..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Paul'un Peter hakkýnda söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanýmamýzý saðlar -Spinoza
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Levent




3 Mart 2008
Yeþilgözlü Þeytan'ýn Gecesi  
Levent
“Zamanýn bir yerinde seni yeniden bulacaðým, seni yeniden kucaklayacaðým aþkým.” Zehir bu yeminin ona edilmediðini bildiði halde umursamadý. Rolünü memnuniyetle oynadý. Yanaðýndaki ele nazikçe uzandý. Ellerin temasý önlenemez biçimde iki ruhu birbirine dokundurmuþtu. Farkýnda olmadan dudaklar buluþtu. Gecenin içinde zaman durmuþtu adeta.


:CCEA:
Adý Zehir idi. Uzun zamandýr düþmanlarý onu bu adla anýyordu. Artýk bir insan deðildi. Dünya üzerinde ilahi, ezeli bir satranç oynayan tanrýlarýn taþlarýndan biriydi. Kendini çoðu zaman böyle görüyordu. Kimi zaman hoþlansa, kimi zaman nefret etse de þu anda umursamýyordu. Hareketli bir gecenin çabuk gelen sabahýnda yataða yýðýlmýþ uyuyordu.

Zehir’i uyandýran Kartanesi’nin saçlarýna dokunuþuydu. Uzun kara saçlarýnda zarifçe dolaþan küçük ve güzel eller onu uykunun alaca diyarýndan çekiyordu.

Zehir karanlýk, havasýz, içki ve ter kokan ucuz bir han odasýnda uyandý. Yýkýk dökük eþyalara ve bu metruk semte yakýþmayan güzeller güzeli Kartanesi’ni karþýsýnda görünce gülümsedi. Kartanesi çok güzeldi. Asil bir prenses, tapýlasý bir Kraliçe, bir ilahe kadar güzeldi. Bembeyaz uzun elbisesi ipektendi. Beyaz kürk pelerinin üzerinden dökülen uzun sarý saçlarý yer yer dereler gibi çaðlýyor, yer yer ince örgülerle örülüyordu. Gözleri çok derin, çok büyüleyici bir safir mavisi rengindeydi.

Gölgelerin güzel varlýðý gülümsedi.
“Uyan artýk,” sesi de yüzü gibi gülümsüyordu.
Zehir kral bir erkek aslan gibi yattýðý yerde gerindi. Gülümseme yüzünde ýþýldýyordu. Sabahlarý bu adamýn gülümsemesi yazýn yaðan kardan daha nadirdi.
“Kendi þahsi iblisem gelmiþ. Merhaba güzel þey.”
Kartanesi de gülerek karþýlýk verdi.
“Keyfin yerinde bakýyorum. Çok alýþýlmadýk bir durum. Genelde uyandýðýnda çekilmez olursun.”
Odanýn en karanlýk köþesindeki kapkara suret duvara yaslanmýþ kýkýrdýyordu. Simsiyah, gölge kývamýndaki silüet, Zehir’in tamamen simsiyah bir kopyasýydý. Yüzündeki gülümseme acýmasýz ve hilekardý. Sesi de öyle..
“Oldukça çalýþkan ve kendini iþine adamýþ bir fahiþeydi. Ýtiraf etmeliyim ki bu rezil þehirde harcanýyor.”
Kartanesi, Zehir’e yapmacýk sitem etti.
“Beni yine mi aldattýn aþkým. Hayatýndaki tek diþi ben olacaktým hani, anlaþmýþtýk”
Zehir kovalayan umursamaz bir el hareketi ile gölgesine seslendi,
“Çekilebilirsin sevgili gölgem, bundan sonrasýný kendim halledebilirim.”
“Her zamanki gibi..” diye tatsýzca mýrýldandý gölge. Kartanesi’ne döndü. “Bu sabah daha bir güzelsin sevgilim. Ölüm kadar çekicisin.”
Utangaç bir gülümsemeyle zarifçe karþýlýk verdi güzel kadýn.
Kartanesi, Gölge’nin iltifatlarýný seviyordu. Zehir’den çok nadir gelen güzel sözler konusunda gölgesi çok daha müsrifti.
“Ah, bu arada, fahiþe bizi soydu,” diye Zehir’e konuþtu Gölge.
Zehir yattýðý yerde kýkýrdadý.
“Bu esnada sen ne yapýyordun?”
“Bana kýzma ahbap. Aslýnda müdahale edecektim ama gece o kadar iyiydi ki bunu bir tür bahþiþ olarak kabul ettim.”
Zehir tek kaþý havada ayaða doðrulurken kýsaca emretti.
“Kaybol.”
“Emredersin ahbap.”
“Gölgen ruhunun diðer yarýsýný gösteriyor sanki.. sanki vicdanýn gibi,” diye tatlý tatlý mýrýldandý doðaüstü varlýk.
Adam yataktan savrula savrula kalktý ve uyuþukça güzel kadýna yürüdü. Kadýnýn beline sarýlýp vücudunu vücuduna sýmsýký çekti. Dudaklar birbirine uzandý. Uzun uzun öpüþtüler.
Neden sonra durakladýklarýnda Kartanesi derin derin nefeslenirken güzel bir þarký gibi mýrýldandý.
“Ýþ için geldim Lordum.”
Yüzü üzüntüyle asýlmýþtý bunu söylerken. Sonra yüzü aydýnlandý, çapkýnca gülümsedi.
“Eðlenceyi daha sonra telafi edeceðim. Buna söz veriyorum.”
“Ahh,” diye tatsýzca inledi adam. Ýsteksizce ve aðza alýnmayacak küfürler mýrýldanarak giyinip kuþanmaya baþladý. Kartanesi ona gizlice gülümsüyordu.

