Sevgili Günlüğüm
Öyle İçten, Öyle Sıcak

Bir mesaj aldım az önce sevgili günlüğüm✍🏻
Çok değerli olduğundan yorumunuz, günlüğüm sevgiyle kucakladı mesajınızı…
Yazımızın içine alarak mesajınızda ki zarafeti, ilk satırlarımda teşekkürü borç bildim… Kusura bakmayın mesajım için diye yazma hissi duymuş, kıymetli insan… Ne kusuru, memnun oldum; hele kalemim mest oldu. “Bir okuyucunuz var” diye de büyük incelik gösterilmiş… Varolun, bizden de sevgi ve selamlar…

Kalemin; ruhlar arası diyaloğuna, şahit oldun mu bir kez daha sevgili günlüğüm?

Bundan âlâ; yüce duygu mu olur?

Bu değil midir yıllardır kalemi, kalbime mıh gibi acı vermeden çakan…

Bu saygı, sevgi alış verişi değil mi, ömrümüze ömür, duygumuza, duygu katan?

Saygı ve sevgimize Allah bereket versin sevgili günlüğüm✍🏻

Beşinci bölüme geldik büyük mutluluk… Kalemin yaşattığı özel ve güzel duyguyu, hiçbir şeyde bulamadım…

Saatlerce yazabilirim. Günlerce yazabilirim. Yemek yemesem, ara sıra su içsem ama hiç kalkmasam yerimden, telefonum çalmasa hep yazsam; kelimelere ne denli bir özlemdir bu?

Anılarla yoğrulu bir dünyada büyümek yok, yaşlanmak yok.
Anlatabiliyor muyum sevgili günlüğüm?

Sabahın erken saatlerinde muayene barkodu alıp, soluklanmak için oturunca bordo yıpranmış sandalye desem sandalye değil… Bank desem bank değil anladın işte… Oturduk rahatçana… Dördüncü bölümde demiştim ya” herşey’in kıymetini bildim” diye… Hadi başlayalım şimdi anlatmaya…
Koltuk sıcaktı, enerjisi güzeldi… Yok yok klimalardan değildi koltukta ki sıcaklık…

Bizden önce bir çocuk oturmuştu. Öylesine sevgi doluydu ki koltuk, çocukluğunu hissettirdi. Masumiyetini, saf ve temizliğini… Annesi mi rahatsızdı? Babası mı?
Ayyy yoksa kendi miydi bu olasılık aklıma gelmedi sabahtan beri…

Radyoloji bölümü koltuklarına oturmuştum, kalabalıktan mı uzaklaşmış yoksa masumiyet mi çekti beni o koltuk sıralarına?

Bir kağıt gördüm… Çocuk eli değmiş, çocuk yüreği değmiş bir kağıt…

Bir kıtadan, diğerine hastaneye koşmanın verdiği yorgunluk yüzümde tebessümle yer değiştirdi.
Dünyasını hissettim çiziminde…
Çocuk dünyası elimde ki dikdörtgen kağıtta, tükenmez kalem ile çizdiği üç insan, bir kaç harf ve çokça şey anlatan şekillerdeydi…

Elime aldım, dünyasını seyrettim… Boş beleş bir çocuk değildi. Duygularını çizmiş, görülmek istemiş belli ki..

İleride sanatçı olacağı kesin… Tanınmasa da ismi bu çocuk sanatçı ruhlu…
Radyoloji kağıdının arkasına düz zemine çizmiş ailesini.
Belli ki babasında sakal var. Uzun uzun inceledim kağıdı.
Sonrasında, bordo koltuğa bırakarak fotoğraflarını çektim.

Ayrılamıyordu ellerim kağıttan…
Baktım duygularım hüzünlenecek bırakırsam orada kağıdı.
Kuru mendille sildim önlü arkalı… Arkasında isim yazılı, hiç bakmadım, merakımdan ölsem de bakmayacağım. Bu kimin çocuğu diye… Açıkçası ve bilirsin ki insanları merak etmek gibi huyum yoktur. Ama bu başka ama bu istisna olsa da bakmayacağım… Eve geldiğim gibi, buzdolabına yapıştırdım bir çocuğun dünyasını

5. inci bölüm


Hülya Kırklaroğlu hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  Hülya Kırklaroğlu kimdir?
1970 Erzurum merkez doğumluyum. 1972 yılından bu yana İstanbul da ikamet etmekteyim. 5 yıllık konfeksiyon deneyimimden sonra 10 yıl hizmet sektöründe çalışan olarak yer aldım. 2016 yılından itibarenaktif olarak yüzme sporuyla ilgilenmeye başladım. Master yüzücü olarak bir çok birincilik ve derecelerim bulunmaktadır. Yüzme sporu dışında, okçuluk ve taekwondo ile de ilgilendim.Keman dersi aldım. Diğer ilgi alanlarımın içinde Fransızca ve keman bulunmaktadır.

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.