..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Emine SEVÝNÇ ÖKSÜZOÐLU




24 Kasým 2007
Baba Ýle Oðul"un Kaderi  
BABA ÝLE OÐUL’UN KADERÝ

Emine SEVÝNÇ ÖKSÜZOÐLU


HENÜZ YENÝ DOÐMUÞ OÐLUNU BIRAKARAK, 1985 YILINDA ÞIRNAK'A ASKERLÝK GÖREVÝNÝ YAPMAYA GÝDEN VE BURADA ÞEHÝT DÜÞEN BÝR BABAYI, SENELER SONRA AYNI TOPRAKLARDA VATAN BORCUNU ÖDEMEYE GÝDEN OÐLU HAKKI'NIN DA TIPKI BABASI GÝBÝ ÞEHÝT DÜÞMESÝ KONU EDÝLÝYOR.


:BEID:

BABA ÝLE OÐUL’UN KADERÝ

Vatani görevini yapmak üzere, henüz yeni doðmuþ olan oðlu Hakký’ yý ve çok sevdiði karýsý Hacer’i býrakýp gitmek zorunda kalmýþtý. Onlarý böyle býrakýp gitmek istemiyordu, ama çaresiz mecburdu. Çünkü vatan borcu namus borcu idi.

Mustafa; askerliðini doðuda yer alan, Þýrnak ilinde yapacaktý. Yüreðinde bir sýkýntý sürekli onu boðuyor, neredeyse nefes alamayacak kadar daralýyordu. Ýlk günler çok zor geçiyordu. Ara sýra eþi ile oðlunun fotoðraflarýna bakýp, bir çocuk gibi kendini avutuyordu. Oðlu Hakký ve karýsý Hacer gözünde tüter olmuþtu. Sýk sýk mektup yazýyor, hasretini böyle dindirmeye çalýþýyordu. Hele Hacer den mektup aldýðý zamanlar, mektubu öpüyor, kokluyor, tekrar tekrar okuyordu. Hacer de Mustafa’dan gelecek bir mektup ümidi ile, sürekli postacýnýn yolunu gözler olmuþtu. Kocasýndan gelen her mektup ta, adeta bir bayram çocuðu gibi seviniyordu. Mektubu okurken oðlu Hakký’nýn da dinlemesi için yüksek sesle okuyor sonra da oðlu ile konuþuyor, ona uzun uzun babasýný anlatýyordu. Günler günleri, haftalar aylarý kovaladý durdu. Sayýlý gün geçmek bilmiyordu sanki.

1985 yýlýnýn soðuk ve çetin geçtiði bir kýþ günü, Cudi daðýndaki teröristler için bir operasyon düzenlenmiþti. Bu operasyonda Mustafa da yer alýyordu. Mustafa sanki þehit olacaðýný hissetmiþ gibiydi. Kaðýdý kalemi bir kez daha eline alýp, karýsýna ve oðluna bir mektup yazdý. Mektup öyle bir mektuptu ki, okuyanýn yüreði yerinden kopuyordu adeta. Operasyona katýlmadan önce, oðlu ile karýsýnýn fotoðraflarýna bir kez daha bakýp, fotoðraflarý cebine koydu.

Hacer o gece kâbus denecek kadar kötü bir rüya görmüþtü. Sabah uyandýðýnda;
“Hayýr olsun inþallah” diyerek rüyayý kötüye yormak istemedi. Sürekli kocasýna dualar ediyor “Allah’ým onu sen koru.” diyordu.
Mustafa ise katýldýðý operasyonda “Allah’ým eðer bana bir þey olursa, oðlumu ve karýmý sana emanet ediyorum, senden baþka kimsem yok, sen kudret sahibisin, yaratansýn, onlarý koru yarabbi.” diyerek, karýsý ve oðlu için sürekli dualar ediyordu. Atýlan kurþunlarýn ardý arkasý kesilmiyordu. Kurþun sesleri Mustafa’nýn kulaðýnda týnýlý bir ses oluþturmuþtu sanki. Her geçen dakika da, ölüme biraz daha yaklaþtýðýný hissediyor gibiydi. Zaten bu çatýþmada, bu kurþun yaðmurunun arasýndan sað çýkabilmek mucize gibi bir þey olmalýydý.