Zehir bir avcýydý. Katil ya da ödül avcýsý deðildi. Bir görevi, daha doðrusu bir davasý vardý. O bir adalet adamýydý. Buna inanýyordu ya da inanmaya çalýþýyordu. Krallýklara ve de yazýlý fani kanunlara baðlýlýðýný fes edeli çok uzun zaman olmuþtu. Aleti olduðu kanunlar daha tepeden hükmediyordu. Adýna tanrýlar denenlerin himaye ettiði güçlü anlaþmalar, Eski yeminleþmelerdi söz konusu olan. Eskiler ile Yeniler arasýnda büyük farklar vardý. Yeniler daha bir esnek iken Eskilerin hiç þakasý yoktu. Zehir de bu iþin içindeydi. Son iki yüzyýldýr ruhbanlarý aradan çýkarmýþ ve doðrudan iþin baþýndakilere baðlý çalýþmaya baþlamýþtý. Zehir bir kelle avcýsýydý.


Akþam saatleriydi. Hava yaðmurluydu. Çok ince ama çok hýzlý, çok yoðun bir yaðmurdu bu. Bindiði doðaüstü kara aygýrýn inanýlmaz sürati de yardýmcý olmuyordu hani. Büründüðü pelerini, saçlarý, giysileri, donanýmý hep sýrýlsýklamdý. Elindeki cehennem pusulasýna küfrederek yere tükürdü. Pusulanýn onu götürmekte olduðu yönü gördüðünde o denli öfkelenmiþti ki giysilerine koruyucu büyüleri yapmak aklýna gelmemiþti.

Ufuktaki þehir çok büyük ve güzel bir þehirdi. Çevresi güzel korular ve verimli ovalarla kaplanmýþ, yanýndan akýp geçen büyük bir nehirle denize de açýlan çok güzel bir þehirdi Colomir. Krallýðýn en zengin ve lüks þehirlerinden biriydi burasý. Burasý Zehir’in en nefret ettiði þehirdi.

Bu sefil þehri terk ediþini hatýrladý. Ýki yüzyýldan fazla olmuþtu. O zamanlar dünyanýn en saf ve en aptal insanýydý. Ýyilik ve güzellik adýna haklý bir yolda yürüdüðüne inanýyordu. Yaþadýðý düzenin daha iyi için çabalayan bir düzen olduðuna inanýyordu. Ýyi insanlara, yüce makamlara hizmet ediyordu. Adalet ve erdemlerin hükmettiði bir mekanizmanýn diþlisiydi. Bununla gururluydu. Ne kadar da aptaldý.. Ne kadar da kördü.. Dünyasýnýn baþýna yýkýlmasý, gerçeklerin onunla alay edercesine yüzüne çarpýlmasý ne kadar da acý vericiydi.

Çöken saflýðýnýn ve aptallýðýnýn molozlarý altýnda ölmeyi ne kadar da çok istemiþti. Tanrýlarýn canýný almasý için ne kadar da tahrik etmiþti ölüm meleðini.

Sonra.. Sonrasý burasýydý. Sýnýrlarý zorlayan, zincirleri kýran ölüm arayýþý, adýna tanrýlar denelerin gözüne çarpmýþtý. Dünya üzerinde oynadýklarý ilahi oyunda, onun da bir araç olarak deðerine karar kýlmýþtýlar. Birden fazlasýnýn, hatta birbiri ile kanlý býçaklý olanlarýn bile ortaklaþa kullandýklarý bir araç olmasý, varoluþ düzlemi üzerindeki katmanlarda da Zehir adýna þöhret getirmiþti.

Onu buraya getiren yolculuðunu aklýnda gerilere itti. Durdu ve burada olacaðý bildirilen karþýlaþmayý düþündü. Birkaç dakika havayý kokladý. Burada bulacaðý hedefi ile ilk karþýlaþmasýný ve onun ellerinden kayýp gidiþine izin veren zaaf anýný düþündü. Onun gözlerini düþündü. Küçük bir kýyametin kopmakta olduðu þehre yürümeye baþladý. Güneþ daha yeni batýyordu. Gece daha yeni baþlýyordu.

Giysilerine ve silahlarýna, bütün savaþ donanýmýna güçlendirme sihirleri olan fauren týlsýmýný üfledi. Deri ve zincir zýrh karýþýmý savaþ donanýmýnýn kayýþlarýný sýkýlaþtýrýp kýlýç ve býçaklarýný kontrol etti. Savaþ gereçleri ile dolu çantalarýný muharebe için kullanýma hazýr þekilde düzenledi. Muska büyüsünü ve bir iki koruma büyüsünü havaya savurup, gölgeli düzlemlerden kara bir puhu kuþu olan yoldaþýný çaðýrdý.
“Gözlerim ol, Vhun. Uçan gözlerim ol.”

Kuzeydeki daðlýk alanýn eteklerinde, dað derelerinin ve nehrin beslediði büyük bir bataklýk vardý. Kýyýlarýndaki köyler þehir için gerekli bazý ender bulunan malzemelerin karlý ticareti ile uðraþsa da bataklýðýn iç kesimlerine gitmekten nesillerdir onlar bile sakýnýrdý. Oraya gidenlerin hiçbiri geri gelmemiþti. Ýþte þehir kapýsý, daha karanlýk yaðmurun baþladýðý ilk öðlen saatlerinde, bu Eskilerin Bataklýðý’ndan akmaya baþlayan koca canavarlarca yýkýlmýþtý.

Canavarlarýn sayýlarý gerçekten o kadar çok deðildi aslýnda, ama güçlü ve yýkýcýydýlar. Bunlar bataklýk devleri idi.

Þehir kadim zamanlardan kalma temellerin üzerine inþa edilmiþti ve surlarý da yabana atýlýr cinsten deðildi. Lakin yüz yýldýr hiç kapýsýný kapatmaya gerek duymadýðýndan, savaþa hazýr deðildi. Krallýðýn kuzey ve doðu sýnýrlarýndaki þehirlerin aksine, merkezi þehirler savunmada çok gevþekti. Sýký olmalarýna gerek de yoktu. Savaþlar onlara çok uzaktý.

