Kadını ya sinema filminde ya genelevde ya da pavyonda görmek dışında bir şansları yoktu. Şehzadebaşında ki sinemalarda az buçuk seks filmleri oynuyordu. Genelev'deki kadınlara aşık olanlar, bilakis onlarla evlenmek isteyen tiplere bile rastlanıyordu. Hele pavyonlardaki konsomatris kadınlar ile ilişkiler ise bu dönemde tam bir facia sayılırdı.

Birçoğu Menderes döneminden beri çalışan bu yaşlı kadınlara bir genç kız misali aşık olanlar, iki üç duble içki için maaşını ya da dükkanın hasılatını masada bırakanlar, daha sonra G.o.paşa'nın perişan meyhanelerinde Ferdi'nin, Orhan Gencebay'ın şarkıları eşliğinde dana gibi böğürenler, hüngür hüngür ağlayanlar vardı. Bunun dışında semtte bir kız ile konuşmak adeta ölüme davetiye çıkarmak ile eş anlamlı sayılabilirdi. Kızın babası ya da abisi veya bir yakını o kişiyi hiç acımadan öldürebilirdi. Tabii ki kızı da. Herhalde onlar da haklıydı. Bu azgın kalabalığın ortasına kim kızını veya karısını salardı ki?..

Kadınlar, kızlar çok önemli bir durum olmadıktan sonra kesinlikle dışarı çıkmazlardı. Bu alanda yine de en şanslı olanlar esnaf kesimiydi. Bir bakkal olsun, bir manav, kasap hiç farketmez, potansiyel birer ırz düşmanı adayıydı. Ama bunlar kurnaz, zeki insanlardı. Zaten akıllı, kurnaz olmasalar bu yoklukta esnaf da olamazlardı. Onlar bu yığınlar arasında gerekli gözlem ve tespitleri çok iyi yaparlardı. Kim yollu, kim çürük ya da kime yaslansalar, hangisinden zarar gelmez gibi hesapları çok iyi yapılırdı. Ve genelde fakirler arasında, dullar, yetimler, sahipsizler gibi seçenekler arasında mutlaka birilerini bulup becerirlerdi. Onlar öyle veya böyle bir şekilde ihtiyacını giderirdi.

Nasıl ki çürük mallarla, yüksek kazık kar oranlarıyla müşterilerine yaptıkları aynı muamele misali bu işte birçoğu çok becerikli sayılırdı. Kahvehanelerde takılan yığınlar, gençler, serseri tiplerin ise hiç şansı yoktu. Ya genelev ya pavyonda çene çalma nostaljisi ya da Beyoğlu'nda gizli takılan travestiler seçenekler arasındaydı. Ve bunlar için de bir hayli para gerekiyordu. Ayna Mahmut işte bu yıllarda sahnede yerini alıyordu.

Müthiş bir yetenekti. Boyacılık mesleği ona bu işi sağlayan en önemli faktörlerden birisi oluyordu. İş aldığı evleri boyarken haliyle ev kadınlarıyla muhabbet ederdi. Çenesi düşük kadın geçim sıkıntısından, hayırsız alkolik kocasından bahsederken, o dinlerdi. Kadın bir adım yaklaşırsa Ayna Mahmut koşar adım giderdi. Ve ona hayatının fırsatını sunardı. Arz talep dengesini çok iyi bilirdi. Sonra teklifini iletirdi. Sonra da Ayna Mahmut kahvehanelerde görünürdü. Kulaktan kulağa fısıltılar yayılırdı. Çoğunlukla gençler kendi aralarında hemen bir organizasyona girerdi. "Hey Osman annenler köyde değil mi?.." "Tamam senin yerine yirmi lira biz vereceğiz. Ayna Mahmut iki tane getiriyor." gibi konuşmalarda bir fikir birliği hemen sağlanırdı. Sonra da Ayna Mahmut yanında iki kadın ile yanında, birkaç çocukla sanki bu muhite ailece misafirliğe gelmişcesine gelir, Ahmet'in kapıda çalınırdı.

Tabii ki içerde on kişiden fazla bir grup da heyecanla bekliyordu. Adam başı toplanan yirmilikler anında Mahmut'a teslim edilir ve iki odada "sıraya geç" işlemi başlardı. Zaman geçtikçe Ayna Mahmut'un ünü de artıyordu. Birçok kişi onu arıyordu. "Mahmut abi arkadaş askere gidecek, bir partimiz var." diyen bir ricaya o da "Madem bu bir vatan hizmeti merak etmeyin çocuklar, iki saat içersinde hazır olun." derdi. Çevre muhitlerden, ilçelerden geçim sıkıntısı çeken ya da bu yolun yolcusu kadınlar da onu arıyordu. Ayna Mahmut adeta yürüyen bir genelev işletiyordu. Trafik hızlanmıştı. Semtteki bazı babalar ona bazen çıkışıyordu. "Ulan Mahmut benim oğlanı seninle görürsem fena yaparım, anladın mı beni ulan şerefsiz ." diye ikaz ediyordu.