Ertesi gün Hacer’in kapýsý acý acý çaldý. Hacer kapýyý açtýðýnda, karþýsýnda bir Jandarma ile rütbesini bilmediði bir asker duruyordu. Hacer o an anlamýþtý sanki
“Mustafa’m… Mustafa’m… Ona bir þey mi oldu yoksa?”
diye sorabildi. Yüreðinde büyük bir acý vardý. Nedense bu acýnýn adýný bir türlü koyamýyordu.
Kapýdaki Jandarma ve asker;
“Yok… Yok… Kocanýza bir þey olmadý. Feryat figan etmeyin lütfen, sadece sizi ona götürmek için geldik. Hemen hazýrlanýrsanýz iyi olur.”

Hacer hemencecik üzerine bir þeyler giydi, oðlunu da battaniyesine sarýp, askerlerle birlikte il Jandarma’ya doðru yola çýktýlar. Yol bir türlü bitmek bilmiyor, uzadýkça uzuyordu. Hacer yol boyunca oðluna sýký sýkýya sarýlýp aðladý. Ýl jandarmaya gelindiðinde Hacer’i yüksek rütbeli olduðunu düþündüðü, fakat kim olduðunu bilmediði bir asker karþýladý. Hacer’in sakinleþip, rahatlamasý için onunla konuþuyor, sorular soruyordu. Hacer ise; yöneltilen bu sorular karþýsýnda, utana sýkýla cevaplar veriyordu. Bir an da tüm cesaretini toplayýp,
“Buraya neden getirildiðimi anlamadým, kimse bir þey söylemiyor, yoksa Mustafa’ma kötü bir þey mi oldu?”
Karþýsýnda oturan asker bir Hacer’e, bir de kucaðýndaki bebeðe baktý. Sonra da baþýný önüne eðerek;
“Üzgünüm, gerçekten çok üzgünüm. Nasýl söyleyeceðimi bilemiyorum. Bunu söylemek benim için gerçekten çok zor. Bu gibi durumlarda ne yapýlýr, nasýl söylenir onu da bilmiyorum. Ne yapacaksýnýz kader iþte. Takdir-i ilahi. Baþýn sað olsun bacým.”
Duyduklarý karþýsýnda adeta dünyasý baþýna yýkýlmýþtý Hacer’in. Hýçkýra hýçkýra aðlýyor, göz yaþlarýný tutamýyordu. Kapý çalýndý ve bir asker selam vererek odaya girdi. Masaya bir paket býrakýp odadan dýþarý çýktý. Masada oturan yüksek rütbeli asker, Hacer’e bir peçete uzattý. Ardýndan gelen paketi vererek;
“Kocanýzýn üzerinden çýkanlar ve özel eþyalarý. Bir kaç þehidimiz daha oldu, hepsi için resmi bir tören düzenlenecek. Törende siz de bulunursunuz.”

Hacer periþan bir haldeydi. Ýl jandarma’ya ait resmi bir araç Hacer’i evine býraktý. Yol boyunca kocasýný ve birlikte yaþadýklarý günleri düþündü. Geride býraktýklarý acý tatlý anýlarý, bir film þeridi gibi geçti gözünün önünden. Sonra oðlu Hakký’yý düþündü. Onun babasýz büyümesi içini acýtýyordu. Bu zamanda nasýl bakacaktý ona tek baþýna?... Þu saatten sonra oðluna hem ana, hem baba olacaktý. Oðluna sýký sýkýya sarýlýp, öpüp kokladý, baðrýna basýp, hýçkýra hýçkýra aðlamaya devam etti. Gözyaþlarý dinmek bilmiyordu bir türlü. Yüreði bu acýya dayanamýyordu. Evine gelir gelmez, kocasýnýn üzerinden çýkan, özel eþyalarýnýn bulunduðu paketi açtý. Bir kaç kýyafeti, karýsýna ve çok sevdiði oðluna mektup yazdýðý kalemi, Hacer ile oðlu Hakký’nýn bulunduðu bir fotoðraf çýktý paketten. Hacer kocasýnýn kýyafetlerini öpüp kokluyor, eþinin asker kýyafeti ile çektirdiði fotoðrafýný eline alýp aðlýyordu. Ertesi gün cenaze töreni vardý ve kocasý topraða verilecekti. Hacer bunca acýya nasýl dayanacaktý?... Ya o her þeyden habersiz minicik yavrusu, hiç baba sevgisi tatmadan nasýl büyüyecekti?... Hacer çok çaresiz ve yalnýzdý…Allah’tan gelen bu ölümü kabullenmekte çok zorlanmýþtý. Yüreði yangýn yerinin küllerine dönmüþtü. Adeta kolu kanadý kýrýlmýþ, oðlu ile bu dünya da yapayalnýz kalmýþtý. Þu an da tek varlýðý oðlu idi. Hiç deðilse onun için ayakta kalmalý, en azýndan kendine daha iyi bakmalýydý.