Devler iþte bu durumdan faydalanmýþ, nehir sularýnýn peçesi altýndan bir anda ortaya çýkýp kapýyý ve çevresini kana bulamýþtý. Onlara havanýn kararmasý ile vampirler ve kurtadamlardan bir güruh da katýlmýþtý. Güney kapýsý civarýndaki semtlerde þehrin cesur muhafýzlarý ile bataklýk canavarlarý arasýnda çetin bir kavga yaþanýyordu. Daha iç kesimlerde çekilen güneþle birlikte karanlýðýn yaratýklarý ziyafete baþlamýþtý.

Þehrin üzerinde süzülen koca baykuþun gözleri olaðanüstü bir görüþü Zehir’in zihnine gönderiyor ve bütün þehri sanki ayný anda her yerdeymiþ gibi kusursuzca izleyebiliyordu. Savaþ alaný hakkýnda bilgi sahibi olduðunda Zehir artýk olabildiðince hazýrdý. Yýkýk þehir kapýsýndan içeriye adýmýný attý.

Etrafta cesetler saçýlýydý. Bunlarýn çoðu þehirli sivillerin cesetleriydi. Askerlerin ve þövalyelerin cesetleri daha az sayýda olsa da çevrede hala onlardan da bir sürü vardý. Devlerin kýyýmý inanýlmazdý. Geçtikleri yerde ceset yýðýnlarý ve yýkýntýdan izler býrakan bu kudurmuþ canavarlarý biliyordu. Açýkça saldýrganlýklarýný körükleyen büyülerle desteklenmiþtiler.

Devin biri yýktýðý iki katlý binanýn molozlarý üzerinde, elinde koca bir kalasla etrafýndaki askerlere ölüm saçýyordu. Oklar canýný yaksa da bunlar onu kýzdýrmanýn ötesinde pek bir etkiye sahip deðil gibiydi. Mýzraklýlar ona sokulamýyordu. Büyü kullanabilen þövalyelerin pek azýnýn büyüleri bu canavarlara etki edecek güçteydi. Ve onlarýn sayýsý da daha savaþýn ilk saatinde olduðundan çok daha aþaðýdaydý þu anda..

Zehir ilk devini gördüðünde doðaüstü bir güçle kocaman kükredi. Kükreme iyi tanrýlardan Kötülükbelasý Azes’in adýydý.
“Azes!”
Dev, karanlýkla beslemiþ bataklýk devlerinden biriydi. Azes adýnýn týnýsý özündeki nefreti ve düþmanlýðý kökünden körükledi. Bir anda duruþunu deðiþtirdi ve cüssesinden beklenmeyen bir hýzla yeni düþmanýna koþmaya baþladý. Adýmlarý yeri titretirken aðzýndan salyalar akýyordu.

Koca yaratýk bataklýðýn yeþil ve kahverengi tonlarýnda, yosunlu, mantarlý, odunlu kalýn bir deriye sahipti ve kesinlikle ürkütücü bir kalýbý vardý. Gözleri kapkaraydý. Diþleri koca hançerlerdi. Altý metreyi aþan boyu ve yere kadar uzayan kocaman kollarlý ile bir yýkým makinesiydi.

Zehir üzerine koþan yaratýkla oynamaya hevesli deðildi. Çevredeki cesetler arasýnda çocuklarý da görmüþtü. Adalet bu defa çok hýzlý ve acýlý olacaktý.

Zehir, daha önceden hazýrladýðý bir silah koleksiyonunu, kaotik bir tanrý olan Greth-Din’in bahþettiði özel güçlerle her daim yokluðun içinden çaðýrabiliyordu. Greth-Din intikam tanrýsýydý. Ýyi tanrýlar onun metotlarýný aþýrý bulduklarýndan onu aralarýna almasalar da kötülük karþýsýnda müttefikliðinden memnundular.

Ellerine iki koca arbaleti fauren týlsýmý ile çaðýrdý. Büyülü arbaletler oklarýný üzerlerindeki küçük sadaklardan süratle kendileri doldurabiliyordu ve bunu çok hýzlý yapýyordu. Atýþ baþladýðýnda ok yaðmuru öyle sertti ki yaratýk acý çýðlýklarla durup elleriyle yüzünü ve koca gövdesini örtme derdine düþmüþtü.

Arbaletlerin cephanesi bittiðinde canavar böðürdü. Yeniden koþmaya baþladý.

Zehir bu defa ellerinde birer koca mýzrak tutuyordu. Mýzraklarý üzerine koþan deve savurdu. Mýzraklar hedefi buldu. Dev dizkapaklarýna yediði bu acýlý darbelerle yere devrilirken Zehir koþmaya baþladý. Elinde koca bir iki ellik kýlýç vardý. Kýlýç kapkaraydý. Namlusunda uðursuz, rengarenk bir ýþýma tütüyordu. Bu bir acý sihriydi.

Önce kollarý parçalanýp kopartýldý. Çýðlýklar acý doluydu. Sonra iki bacaðý. Çýðlýklar yangýnlar gibi yanýyordu. Karný deþilirken artýk hýçkýran çýðlýklarý doruk noktasýndaydý.. Az sonra kafasý bedeninden ayrýldýðýnda ise sessizlik vardý.

