HATÝP DÝCLE OLAYI, AÇILIMA VE ÇÖZÜME ÇOMAK SOKMAK MIDIR?

Bizim bölgede, þu iþ hayýrlýsýyla bitti, diyemeyecek miyiz hiç? Her yeni bir umutta, illa birileri bir çomak sokacaktýr bir taraftan... Bu sistemde, birilerinin, Kürt halkýna rahat soluk aldýrýlmayacak, diye bir ahtý mý vardýr, nedir?

Bu seçimde, tam da, tüm sorunlara el atýlabilecek bir tablo oluþtu diyebileceðimiz þu nazik dönemde, yargý vesayetinin þu yaptýðýna bakýn?!. Yasalarsa, faþizmde de yasalar var; toplumsal akýl ve vicdan, diye kimsenin bir derdi olmayacak mýdýr? Yargýçlar, uzayda bir yerlerde mi yaþýyorlar veya vazifelerine çok mu (derinden) düþkündürler acaba? Kaos olunca, kendilerini, kaosun ateþinde ýsýnabileceklerini mi sanýyorlar? Çýkacak bir ateþ, hepimizi, hatta tüm bölgeyi de yakabilir; bunu öngöremiyorlar mý?

Evet, “Türk aydýnlarý” nýn (Kürtleri kastederek) güya hep ortaya sorduklarý, “Kürtler ne istiyor?” sorusunu, bir de tersten, kendi (!) egemen vesayetçi güçlere çoðaltarak sormalarýnýn vakti gelmedi mi? Geldi de, geçmek üzere; þimdi baþlayabilirler sorularýna:

“Siz, Kürtlerden ne istiyorsunuz? diye!..

Ya da, siz Kürtlerin baþýna asýrlýk bela mýsýnýz, diye sormalýlar…

Sizin, adaletinize hiç güven olmayacak mýdýr? Anayasa Mahkemesi, Yargýtay ve YSK’ nin de, bu haliyle, Kürtler açýsýnda pek bir anlam ifade etmediðini biliyor musunuz?... Sanki vesayet zincirinin birer halkasý gibidirler...

Hâlâ, egemenlik, (“kayýtsýz, þartsýz” lýðýný bir yana) hiçbir þekilde milletin deðilmiþ; eðer varsa böyle bir millet, o millet, bizim millet olmadýðý aþikârdýr.

Sizler, “kardeþlik” ten bahsederken bile, hiçbir zaman güven veremediniz ki; bu güvenilmezliðinizi, ne zamana kadar sürdüreceksiniz? Ortadoðu’daki geliþmelere bakarken, gözlerinizin üstünde siyah bant mý vardýr, nedir? Tüm bölge aktörleri pusuda deðil midir?

Tüm kanunlarýnýz, sanki özünde, sadece Kürtlere karþý yapýlýyor?!

Sürgünleriniz de, anayasalarýnýz da, darbeleriniz de, yüzde 10 seçim barajlarýnýz da; Anayasa’nýn ilk 3 maddesi ve her maddesi de, sanki özünde, sadece Kürtlere karþý yapýlýyor?!

Sizin ardýnýzdaki derin güçlerin, Alparslan’a destek sunan Mervanî Kürtlerinden gelen bir kuyruk acýlarý mý var ki, hâlâ sürüyor; ya da Kudüs Fatihi Kürt Selahaddin-i Eyyubî’ ye olan öfkeleri mi hâlâ dinmedi, nedir? Deðilse; sizin, Kürtlerle derdiniz nedir; bu asýrlýk öfkeniz neden hâlâ dinmedi, sürüyor?

Evet, gerçekten siz Kürtlerden ne istiyorsunuz? Ýnkâr ile onlarýn yok olabileceklerini mi; asimile ile onlarýn eriyebileceklerini mi; askerî darbelerinizle onlarýn sizlerden korkabileceklerini mi bekliyorsunuz? Yetmedi mi Bizans’ ý aratan hile ve oyunlarýnýz; illa bir asrý doldurmaya ant mý içtiniz; ya da birilerinin 2023’e kadar Kürtler üzerinde bu kumpasý sürdürün, diye bir vasiyeti mi olmuþ size, nedir? Ret ve inkâr vesayeti bitmeyecek midir? Gözlerinizi, gerçeklere biraz açsanýza!..

Bu derin öfke nedendir? Kürtler, toptan yok edilebilir mi? Kürtler, tamamen asimile edilebilir mi? Kürtler, sonsuza kadar korkutulabilir mi? Bu uðurda tüm yollarý denemediniz mi? Siz, hâlâ yorulmadýnýz mý? Rüyalarýnýz, kâbusunuz olmadan uyansanýz iyi olur; yoksa bölge geliþmeleri, size torpil geçmeyecektir ve sizi görmezden de gelmeyecektir.

NATO mato, sadece menfaato! O daðlarda kar var, onlara güvenilemeyeceðini öðrenin artýk. Kalýcý olacak tek dostluk, halklar arasýndaki karþýlýklý güven ve kardeþliktir.