Cenaze töreni olmuþ bitmiþ, Mustafa’sýný ebedi yolculuðuna uðurlamýþtý. Bu onun hayatýndaki en acý günüydü. Bu acý yüreðine kor olup düþmüþtü. Cenaze töreni sonrasý evine geldiðinde, postacý eþinin ona þehit olmadan önce yazdýðý mektubu getirdi. Hacer mektubu okudukça yüreðindeki yangýn daha da büyüyordu. Sürekli aðlýyor, kendini aðlamaktan geri koyamýyordu. Gözleri neredeyse fal taþý gibi þiþmiþ ve
kýpkýrmýzý olmuþtu. Bu acýya nasýl direnecekti bilmiyordu. Onsuz bu hayatýn yükünü bir baþýna nasýl taþýyacaktý?... Dahasý çok sevdiði kocasý, Mustafa’sý olmadan nasýl yaþayacaktý?... Düþündükçe çýldýracak gibi oluyor, üzerine çöreklenen bu sýkýntýdan bir türlü kendini kurtaramýyordu. Her geçen günün bu acýyý hafifleteceði bir gerçekti. Ama asýl önemlisi, bu günler nasýl geçecekti?... Hacer, minicik oðlu Hakký ile bu acýmasýz dünyanýn aðýr yükünü kaldýrabilecek miydi?...

Günler haftalarý, haftalar aylarý, aylar yýllarý kovalamýþ. Zorlu geçen 19 yýlýn ardýndan Hakký büyümüþ genç, yaðýz bir delikanlý olmuþtu. Tek þey hariç, her geçen gün onlardan çok þey götürmüþtü; o da kocasý Mustafa’nýn acýsý, bu gün gibi yüreðinin orta yerinde duruyordu Hacer’in. Tek yaþama gücü, mutluluðu, her þeyi, caný - ciðeri, oðlu Hakký idi. Hayatýný ona adamýþ, onun mutluluðu ve okumasý için adeta saçlarýný süpürge yapmýþtý. Hayatýn getirdiði acýmasýz ve aðýr yaþam koþullarý, onlarý sefaletin ve yoksulluðun içinde yoðurmuþtu. Gün ne getirdiyse onunla avundular. Bir gün buldularsa, bir gün bulamadan gün geçirdiler.

Hacer kocasýndan baðlanan þehit maaþýyla kýt kanaat geçiniyordu. Bu nedenle küçük bir iþ yerinde temizlik iþçisi olarak iþe girmiþ, burada az bir maaþla çalýþýyordu. Oðlu ise; ancak liseyi bitirebilmiþ, girmiþ olduðu üniversite sýnavýný kazanamamýþtý. Hacer bu duruma çok üzülüyor, oðlu üzülmesin diye ona belli etmemeye çalýþýyor ve sürekli ona moral veriyordu. Ne de olsa, oðlu onun dünyada ki her þeyi, kýymetlisi, tek varlýðý ve tek yaþama gücüydü.