Sessizlik uzun sürmedi. Acý feryatlarý duyan yakýnlardaki diðer devler sadakatten deðilse de belaya olan açlýklarýndan bu yana dönmüþ koþturuyordu. Böðürtüleri az sonra sokaklarý dört biryandan kuþatmýþtý.
Zehir saðýndaki en yakýn devi diðerleri yetiþmeden bitirmeye kararlýydý. Kýlýndaki acý sihrini ölüm sihri ile deðiþtirip saldýrýya geçti. Yaratýklar hýzlýydý belki. Ama asla çevik deðildiler. Zehir sallanan uzun kolun üzerinden sýçrarken rakibini koluna derin bir yarýk hediye etti. Diðer kol bu yaraya karþýlýk iki kat hýzlý ve güçlü savruldu. Hala çok yavaþtý ve bunu sýrtýný boynundan beline dek yaran bir yara ile ödedi. Zehir hiç durmadan açýlan bir boþluða hücum etti ve koca kýlýcýn güçlü bir vuruþu ile devin sað bacaðýný kopardý. Bunun ardý geldi ve kopartýlan sol eli gövdeye indirilen iki yarýcý darbe ile kesilen baþ izledi.
Ýki devin ayný anda hücumu Zehir’in güçleri için bile bir meydan okumaydý normalde. Ama burada bulunmasý normal bir görev deðildi ve efendileri onu bu göreve özel ödünç güçlerle donatmýþtý. Yaratýklarla gereðinden fazla zaman kaybetmemek için yan yana koþan bu iki deve güçlü bir yýldýrým saldýrýsý gönderdi. Gözlerinden fýþkýrýp iki devi birden sarmalayan þimþeklerin gücü çok yoðundu. Devler acý ile sarsýlýp yavaþladýlar.. Tütmeye baþladýlar. Durdular ve sonunda kýsmen yanmakta olan cesetleri yere devrildi.

Son gelen dev tabloyu görmüþtü. Elinde koca bir lobut tutuyordu. Kulaklara acý veren bir böðürtüyle meydan okudu Zehir’e.

Zehir eline koca bir iki ellik balta çaðýrdý. Balta bembeyaz alaz bir ýþýkla ýþýldarken çevresine buz kristallerinin çýtýrtýlý melodilerini fýsýldýyordu. Baltanýn sýcaklýðý dinmeyen bir açlýkla emmesi öyle güçlüydü ki, iki sokak öteden bile çevredeki büyülü ayaz hissediliyordu. Burada yaðan yaðmur kara dönüþüyordu. Çatýlarýn kenarlarýndan birkaç kýsa an içinde buz saçaklarý sarkmaya baþlamýþtý bile..
Yaratýk meydan okuma ile bir kez daha böðürdü ve koþmaya baþladý.

Balta gözlerle dalga geçen bir hýzla gerilip savruldu. Uçarken bir çýð gibi kükredi ve hedefini vurduðunda ise bir kar fýrtýnasý birkaç kýsa an için patlayýp etrafa esti.. Dev tamamen kristalleþmiþti. Zehir insanlarýn duyamadýðý bir savaþ çýðlýðýný haykýrdýðýnda koca kristal kütle paramparça patlayýp daðýldý.

Sokaklar karanlýk ve boþ ya da alevler içinde ve cesetlerle, yýkýntýlarla doluydu. Zehir hedefini doðru ilerlerken karþýsýna çýkacak kadar þanssýz birkaç vampir ve bir kurtadam oldu. Bunlardan vampirler cahil yeni yetmelerdi ve çabuk öldüler. Kurtadam neye çarptýðýný anladýðýnda bir kolunu kaybetmiþti ama takdire layýk bir hýzla oradan uzaklaþmayý becermiþti. Aslýnda þanslýydý. Zehir buluþmaya geç kalmak istemiyordu.

Zehir onu orada gördü. Katedralin ana kanadýnýn tepesindeki büyük seremoni balkonundaydý. Baþrahibin bayramlarda ve özel günlerde, büyük meydanda toplanmýþ halka hitap için çýktýðý tek kiþilik hatip çýkýntýsýndaydý.

Kadýn gençti.. Çok güzeldi ve çok asil bir duruþu vardý. Kuzguni ýþýltýlý simsiyah saçlarý gece yelinde tatlý bir ezgi gibi dalgalanýyordu. Yeþil gözleri dolunayýn ýþýðýnda zümrütten alevler gibi yanýyordu. Teni taptaze bir beyazdý. Ýpeksiliði uzaktan bile hissediliyordu. Simsiyah, ipince elbisesi örttüðünden çok daha fazlasýný gözler önüne çýkarýyordu. Siyah pelerini rüzgarda tatlý tatlý dans ediyordu.

“Komik olan ne biliyor musun? Onlarýn tanrýlarýna onlardan daha çok inanýyoruz. Bizi kafir ve iblis ilan edenlerden daha inançlýyýz. Daha dindarýz,” dedi düþünceli güzel ses.
“Adým Kiana,” diyerek devam etti Yeþilgözlü.
Sessiz geçen birkaç kýsa andan sonra karþý tarafýn cevap vermeyeceðini anlamýþtý kadýn. “Sana da Zehir diyorlar. Hakkýnda çok þey duydum. Yarý gerçek yarý masal. Ne kadarý gerçek ne kadarý masal..”
Zehir’in yüzünde hafif bir gülümse kývrýldý. Kiana aynen cevap verdi. Kadýn yavaþça ona doðru dönerken sýrtýný balkon korkuluklarýna yasladý. Aralarýnda hala uzun bir mesafe ve çevrelerindeki karanlýk gölgelerde de Yeþilgözlü’nün sadýk gece yaratýklarý vardý.
“Kanýn gerçekten zehirli mi?” diye çocukça bir merakla sordu gülümseyen Kiana. Uzak köþede yatan bir tapýnak þövalyesinin cesedinden bir düzine kanlý arbalet okunu büyü ile havalandýrýyordu.
Zehir ününü hak eden bir katil, bir savaþ yaratýðýydý. Kavga onun doðal ortamýydý. Burada acý çeker, burada keyif alýrdý. Oyununu oynadý. Kollarýný “dene beni” dercesine iki yana açýp hamlesini yapmasýna izin verdi.