Hatip Dicle, dün mü ortaya çýktý ki, onu tanýmadýnýz, bilmediniz? Onun adaylýðýný niçin baþýndan ret etmediniz de, kabul ettiniz? Madem, onun seçime girmesine yol açtýnýz; onun milletvekilliðini düþürmek için, seçimi, ezici bir oy potansiyeliyle kazanmasýný neden beklediniz? 77.709 oy sadece ve sadece Hatip Dicle’nin adýna, þahsýna verildi; herhangi bir partiye deðil. Onun için, onun milletvekilliðini düþürmek, ona bu kadar oyu vermiþ, vekalet vermiþ seçmenlerini ve onlarýn ailelerini de yok saymak demek deðil midir?. Yani, bir Kuzey Kýbrýs nüfusu kadar Kürt seçmen kitlesinin üzerini çizmek demek olmuyor mu bu yaptýðýnýz? Bu hakký, YSK, nasýl kendinde bulabiliyor acaba? Bu karar, eldeki bir bombanýn pimini kasten çekmek deðil de nedir?. Bir kaos düðmesine basmak deðil midir?

Hatip Dicle’nin adaylýðýný düþüren karar þaibeli görünüyor. Çünkü;
Hatip Dicle’nin, 1yýl 8 aylýk hapis cezasýný onaylayan Yargýtay 9. Ceza Dairesi üyesi Halim Aþaner’ dir.
Halim Aþaner, ayný zamanda þu anda YSK üyesiymiþ ve 22 Mart tarihli Yargýtay kararýný YSK’ nin gündemine getirmediði söyleniyor. Neden acaba?

YSK, Hatip Dicle’nin bir baþka davadan aldýðý mahkumiyet kararý, Yargýtay tarafýndan onanarak kesinleþtiði bilgisinin kendilerine 09 Haziran 2011’de ulaþtýðýný ifade ediyormuþ. YSK, bu bilgiye raðmen neden sessiz kalýp, ancak önceki gece kararýný veriyor? Yoksa Yargýtay da mý bu planýn içindedir?

Bir milletvekili, neden mazbatasýný aldýktan sonraya kadar bekletilip milletvekilliði düþürülüyor; bu hizmet kimedir? Veya nasýl hizmettir anlamýþ deðilim.

Peki, hükümet neden buna seyirci kalýyor? Bu geliþme, sadece kendi partilerinin çýkarýna hizmet ediyor diye mi; kendi partilerinden bir milletvekilini daha meclise sokabilsinler diye mi sessiz ve tepkisiz kalýyor bu konuda? Hatip Dicle’nin bizzat þahsýna verilmiþ 77.709 oyu, nasýl oluyor da kendi partisine tahvil edilmesine seyirci ve sessiz kalabiliyor? Bu mantýðý, hangi akla hizmet etik bulabiliyor acaba? AK Parti kendi milletvekilini kabul edince, kanunlarda bir düzenleme yapýlsa bile, Hatip Dicle’ye yolu týkamak anlamýna gelmeyecek midir? Bunun adýna, kaosa raðmen, fýrsatçýlýk denebilir ancak!.. Ne zaman, toplum menfaatlerini, þahsi ve parti çýkarlarý üzerinde görmeði öðreneceðiz?

Eðer devlet veya hükümet, Kürtlerin, bu tür engellemelerle “Türk Meclisi”nde temsil edilmesini istemiyorsa; onlara, gidin, kendi “Kürd Meclisi” nizi kurun, demekten baþka bir yol býrakýyor mu; bundan baþka bir anlam ve ifade çýkarýlabilir mi bu yaklaþýmdan? Kürt sorunu, (yoksa) çözülmeyecek midir? PKK’lýlarýn daðdan indirilmesi düþünülmüyor mu? Akan kanýn durmasý programlarýnýzda yok mudur? “Kardeþlik” yine yalan mý çýkacak? “Asli unsur”, hâlâ ret ve inkâr edilmesi gereken asli düþman mý anlaþýlacak? Ergenekon bitmeden, onun yerine yeni bir versiyonu mu hazýrlanýyor; nedir bu durum?

Gerçi burada, eðer, Hatip Dicle, kendisi de, kendisinin bu mahkumiyet kararýndan haberdarsa, neden bunu gizleyip aday olmuþ, sorgulanmasý gerekmektedir. Kendisi veya BDP, (bilerek veya bilmeyerek) bu kaos planýnýn bir parçasý olmuþsa, durum daha vahim demektir. 22 Haziran 2011 Çarþamba günkü Apo’ nun avukatlarýna, neden müvekkilleriyle görüþme izni verilmedi?. Apo’ nun bu konudaki deðerlendirmeleri, konuya açýklýk getirebilirdi. Belki de, “tek irade” benim; öyle deðil de böyle yapmalýsýnýz, diyerek tansiyonu düþürücü formül önerebilirdi. Örneðin BDP’ye, boykot yerine tüm meclis içi ve meclis dýþý parti baþkanlarýyla, konuya duyarlý tüm sivil toplum örgütleriyle, aydýnlarla yoðun bir diyalog trafiði baþlatýp, çözüm için acil müdahale çaðrýlarý baþlattýrabilirdi… Ayrýca, ABD, AB ülke elçiliklerini ve dünya kamuoyunu harekete geçirmelerini tavsiye edebilirdi… vb.