Günlerden bir gün Hakký’ ya asker ocaðýndan çaðrý mektubu geldi. Hakký üniversite sýnavýný kazanamadýðý için, askerliðini yapýp aradan çýkartmak istiyordu. Annesi ile bu durumu konuþtu, fakat annesi bu duruma her ne kadar karþý geldiyse, Hakký annesini dinlemek istemedi. Çünkü çalýþmak, annesine yardýmcý olmak istiyordu. Evde boþ boþ oturmak çok aðýrýna gidiyordu, lakin hangi iþ yerine baþvuruda bulunduysa iþe alýnmamýþtý. Bu durum Hakký’nýn moralini iyice bozmuþtu. Her þey üst üste geliyor, bütün aksilikler bir an da yaþanýyordu. Her ne kadar Hacer oðlunu ikna etmek için uðraþsa da, sonuç olumsuz oluyordu. Hakký asker olup, vatani görevini yapmak, vatan borcunu ödemek istiyordu. Bu konuda annesinin sözünü dinlememiþ, kararýný çoktan vermiþti bile.

Nihayet Hakký’nýn ana ocaðýndan ayrýlýp, asker ocaðýna gideceði gün gelmiþti. Acemi birliðini Manisa Kýrkaðaç’ da yapacaktý. Asker olmanýn verdiði gurur ve heyecanla, gözü yaþlý annesinin elini öpüp, hayýr dualarýný alarak yola çýktý.

Hacer oðlundan ayrý kalmanýn acýsýný, yüreðinin taa orta yerinde hissediyordu. Oðlu için sürekli Allah’a dualar ediyor, sýk sýk oðluna mektup yazýyordu. Aldýðý her mektupta derin bir “ohh” çekip, biraz olsun yüreðindeki sýzýyý dindirmeye çalýþýyordu. Bir yandan Hakký’nýn asker kýyafeti ile çektirip, kendisine gönderdiði fotoðrafa bakýyor, bir yandan da mektubu okurken gözyaþlarýný tutamýyordu. Oðlunun kokusunu hissetmek için, mektubu öpüp kokluyor ve fotoðrafý baþ yastýðýnýn altýna koyup, öylece uykuya dalýyordu. Bu ona çok huzur veriyordu.

Hakký acemi birliðini bitirmiþ, annesinin yanýna dönmüþtü. Ana ile oðul uzun uzun sarýlýp, hasret giderdiler. Hacer sað salim oðluna kavuþtuðu için çok mutluydu. Ne de olsa kaygýlarý, onca endiþesi boþa çýkmýþtý. Hakký’da annesini çok özlemiþti. Askerlik anýlarýný annesine anlatarak, hasret gidermeye çalýþýyordu. Bu kýsa izin dönemindeki bütün gününü, çok sevdiði annesi ve arkadaþlarý ile geçirmiþti.

Güzel günler su gibi geçmiþ, Hakký’nýn usta birliðine gitme vakti gelmiþti. Yalnýz bir sorun vardý, Hakký usta birliðine Þýrnak’a gidecekti. Oðlunun Þýrnak’a gitmesinden dolayý, Hacer’in yüreðine bir sýkýntý gölü dolu vermiþti. Yüreði neredeyse nefes bile alamayacak kadar daralýyor, boðuluyordu. Gece olunca uyumak için girdiði yataðýnda, bir türlü gözüne uyku girmiyor, sabahlara kadar sürekli oðlunu ve þehit verdiði kocasýný düþünüyordu. Uyuduðunda ise; kabus denilecek kadar kötü rüyalar görüyordu. Ne de olsa, kocasý Mustafa’da Þýrnak’ta askerliðini yaparken þehit düþmüþtü. Oðlunun da babasý ile ayný kaderi yaþamasýný istemiyordu. Bu düþünce Hacer’i çok korkutuyordu. Hacer bunlarý düþündükçe daha da bir fenalaþýyor, yüreðinde sönen yangýn, adeta yeniden alevleniyor, içini yakýyordu. Çok mutsuzdu, çünkü çok sevdiði, tek yaþama gücü olan oðlundan yine ayrýlacaktý. Üstelik bir de, kocasýný þehit verdiði topraklara gönderecekti oðlunu. Sonunda ayrýlýk günü gelip kapýya dayanmýþtý. Oðlunun acýsý þimdiden çöreklenmiþti yüreðine.