Kiana buna izin verip vermeyeceðini bilmiyordu. Gülümsedi.

Oklar süratle Zehir’e uçtu ve onu delik deþik edip arkasýndaki duvara saplandý. Zehir ayakta dimdik dururken vücudundan akan kan zemindeki yaðmur suyuyla buluþup çoðaldý.
Kiana’nýn yüzündeki gülümseme hafif bir þaþkýnlýkla dalgandý. Sonra güzel bir kahkaha çýnladý gök gürleyen kanlý gecede.
“Kýsa sürekli ama güçlü bir muhafýz büyüsü. Yan etkilerini göze alacak kadar cesursun.” Derken az önce adamý delip geçmiþ oklardan birini eline çaðýrdý. Çelik ok kana bulanmýþ haldeydi. Yeþilgözlü dokunmaktan kaçýndý. Sihri ile oku elinde tutarken dilini uzatýp kaný küçük bir parça yaladý. Dili bir kan emicinin yýlan dilini andýrýyordu. Diþleri sivri vampir diþleriydi þimdi.

Kanýn diline ilk dokunuþu ile dilini ve baþýný kontrollü bir acý ifadesi ile geri çekti kadýn. Gölgelerdeki yaratýklar iyice yaklaþan kanlý kavganýn vaadi ile kýkýrdadýlar.

Kadýnýn sesi konuþurken yýrtýcý ve acý ile öfkeliydi ama konuþtukça acý ve öfke azalýyordu. Oku savurup yüksek balkondan kanayan sokaklara attý.
“Gerçekten de zehirli. Hem de.. neyse, sen zaten ne olduðunu biliyorsun..” çapkýnca gülümsedi. Sesi çok tatlý ve baþtan çýkarýcýydý þimdi.
“Böyle karþýlaþmaya bir son vermeliyiz. Baþka þartlarda daha farklý boyutlarda bir iliþkimiz olabilir. Sen ne dersin?”

Zehir sessizlikle cevap verirken yüzündeki ifade pek fazla duygu taþýmýyordu. Yaðmur olanca hýzýyla yaðmaya devam ediyordu.
“Konuþmayý pek sevmiyorsun deðil mi Zehir? Neyse ki bu sorun deðil. Seni sözcükler olmadan da duyabiliyorum. Ne güzel deðil mi. Böyle bir uyum.. Çok inanýlmaz. Çok kýymetli.”

Kadýnýn bakýþlarý büyüleyici biçimde buðulu ve sýcaktý. Zehir düþmanlýðý ve saldýrýyý düþmaný bu kadar yakýn ve tam karþýsýndayken yanýlgýsýz koklayabilirdi. Ama þu anda duyduðu tek koku gül kokusuydu. Delice biçimde, açýklanamaz biçimde gül kokusu duyuyordu. Bu aklýný karýþtýrmýþtý. Çünkü þu anda havada ilahi bir masumiyet ezgisi tütüyordu. Sanki kutsal bir ateþkesin ortasýndaydýlar.

Kiana, karþýsýndaki bu adama çekildiðini hissediyordu. Bu planlarýnda yoktu. Kokusunu duyabiliyordu. Zehir buram buram masumiyet kokuyordu. Kadýnýn baþýný döndüren bir kokuydu bu. En tatlý kan, en yasak kan masumlarýn kanýydý. Yine de baþýný döndüren þey kan arzusu deðildi. Saflýðýn güzelliði adeta onu baþtan çýkarmýþtý. Bunu ilk temaslarýnda, Zehir onu elinden kaçýrdýðý anda da hissetmiþti. Yoksa Zehir de mi bunu duymuþtu. Þimdi aklý uzun zamandýr hiç karýþmadýðý kadar karýþmýþtý iþte.

Kiana havada süzülerek Zehir’e yaklaþýrken, gecenin yaratýklarý gölgelerde saldýrý iþareti için kýpýrdandýlar, hazýrlandýlar.

Zehir ona süzülen kadýna karþý hiçbir savunma düþünmedi. Salakça olduðunu bile bile, þu anda ondan bir zarar gelmeyeceðini çok net hissediyordu.

Kiana elini kaldýrýp karþýsýndaki adamýn yanaðýna dokundu. Saçlarýný okþadý. Baþýný usulca göðsüne yasladý.

Gölgeler sabýrsýzlýkla kýkýrdadý.

Kiana’nýn dokunuþunda derin bir hasret vardý. Bunu hissetmemek elde deðildi. Sevgiyi hissetmemek Zehir’in elinde deðildi. Buna kapýlmamak mümkün deðildi. Yaðmur yaðarken, sokaklarda kan akarken, insanlar ve canavarlar ölürken, gök gürlerken.., onlar birbirlerinin kollarýnda zamaný kaybettikleri birkaç kýsa aný paylaþtýlar.

Kadýnýn gözleri dolu doluydu. Sesi titriyordu. Ýçindeki hasret yangýnlarý dile geliyordu. Dudaklarýndan dökülen yemin bir fýsýltýdan küçük ama gök gürültüsünden berraktý.
“Zamanýn bir yerinde seni yeniden bulacaðým, seni yeniden kucaklayacaðým aþkým.”

Zehir bu yeminin ona edilmediðini bildiði halde umursamadý. Rolünü memnuniyetle oynadý. Yanaðýndaki ele nazikçe uzandý. Ellerin temasý önlenemez biçimde iki ruhu birbirine dokundurmuþtu. Farkýnda olmadan dudaklar buluþtu. Gecenin içinde zaman durmuþtu adeta.

Ýblisler efendilerinin daha önce de kurbanlarý ile böyle oynayýp sonra acýmasýzca katlettiðini görmüþtü. Kýkýrtýlarý acýmasýz bir keyfi söylüyordu. Farkýnda olmadýklarý þey bu defa bunun oyun olmadýðýydý.