İster istemez, arz talep dengesi bazen etki tepki dengesine de dönüşebiliyordu. Bir gün semtin bitirimlerinden birisi onu güpegündüz çarşı ortasında fena halde dövmüştü.Bu bitirim semtin azılı psikopatı Eşkiya Zafer,di.Ehli namus vatandaşlar tarafından para karşılığı kiralanmıştı. Ama o yılmadı, inatçı bir adamdı. Semtin bu önemli ihtiyacını gidermekde kararlıydı. Onun bir misyonu vardı. Çevresine sürekli: "Bu işler sevap işi" diyordu. Şikayetler sonunda uyuyan karakolunda dikkatini çekti. Karakol amiri komser Hamdi namazında niyazında, sevilen sayılan babacan bir polisti. Ayna Mahmutu karakola çağırdı ve onu sertçe uyardı. Sonrada tüm şefkatiyle güzel bir falakadan geçirtikten sonra ceplerinide bir güzel boşalttıktan sonra onu saldı. Bundan sonra Ayna Mahmut bir şekilde karakolunda ihtiyacını giderecekti. Sonuçta onlarda insandı.

Ayna Mahmuttan sonra önemli bir isim daha vardı. Semtin güzeller güzeli Sevim de ileride onun has elemanlarından birisi oluyordu. Mahallenin yakışıklı gençlerinden birisi ile konuşuyordu ve her genç kız gibi ona korkunç bir şekilde aşık olmuştu. Yakışıklı gençte elbette bu aşkın karşılığını gereken şekilde verecekti.Sevimi becerdikten sonra terketmekte saniye bile kaybetmemişti. Sevim şok geçirmiş bir haldeydi.Günlerce hüngür hüngür ağladıktan sonra bir karara varmıştı. Madem o onu terk ediyordu o da bunun intikamını onu en yakın arkadaşı ile aldatarak alacaktı. Tabii ki en yakın arkadaş da işini hallettikten sonra terk etmekte saniye kaybetmedi. Sevim çıldırmıştı, psikolojisi iyice bozuluyordu. Bu kez terkedenin en yakın arkadaşını buldu. O da terk etti. Sonra bir diğerini buldu .Bir diğeri daha oldu. Sayı sürekli artıyordu.Sevimin adı piyasada bir anda "Lastik Sevim" olarak anılmaya başladı.

Sevim iyice çıldırdı.Bunun intikamını hemen herkesten almaya ant içti. Önüne gelenle yatmaya başladı. Aşırı içkisi psikopat davranışları son sürat artıyordu. Bir gün bir arabanın içersinde beş kişi ile görüldü. Daha sonrada bir minibüsün içinde on dört kişiyle görülecekti. Sonraları bir evde görüldü. Komşular eve giren çıkan insanların sayısından ürkmüştü. Pantolonunu ilikleyen, fermuarını çeken evden fırlıyordu. Sevimin feryatları duyuluyordu." Ne biçim erkeksiniz ulan siz, yok mu başkası" diye bağırıyordu. Aynı esnada kahveye doğru koşan biri yardım talebinde bulunmuştu. Bir okey masasında apar topar kalkan dört beş kişi koşar adım eve gelmişti. Bu semtte yatmadığı insan parmakla gösteriliyordu.

Sonunda Ayna Mahmut Sevimin imdadına koştu .Bu işi profösyenelce yapması için gerekli telkin ve nasihatlerde bulundu. Lastik sevim daha sonra yaşamına bir çeki düzen verdi. Artık parada kazanıyordu. Daha soraki yıllar da ortalıktan kayboldu. Birisi ile evlendiği ve başka bir vilayete yerleştiği gibi dedikodular yayıldı.

Ayna Mahmutun cenazesinde az sayıdaki insanların arasında görünene kadar aradan yirmi yıl gibi bir süre geçmişti. Onu cenaze de görenler şok geçiriyordu. Yirmi yıl sonra nereden çıkmıştı?.. Zamanında yattığı tipler şimdiler de kırkını, ellisini deviren çoluk çocuk sahibi amcalar olmuştu. Buna rağmen Sevim güzelliğinden pek fazla bir şey kaybetmemşti üstelik mihrabı yerli yerindeydi. Çarşı içersinde dolaştığında onu tanıyanlar sağa sola kaçıyordu.

Cami avlusunda Ayna Mahmutun tabutu başında birkaç dua okuduktan sonra çarşı içersinde yürüdü. Gözleri ile çevreyi, esnafları, kahvehaneleri bir radar gibi tarıyordu. Gençlerin takıldığı bilardo salonu önünde durmuştu. Onlara gülümseyerek bakıyordu. Bir çoğunun babası diğer kahvelerden, dükkanlardan korku dolu gözlerle onu izliyordu. O bu bakışların farkındaydı. Arkasını dönerek yürüdüğünde ise dört beş genç onu takip ediyordu.

Söylentilere göre, Sevim intikam almak için kesin dönüş yapmıştı. Henüz daha işi bitmemişti. Semt nüfusunun en az yarısı ile yattığı biliniyordu. Şimdi sıra, geri kalan yarıdaydı.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın kent kümesinde bulunan diğer yazıları...
Güzel İstanbul
Açık Hava Tımarhanesi
İstanbul

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurtarın Beni
Hırsızlar Kralı
Sarıgöl Roman Mahallesi 2
İdam İsteriz
Pavyon Sokakları
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Başkanım
Düttürü Düüüttt
Cafer Kalfanın İsyanı 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kurtlar Sürüsü [Şiir]
Ego - [Şiir]
Çingeneler Zamanı [Şiir]
Açım Ben [Şiir]
Olmalı [Şiir]
Hani [Şiir]
Zaman Geçsin [Şiir]
Konstantin Ağlıyor... [Şiir]
Kuyu [Şiir]
Sen Gidersen [Şiir]


Şenol Durmuş kimdir?



Etkilendiği Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.