Hacer oðlunu otobüs terminalinde yolcu edip uðurlarken, hem acý acý aðlýyor hem de onu bir daha göremeyecekmiþ gibi sýký sýkýya sarýlýyor, onu býrakmak istemiyordu. Hacer’in bu denli aðlamasý, Hakký’yý çok üzüyor, annesinin daha fazla göz yaþý dökmemesi için, ona moral vermeye çalýþýyordu. Ancak Hacer, yüreðinde yeniden alevlenen bu yangýna dur diyemiyordu. Sanki bu acýyý kocasý Mustafa’yý þehit verdiðinde de, yýllar önce bir kez daha yaþamýþtý. Bu nedenle olmalý ki; ayný acýyý bir kez daha yaþayacak gücü yoktu.

Hakký otobüse binip, Þýrnak’a doðru yol almaya baþlamýþtý. Hacer ise; göz yaþlarý içinde, oðlunun arkasýndan uzun uzun el sallayýp, dualar okudu. Günler geçmek bilmiyordu. Her geçen gün, yüreðindeki sýkýntý biraz daha büyüyor, neredeyse nefes almak ta bile zorlanýr hale geliyordu. Kendince dualar okuyup, Euzu besmele çekip, rahatlamaya çalýþýyordu. Oðlundan gelen her mektup ta derinden bir “ohh” çekip, Allah’a þükrediyordu. Hakký annesine yazdýðý bu mektubunda, okuyanýn içini sýzlatan ve yürek daðlayan bir þiirle mektubunu bitirmiþti.

ÞEHÝTLER ÖLMEZ KÝ, ÖLMEZ KÝ ANNE!!

“Anne bu bir ayrýlýk deðil kavuþma
Bir oðlun babasýna kavuþmasý gibi bir þey
Sen demez miydin ki, benim oðlum büyüyecek, askere gidecek
Aslanlar gibi vatanýný bekleyecek
Vakit geldi, gidiyorum anne vataný beklemeye
Anne aðlarsan sadece sevinçten aðla

Ancak böyle dayanýrým gözyaþlarýna
Dün gece nöbetteydim
Gece ilk defa bu kadar güzel ve anlamlýydý
Vataný bekliyordum
Sen rahat uyu anne
Gözün arkada kalmasýn anne
Eðer büyük görev gelirde vatan için can verirsem
Gözyaþlarýn hüzünden deðil, sevinçten gururdan olsun anne
Þehitler ölmez ki, ölmez ki anne”

Oðlun Hakký

Hacer mektubu okuduktan sonra,
“Hakký’mýn kokusu var bu mektup ta” diyerek öpüp kokluyor, baðrýna basýyordu. Nedense gelen her mektuptan sonra bile, Hacer’in içindeki sýkýntý geçmek bilmiyordu. Sanki kalbine bir býçak saplanmýþ gibiydi. Öyle ki; oðlundan aldýðý mektuplar bile, bu sýkýntýyý geçirmiyordu.

Yaðmur çisil çisil yaðýyordu. Adeta mavi gök eriyor, bahar oluyordu. Toprak kokusu güllerle buluþmuþtu. Oysa ki mevsim henüz yaz’dý. Daha dün’e kadar güneþ durduðu yerden ayrýlmadan, yerküreyi sýcacýk sarýyordu. Yol kenarýndaki aðaçlar ise; aralýklý olarak asker gibi dizilmiþ doðayý seyrediyordu. Birden bire bardaktan boþanýrcasýna yaðmurun böyle yaðmasýna bir anlam verememiþti Hacer.

Penceresinin önünde durup, dýþarýda yaðan yaðmuru seyretmeye baþladý. Uzun bir süre, yaðan yaðmurun penceresinin camýna vurarak yere düþmesini seyretti. Sonra aklýna, kocasý Mustafa’nýn þehit haberini aldýðý gün geldi. O gün de böylesine deli bir yaðmur yaðmýþtý ve hava çok soðuktu. Hacer’in gözlerinden iki damla yaþ süzülüverdi yanaklarýna. Birden bire akýlýna oðlu Hakký geldi. Uzun uzun oðlunu düþündü. Koynundan oðlunun fotoðrafýný çýkartýp, onu sevdi ve oðlu ile konuþtu.