Dudaklar birbirinden ayrýldýðýnda bir þimþek çaktý. Gök gürledi. Ýki beden de imkansýzlýðýn yüzlerine acý bir tokat gibi çarpýldýðýný hisseti. Esen rüzgar iki ruhun girdaplarýndan güç alýrcasýna sertleþti. Gece daha da karardý ve soðudu. Ýkisi de tatlý sarhoþluktan sertçe uyandýrýlmýþtý.
“Uzun soluklu bir seviþme gibi Zehir. Uzadýkça tadýna doyum olmuyor. Ama bitmek zorunda, biliyorsun. Gece sonunda sabaha kavuþuyor. Ne yazýk ki..”

Zehir hafifçe baþýný sallayarak onayladý. Ýþlerin yaklaþtýðý nokta bu defa canýný çok sýkýyordu. Kadýnýn duruþu onun da ayný ruh halini bir þekilde paylaþtýðýný gösteriyordu.

Zehir hemen konuya girdi.
“Burada ne arýyorsun Yeþilgözlü?”
“Katedral kütüphanesi çok þöhretlidir aþkým,” diye konuþurken Zehir’in burnuna o bildik, alýþýldýk savaþ kokusu gelmeye baþlamýþtý. Zehir duruþunu bir adým geri alýp sýrtýndaki koca kýlýcýn kayýþýný açýkça ama tehdit etmeden kaydýrdý. Kiana geriye doðru süzülüp aradaki mesafeyi eski konuma getirdi.
“Sen de kütüphanenin ününü mutlaka duymuþ olmalýsýn. Bilgiye susadým. Susuzluk çok derin bir dürtü Zehir. Baþka her þey yalan. Tek gerçek bu. Görmüyor musun?” derken Kiana’nýn þeytan yaný artýk iyice öne çýkýyordu. Yeþil gözlerindeki o doðal ýþýltý yerini þeytani büyülerin ýþýltýsýna býrakmýþtý. Zehir de bunu farkýndaydý. Her þeyin çok basitleþtiði o ana süratle yaklaþýyordular. Öldür ya da öl.
“Gördüðüm ölüme susadýðýn. Sana onu sunacaðým. Söz veriyorum.”

Yeþilgözlü ürkütücü bir kahkaha ile gülerken soðuk bir rüzgar adeta buzun þarkýlarýný fýsýldayarak esti. Yaðmur buz gibi soðuyup sertleþti.

Ýlk atýlanlar, Yeþilgözlü’nün ölüm büyüleri ile düþmüþ, Katedral’in ölü þövalyeleriydi. Ölümlerine yol açan büyü onlarýn cesetlerini yaþayan ölüye dönüþtürmüþtü.

Altý þövalye süratle hücum etti.

Zehir iki ellik aðýr kýlýcýný sýrtýndan þimþek gibi çekip alev büyüleri ile yükledi. Alev alev yana kýlýç üzerine saldýran mýzraðý biçip attý. Zehir kendi etrafýnda dönerek ileriye insanüstü bir þýçrayýþ hamlesi yaptý. Savrulan alevli kýlýç az önce mýzrak tutmakta olan ilk þövalyeyi ikiye bölüp atmýþtý. Yapýþkan alevler týlsýmlýydý ve yaþayan ölü eti onlarý süratle besliyordu. Ceset parçalarý birkaç saniye içinde yerinden doðrulamayacak kadar aðýr alev hasarý almýþtý. Kül olmalarý sadece birkaç kýsa an daha istiyordu.

Sonraki þövalyeler hýzlý bir saldýrýnýn seri hamleleri için çok yavaþtýlar ve orak karþýsýnda boynunu eðen buðday baþaklarý gibi döküldüler.

Sýradaki saldýrýyý baþlatanlar vahþi kurtadamlardan bir guruptu. Zehir çeviklik ve sürat güçleri ile faurenlediði donanýmý yanýnda alev alev yanan koca kýlýcýný ve becerisini kullanýyordu. Daha genç bir tapýnak þövalyesiyken bile bu kurtadamlarý indirebilecek becerideydi..

Sonra vampir fedailer geldi. Bunlar yeni yetmeler deðildi. Becerikli, silahlý, donanýmlý vampir savaþçýlardý. Sadece biraz daha uzun sürdü onlarý küle çevirmek. Zehir eski fanatik ateþle yanmýyordu belki ama eskisinden de har yanan bir kýzgýn ateþ vardý içinde. Dindiremediði bir öfke yangýný onu kavgalarýnda zaferden zafere taþýyordu. Burada da olan buydu. Kurtadamlar ölü ya da sakat halde yere devrilirken vampirlerin külleri yaðmura eriyip gitti.. Karanlýk gölgelerde daha çok vampir ve kurtadam sabýrsýzlýk ve hiddet ile kýpýrdanýp kükredi..


“Sen de bizim kadar onlara düþmansýn! Onlardandýk! Artýk deðiliz! Artýk insan bile deðiliz! Sen neden hala eski davaný güdüyorsun!? Bu alev niye!?” diye kükredi Yeþilgözlü.
“Kurallarý çiðnemekten öteye gittin. Kurallarý yok etmeye yeltendin. Tehlikeli bir yolu açtýn. Diðerleri gibi senin de durdurulman gerek. Masumlarýn kanýna dokunmamalýydýn.”
Yeþilgözlü güldü.
“Masum kimse yok Zehir. Ortada ortak olduðumuz bir günah, onu iþleyenler ve ona kurban olanlar var. Kurbanlar zayýf! Zayýflýktan býktým! Kurban olmaktan býktým! Artýk günahkarým! Günah çok tatlý!”
“Masum..” derken Yeþilgözlü’nün sesi aþaðýlayýcý bir tondaydý. “Masum diye bir þey yok!” diye derin bir nefretle hýrladý güzel ses. Nefretin alevleri çok sýcaktý. Yakýyordu.