Þimdi, Hatip Dicle olmadan meclise gitmeyeceklerini söyleyen, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloðunun diðer 35 baðýmsýz milletvekilinin talebine yasal bir çözüm üretilmezse, onlarý ve destek aldýklarý Kürtleri TBMM’ye küstürebilir. Böyle bir inatlaþma, “Demokratik Özerklik” talebini, daha ileriye götürüp “Özerk Kürdistan” ve onun bölgesel “Kürt Meclisi” ni ilân ediverirlerse ve baðýmsýz 36 milletvekillerini de bu meclisin meþru doðal üyeleri olarak tayýn ederlerse, bu emr-i vaki yükün (zamansýz kaosun) altýndan kim nasýl kalkabilecektir?

Hatip Dicle, sonuçta konuþtuklarýndan (yani düþüncelerinden) mahkum edilmiyor mu; silahlý bir eylemi mi olmuþ ki, tam da sorunun çözüm sürecinde, onu, böyle zamansýz ve yersiz sorun yaptýlar?. Kürt vekillerini, baþka tercihlere iten, hâlâ var olan bu “vesayet” mantýðý deðil midir?

Demokratik Özerklik, talebi yeni bir aþamaya, “Federal Kürdistan” talebine de dönüþebilir. Yoksa; sakýn hiç kimse, onlar, meclise girmiyorsa, süre dolunca ve þartlarý oluþunca, bir ara seçime gideriz biz de, gibi bir boþ bir hayale kapýlmasýn. Olasý bir kaosun fitilini ateþlemekten öteye bir anlamý olmaz bunun. Kürtler, bölgedeki diðer soydaþlarýndan daha geri bir statüye (rehin tutulan Apo’ya raðmen) razý olmayabilirler. Bence, baþta hükümet olmak üzere, tüm partilerce ciddi bir durum deðerlendirmesi yapýlmalý ve acilen demokratikleþmeye hýz verilmelidir. Kürtlerin statüsü için ne düþünülüyor veya ne olacaksa, geçiþ süreci, kansýz, barýþçýl ve demokratik olabilmelidir.

Madem, yeni bir anayasa yapýlacak ve bu anayasada, (eðer Kürtlere bir kazýk atýlmayacaksa) zaten Hatip Dicle’ye atfedilen suçlamalar, yeni anayasa ile (düþünce beyaný) demokratik söylemlere dönüþmüþ olmayacak mýdýr? Bu sorun, olasý bir kaosa dönüþmeden, neden çözüm yoluna gidilmesin ki? AK Parti de, CHP de, seçimdeki vaat ve söylemlerine uygun olarak kollarýný sývamalýdýrlar. Çözüm için gereken maddeler, öncelikle düzeltilsin veya hükümet, baðýmsýz milletvekillerine çözüm yoluna gideceklerine dair bir söz verip onlarý, þimdilik meclise gitmeleri için ikna etmelidir. BDP de, üzerine düþecek mantýklý bir tavýr ile herkes için daha doðrusu olabilecek ve çözümü kolaylaþtýracak bir rol üstlenmelidir. Herkes, demokratik ve barýþçýl bir ortama hizmet etmelidir. Kaostan medet ummanlarýn hevesleri kursaklarýnda kalacaktýr böylece.

Yeni meclis, hayýrlý bir ortamda açýlmalýdýr, kaos ortamýnda deðil. Hükümet etmek, zaten idare etmek deðil midir? Ýdare etmek, çözüm üretmek deðil midir? Sorumlu davranmak öncelikle hükümetlerin iþi olmalýdýr.

Sorunlara, demokratik çözüm istiyoruz, düðüm deðil; toplumumuza barýþ ve huzur istiyoruz, çatýþmalý ortamlarda ölüm deðil.. Milletvekilliðini düþürmek, sadece Millet Meclisindeki diðer tüm milletvekillerinin görevi olmalýdýr. Egemenlik, artýk gerçekten milletin olmalýdýr. Töhmet altýnda kalmýþ tüm kurumlarýn vesayet statüsü kaldýrýlmalý; yasal ve meþru olan her kurum, sadece asli görevlerini icra etmelidir. Hiç kimse veya kurum, kendini milletin yerine koyarak ahkâm kesmemelidir.

Yeter artýk, söz milletindir, demeyeceðimiz ve rutin olarak, milletin hep söz sahibi olduðu bir sisteme geçmeliyiz. Gelin, tüm acýlarý tarihe gömelim; tüm halklarýmýz, eþit, özgür ve demokratik olarak, tam bir gönüllü birliktelik anlayýþýyla, barýþ ve huzur içinde bir arada yaþayabilme koþullarýný birlikte yaratalým. Gönüllü birlikten kuvvet doðar; birlikte geliþmemiz ve yücelmemiz hýz kazanýr.

Selam ve sevgiyle kalýn.

M.Nazým Güler
info@mnazim.com

http://www.mnazim.com/konu-hatip-dicle-olayi-acilima-ve-cozume-comak-sokmak-midir-900.html