Tam o sýrada kapý çaldý. Hacer kapýnýn çalmasý ile birlikte kendine geldi. Baþýndaki eþarbýný düzeltip, fotoðrafý yeniden koynuna koydu ve kapýyý açtý. Karþýsýnda bir jandarma eri ile, rütbesini bilmediði bir asker duruyordu. Hacer sanki yýllar önce yaþadýðý o aný, yeniden yaþýyor gibiydi. Gözleri yine yaþla dolmuþtu. Aðlamamak için kendini ne kadar tutmak istiyorsa, göz yaþlarý da o kadar sel olup akýyordu. Ancak kapýsýndaki askerler daha hiç bir söz söylemeden, onlarýn yüzüne bakýp;
“Biliyorum, oðlum da þehit oldu deðil mi? O da babasý gibi bu vatan uðruna gözünü kýrpmadan canýný feda etti.”
Askerler ne yapacaklarýný, ne diyeceklerini bilmez bir haldeydiler. Sadece askerlerden biri;
“Baþýnýz sað olsun anacýðým. Takdir-i ilahi. Bu cennet vatana hepimiz can kurban. Oðlunuz Allah’ýn sevgili kuluymuþ ki; þehitlik mertebesi ile onurlandýrýldý. Ýnanýn bana, diyecek bir söz bulamýyorum.”

Hacer son derece sakin ve metanetliydi. Ýçindeki bu anlamsýz sýkýntýnýn artýk adýný koyabiliyordu. Beyninde þimþekler çakýyor, baðrýna taþ basýyordu. Oysa ki kocasý Mustafa’nýn þehit haberini aldýðýnda, bu kadar metanetli ve sakin olamamýþ, göz yaþlarý içinde feryat figan etmiþti.
Askerler hiç bir þey söyleyemiyor, ne yapacaklarýný bilmez bir halde, kapýda öylece Hacer’i izliyorlardý. Hacer ise aðýt yakar gibiydi, yüreðinde ne varsa tek tek söylüyor ve aðlýyordu. Ama nafile, giden geri gelmiyordu. Bir an askerlere bakarak;
“Benim Hakký’m babasýnýn oðluydu. Ýçimde hep bir sýkýntý vardý zaten. Demek bunun içinmiþ, demek Hakký’mýn ölüm haberini alacakmýþým da ondanmýþ. Rabbim sizin acýnýzý sevdiklerinize göstermesin. Bu acý hiç bir þeye benzemiyor, yürek yakýyor evladým.”

Koynundan oðlunun fotoðrafýný çýkartýp uzun uzun baktý. Sonra da;
“Sen de beni yalnýz býraktýn oðlum. Tek dalýmdýn, canýmdýn, umudumdun. Yaþama sevincimdin, mutluluðumdun. Þehit karýsýydým, bir de þehit anasý oldum. Babanýn ölüm haberini aldýðým gün de böyle yaðmur yaðýyordu, senin ölüm haberini aldýðým gün de yaðmur yaðýyor. Bu yaðmur gibi, Allah rahmetinizi bol etsin. Mezarýnýz nur’la dolsun, topraðýnýz bol olsun. Bu nasýl bir kadermiþ böyle ki, baba oðul ayný kaderi yaþadýnýz.”


14. 07. 2006 / ANKARA












Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gavurdaðý

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Boz Eþþeðin Rüyasý
Ben Geldim Anne
Mor Koyun
Türk Subayý Ýle Ermeni Kýzýn Aþk Öyküsü
Gerçek Sevgi
Baþlýk Parasý
Güneþ Yüzlü Çocuklar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Filistin Gözlerimde Aðlýyor [Þiir]
Ankara [Þiir]
Leyl-i Gecelerde Yusuf [Þiir]
Ahh Sevgili [Þiir]
Emine Sevinç Öksüzoðlu 2008 Yýlý Kültür Sanat ve Baþarý Ödülleri [Ýnceleme]


Emine SEVÝNÇ ÖKSÜZOÐLU kimdir?