Yeþilgözlü’nün çevresinde gece daha da derinleþirken hiçliðin derin siyahýndan uzun dokungaçlar bu karanlýktan dýþarýya uzamaya baþladý. Kiana artýk yoktu. Bedeni koca bir karanlýk yumaðýydý... Karanlýðýn içinde iki koca yeþil alev har har, kötülükle yanýyordu. Karanlýk ahtapot kollar tehlikeli biçimde, saldýrgan bir dansla dalgalanýyordu.

Zehir hiç düþünmeden daldý büyük kavganýn içine. Ufaklýklarý saf dýþý edecek güçlü bir büyüyü gökyüzünden çaðýrdý. Devasa bir ýþýk sütunu, altýn bir mýzrak katedralin tepesine indi ve koca bir altýn rüzgar patladý. Ýyilik ezgileriyle þakýyan rüzgar altýn alevlerle parlayýp girdaplarla þehrin üzerinde esmiþti. Yakýnlardaki vampir ve kurtadamlar ya altýn alevlere bulanmýþ yok oluyordu ya da saða sola kendinden geçmiþ, tükenmiþ halde savrulmuþtu.

Hiç beklemeden Yeþilgözlü iblise amansýz bir saldýrýya geçti. Fýrsat bulursa onun güç ve becerisinde bir karabüyücünün ciddi bir bela olabileceðinin farkýndaydý.

Ahtapotumsu kocaman, uzun kollar tehlikeli bir ölüm dansýyla saldýrýyordu. Vuruþlarýndaki kara ölüm ve yýkým büyüleri taþlarý ufalýyor ve kül ediyordu. Koca karanlýk yumaðý çevik ve hýzlý Zehir’i kýsýtlayýp sýkýþtýrmak için amansýzca bastýrýyordu. Zehir acýmasýz, duygusuz, savaþçý kimliðini öne çýkardýðýnda kavganýn þekli süratle ve önlenemez biçimde belli oluyordu. Kanfelaketi, Yeþilgözlü’nün üzerine çöküyordu. Zehir asla geri çekilmiyor, tam tersine karþý tarafýn hamlelerine iki katý hamle ile karþýlýk veriyordu. Bu boþ bir parlama da deðildi. Zehir’in hamleleri isabetliydi. Ýblisin büyüleri her defasýnda karþý büyülerle engelleniyor ya da etkisizleþtiriliyordu. Ýblis sadece kýsa birkaç an için korku ve þüpheye düþtüðünde bu Zehir için yeterliydi. Zehir kokuyu almýþtý ve cüretkar hamlesi çok hýzlýydý.
Kýlýç kollarý kesip yolu açarken uzun ve güçlü bir sýçramanýn son bulduðu yer karanlýk yumaðýnýn merkeziydi.. Kýlýç ve iblisin gücünün odaðý buluþmuþtu.. Çýðlýk sanki hiç susmayacak gibi haykýrmýþtý. Cehennemin sesi kapkara ve lanet doluydu, çok kötüydü.

Yaralý þeytanýn karanlýðý parçalanýp daðýlýrken kýlýç hala saplandýðý yerdeydi. Kiana’nýn baþýný yerinde tutan kemiðe saplý kýlýcýn tek bir küçük hareketi ile bu hikâye bitecekti. Ýkisi de bunu farkýndaydý. Gözler birbirine dokunurken söyleyecek pek fazla bir þey yoktu.
“Kanýn gibi aþkýn da zehirli bir tanem,” diye son sözleri dudaklarýndan dökülürken yeþil gözlerin can ýþýðý süratle sönüyordu.
Zehir son hamleyi uzatmadan yaparken bir duaymýþçasýna fýsýldadý. Söylediðini gerçekten saf bir samimiyetle söylüyordu.
“Dilerim güzel bir yere uyanýrsýn. Þimdi, uyu.”

Kýlýç yarým vuruþunu tamamladýðýnda bir alev dalgasý Kiana’nýn bedenini süratle sarýp sarmalayýp tüketiyor ve küle çeviriyordu.. Bir an sonra geriye yaðmurla yýkanmýþ küller bile kalmamýþtý. Yeþilgözlü Þeytan artýk yoktu.

Yaratýklar efendilerinin bu yitiþi ile kýsa bir an durakladýlarsa da sonrasý çýlgýn bir saldýrýydý. Kurtadamlar hep birden yas ve nefretle uludular, vampirlerin vahþi savaþ çýðlýklarý kulaklarý yýrtan bir saldýrganlýkla haykýrýldý. Orada olan gece yaratýklarýndan çok daha fazlasýný kavgaya çekiyordu, bu geceyi daðlayan kara müzik..

Kudurmuþ bir sel gibi akan bu saldýrýyý karþýlayan da ondan daha az vahþi deðildi. Ýki nefret ve öfke dalgasý tam güçle birbirine girdiðinde balkonun yaðmur oluklarýndan sudan çok kan akmaya baþlamýþtý. Katedralin balkonundan kelleler, kollar, bacaklar, parçalanmýþ gövdeler uçuþmaya baþlamýþtý..

Bu kavga çok ilkel bir kavgaydý. Acý güçlere sahip, vahþi yaratýklarýn birbirine kýyasýya giriþtiði kirli bir kavgaydý. Kural yoktu. Vahþetin saf dansýydý buradaki. Kollar, bacaklar, kelleler havada uçuþuyor, kan rüzgarlarý esiyordu. Kükremeler, böðürtüler, haykýrýþlar ve ölüm çýðlýklarý karanlýk bir senfoniydi. Çelik eti kesip kemiði parçalýyordu. Pençe ve diþ düþmana doyumu olmayan bir açlýkla, amansýzca hücum ediyordu.

Zehir’in gözleri altýn alevlerle yanýyordu. Kavganýn akýþýnda, kavgadan ve aldýðý ruhlardan, daðýttýðý ölümden beslediði gücü, güm güm atan bir nabýz gibi çevresinde dalgalanýyordu. Kýlýcý altýn alevlerle yanýyordu. Ýntikamcý bir melek gibi; kara düþmanýn kaný ve canýyla, onlarýn acýsý ile besleniyordu.
Sinsi bir nefretle, sabýrla sakladýðý gücü doruk noktasýna ulaþtýðýnda kavga da artýk doruk noktasýna ulaþmýþtý.

Cehennemi bir çýlgýnlýk, bir kudurmuþluk yakýnlardaki bütün kurtadam ve vampirlerin ateþe uçan pervaneler gibi Zehir’e akmasýna neden oluyordu. Her bir kayýp onlarý daha da çýlgýna çeviriyordu. Zehir’in çevresinde, Katedralin balkonunda þimdi adým atmaya yer yoktu adeta. Zehir öfke ve yasla olduðu kadar sitemle haykýrdý karanlýk gökyüzüne. Sonra da bütün gücünü boþaltan tek bir sözcükle bedeninden binlerce güneþ oku savurdu.

Gece birkaç kýsa an için gün gibi aydýnlanýp göz kamaþtýrýrken acýlý korkunç çýðlýklar sadece tek bir an vardý. Sonra hepsi sustu. Bitti. Bütün þehir bir anda susmuþtu. Katedral ve yakýnlarýndaki karanlýk güruh ya kül olmuþ ya da alevlere bulanmýþ sönmemecesine yanýyordu.

Daha uzaklardakiler korkuyla bulanmýþ çýlgýnlýklarýnda önce sessiz ve kararsýz kalsalar da sonra avlarýna geri döndüler. Yine de bu, eskisi kadar dehþetli bir saldýrý deðildi artýk. Ýradeleri altýn ýþýkla kýrýlmýþtý bir defa.

Zehir, bedeninden tüten son altýn alevlerle, yavaþlayýp sakinleþen yaðmurda öylece durdu. Zihni ve bedeni birkaç dakika sanki ayakta uyudu. Sonra yavaþaça kendine geldi ve yeniden aklý Zehir gibi çalýþmaya, bedeni kýlýcýný Zehir gibi tutmaya baþladý.

“Bitti aþkým. Artýk bu acýlý þehirden gidebiliriz,” diye seslendi Zehir’in omzuna þefkatle dokunan elin sahibi. Seste teselli umudu vardý. Yaralarý sarmak isteyen samimi bir niyetin týnýlarýydý seste duyulan. Bu Kartanesi idi.

Kartanesi kendisini uzun zaman önce gölgeli güçlerin hizmetine adamýþtý. Ve bu yemininde de sadýktý. Lakin varlýðýnýn özünde hala insanlýktan kýrýntýlar vardý ve efendileri de bunda mahsur görmüyordu- hatta bazen bu iþlerine yarýyordu. Burada -Zehir’le- olduðu gibi. Zehir’le gölgeli güçler adýna uzun zamandýr meþgul oluyordu; bu kadar çok zaman ve temas, kalbi etkilemeden mümkün olamazdý. Yüreði onun için gözyaþý döküyordu. Adamýn içindeki karanlýk ve acý sanki evrendeki bütün karanlýk ve kötülükten beslenip büyüyordu. Bu ne büyük bir acý, ne acýmasýz bir cezaydý..

Zehir; “Gece henüz bitmedi. Daha yapýlacak iþlerim var burada,” derken kendini yüksek katedral balkonundan aþaðýya, kanlý kavgalarýn yaþandýðý alçak sokaklara attý. Ýçinde kurtulamadýðý bir öfke vardý. Bu gecenin intikamý kadar adý Yeþilgözlü olmayanýn; adý Kiana olanýn intikamý da vardý. Ýnsanlar durup dururken iblise dönüþmezdi.. Bunu düþünmek içindeki eski kavga ve karmaþalarý, bütün o eski sorularý yeniden alevlere yakýyordu. Ýçinde bitmeyen bir öfke ile yýkýp dökmek ve kesip biçmek istiyordu.. Bu gece bu þehirde bulunan kurtadam ve vampirlerin, devlerin hiç mi hiç þansý yoktu..





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
2012: Ölülerin Ýntikamý
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - )
2012: Ölülerin Ýntikamý (3)
Güneþ ve Ölüm (Giriþ)
Yaþam Hasatlayan Smir
Güneþ ve Ölüm (3. Bölüm)
Cennette Bir Sabah
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (6. Bölüm)
Yaþam Hasatlayan Smir (2)
2012: Ölülerin Ýntikamý (2)

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tatlý Sert
Zeytin Karasý
1996 Yýlý
Ufuklar: Kýrmýzý Bölge - 18
Kovan Savaþlarý (1. Bölüm)
Kovan Savaþlarý (2. Bölüm)
Yaz 2011
Ufuklar: Diversity Antalya
Ufuklar: Bronz'un Mesajý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Barbar Conan'ýn Ölüm Þarkýsý [Þiir]
Her Ýnsan Öldürür Sevdiðini [Þiir]
Kovan Savaþlarý Öyküleri [Roman]
Uzun Yol (1. - 100. Sayfalar) [Roman]
Sevgi, Mutluluk, Özgürlük ve Hayat Üzerine Felsefe [Deneme]
Tanklamak Ne Demek? [Deneme]
Ya Ýstiklal Ya Ölüm [Deneme]
Ölüm / Kalým [Deneme]
Uyanýklýk [Deneme]
Uzayda Hayat Var mý? [Deneme]


Levent kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon Ýldar'da buluþuyor. 07/10/2017 tarihinde þimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadým. . . 2 senedir yazar tarafým ölü. oysa oldugum þeyler içinde olmayý en sevdiðim þey yazar olmaktý :) Topraðý bol olsun.

Etkilendiði Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Levent, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.