SANAT YAÞAMI 20. 01. 1974 yýlý Gaziantep doðumlu olan Emine Sevinç Öksüzoðlu; ilk, orta ve lise eðitiminin ardýndan, Ýstanbul Harbiye Muhsin Ertuðrul Sahnesinde ve Gaziantep Devlet Tiyatrosu Onat Kutlar sahnesinde, sahne sanatlarý ve Tiyatro oyunculuðu üzerine eðitim gördü. Ferhan Þensoy, Ekrem Erkek, Hüsnü Alan ve Muhammed Cangören gibi ustalardan eðitim aldý. Onlarla ayný sahneyi paylaþmanýn gururunu yaþadý. Gaziantep Devlet Tiyatrosu Onat Kutlar Sahnesi’nde, sahne yönetmenliði de yapan Emine Sevinç Öksüzoðlu, Türkiye genelinde birçok oyunlar sahneledi. A. Ü. TÖMER Gaziantep þubesinde Sahne Sanatlarý, Diksiyon, (Güzel konuþma sanatý) Diyafram ve Tiyatro oyunculuðu üzerine öðretmenlik yaptý. Uzun seneler sahne tozu yutmasýna raðmen, çok sevdiði Edebiyat’tan hiç bir zaman ayrý kalmadý. Þiir, öykü, düzyazý, astroloji, felsefe, kültür sanat, eleþtiri, araþtýrma inceleme, ve edebiyat üzerine yazýlarý, yerel ve ulusal olmak üzere bir çok yazýlý ve görsel basýnda yer aldý. Ayrýca bir çok Televizyon ve Radyolarýn Sanat ve Edebiyat programlarýna konuk oldu. Gaziantep’te yayýmlanan Olay, Zafer, Güney postasý, Gaziantep 27, Doðuþ, Yeni Gazete ve Ekspres gazetelerinde Sanat yönetmenliði yaptý. Kosova; (Balkan Aydýnlarý ve Yazarlarý) BAY ve Ýnci çocuk dergilerinin, Almanya; Ezgi Kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin, Ýstanbul; Ana kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin, Ankara; Kendi Kültür Kalýtý dergisinin, Adana; Ozan, Söylem, Aykýrýsanat Kültür ve Edebiyat dergilerinin Gaziantep bölge temsilciliklerini yürüttü. Ayrýca bu dergilerde Þiir, öykü, düzyazý, astroloji, felsefe, kültür sanat, eleþtiri, araþtýrma – inceleme, edebiyat, Türk tiyatro tarihi ve (diksiyon) güzel konuþma sanatý üzerine yazýlarý yayýmlandý. Ýstanbul’da yayýn yapan Ana Kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin hazýrlamýþ olduðu “Ana Antoloji” de, Adana’da yayýn yapan Ozan Kültür Sanat dergisinin hazýrlamýþ olduðu “Ozanlar Sevgi Yumaðý” þiir antolojisinde ve “Yaþayan kadýn þairlerimiz” isimli ansiklopedi de þiirleri ve sanat yaþamý yer aldý. Ayrýca 2007 yýlýnda Ankara’da Elvan yayýnlarý sahibi Sayýn Ýhsan Iþýk tarafýndan yayýmlanan, 10 ciltlik “Türkiye Edebiyatçýlar ve Kültür adamlarý Ansiklopedisi” nde eserleri ve sanat yaþamý yer aldý. 13. 04. 1997 yýlýnda üç boyutlu resim sanatçýsý olan Arslan Bayýr’la birlikte, “Mustafa Kemal Atatürk ve Þiir” konulu resim ve þiir sergisi açtý. Bu sergi ulusal ve yerel basýnda uzun bir süre yer aldý. Þiirlerinden bazýlarý ses sanatçýsý ve bestekâr Sayýn Gül Kansu tarafýndan bestelendi. Bir kaç þiiri de, ünlü þair Sayýn Naser Feiz tarafýndan Farsça’ya çevrilerek, Tahran’ýn önde gelen sanat ve edebiyat dergilerinde yayýmlandý. Þiirleri usta kalem Can Yücel baþta olmak üzere, birçok þair ve yazardan övgü dolu yorumlar almýþtýr. 21 Nisan 1996 yýlýnda 4. Dünya Þairler Gününün ve 26 Nisan 1997 yýlýnda da 5. Dünya Þairler Gününün organizasyonunu yaptý. Sevgi, barýþ, kardeþlik ve dostluk çaðrýsýyla, yurt içi ve yurt dýþýndan bir çok þair ve yazarý ayný çatý altýnda toplayarak, görkemli bir organizasyona imza attý. Bu muhteþem organizasyonla yazýlý ve görsel olarak, ulusal ve yerel basýnda dünya kamuoyunda geniþ bir yer tuttu. Güneydoðunun incisi olan Gaziantep’in tanýtýmýna, dünya çapýnda katkýda bulundu. Emine Sevinç Öksüzoðlu; birçok Konferans ve Panellere katýlýp Edebiyat, Þiir ve Felsefe alanýnda konuþmalar yapmýþtýr. Her yýl adýna düzenlenen “Genç Þair Baþarý Ödülleri” ise; Þiir alanýnda baþarý göstermiþ Yedi kiþiye, büyük bir törenle verilmektedir. 02. 11. 1996 yýlýndan bu yana, hemen hemen her yýl Tüyap kitap fuarý baþta olmak üzere, yurt içi ve yurt dýþýnda imza günlerine, þiir resitallerine ve konferanslara davet edilmiþtir. 10. 03. 1997 yýlýnda Kosova’da yayýn yapan Bay (Balkan Aydýnlarý ve Yazarlarý) Kültür ve Sanat Dergisi tarafýndan “Kültür Elçisi” olarak ödüllendirilmiþtir. 01. 06. 2007 yýlýnda Kosova Balkan Aydýnlarý ve Yazarlarý Kültür Birliði Baþkaný ve Bay Yayýnlarýnýn sahibi ve yazý iþleri müdürü olan, Sayýn Osman Baymak tarafýndan “Teþekkür Belgesi” ile onurlandýrýlmýþtýr. 26. 04. 1997 yýlýnda da Ýstanbul Ana kültür sanat ve edebiyat dergisi tarafýndan, Türk edebiyatýna yapmýþ olduðu üstün hizmet ve baþarýlý çalýþmalarýndan dolayý plaketle onurlandýrýlmýþtýr. 02. 02. 1997 yýlýnda Türkiye Þair ve Yazarlar Derneði Gaziantep þubesinin kurucu baþkanlýðýný yapan Emine Sevinç Öksüzoðlu’nun, yurt içinde ve yurt dýþýnda almýþ olduðu bir çok plaket, þilt ve ödülü mevcuttur. ÝLESAM (Türkiye Ýlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliði) ve Dünya Genç Türk Yazarlar Birliði üyesi olan Öksüzoðlu; Evli ve bir kýz, bir erkek olmak üzere iki çocuk annesidir. YAYIMLANMIÞ ESERLERÝ : “Sevgiler Günýþýðýnda” (Þiir) Aðustos 1996 - Gaziantep Gürsel Yayýnlarý “Bahar Tomurcuðum” (Þiir) Mart 1997 - Adana Aykýrýsanat Yayýnlarý “Yeþil Gözlerinde Kaybolan Dünya” (Düz yazý / Öykü / Þiir) Eylül 1998 - Ankara Ürün Yayýnlarý “Üþümüþ Kar Taneleri” (Þiir) Eylül 2007 – Gaziantep Sanko Holding Kültür Hizmeti Yayýnlarý “Güneþ Yüzlü Çocuklar” (Öykü) Eylül 2007 – Ankara Ürün Yayýnlarý “Zamansýz” (Þiirler) (Azerbaycan Vector Uluslar arasý Ýlim ve Edebiyat Eserleri Araþtýrma ve Ýnceleme Merkezi Tarafýndan Azeri diline çevrilerek yayýmlanmýþtýr. )


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Emine SEVÝNÇ ÖKSÜZOÐLU, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.