Ankara'da Bir Apartman Dairesi: Cumhuriyet'in Mikrokozmosu
Memduh Şevket Esendal'ın ilk olarak 1934'te yayımlanan ve adeta bir edebi zaman kapsülü niteliği taşıyan romanı Ayaşlı ile Kiracıları, okurunu yeni başkent Ankara'nın kuruluş yıllarındaki bir apartman dairesinin loş koridorlarına davet ediyor. Ancak bu davet, basit bir mekân gezisinden çok daha fazlasını vaat ediyor: Esendal, dokuz odalı bu pansiyon bozması daireye sadece farklı karakterleri değil, bütün bir devrin ruhunu, çelişkilerini ve insanlık hallerini sığdıran usta bir gözlemci olarak karşımıza çıkıyor. Eser, üzerinden geçen onca yıla rağmen, Türkiye'nin modernleşme serüveninin sancılarını ve bireyin bu değişim içindeki yerini anlamak için bugün hâlâ başvurulması gereken en keskin ve en insancıl metinlerden biri olma özelliğini koruyor.
"Türkçenin Çehov'u" olarak anılmayı sonuna kadar hak eden Esendal, büyük anlatıların, iddialı tezlerin ve ideolojik yönlendirmelerin uzağında durur. Onun yaptığı, dönemin Ankara'sında bir araya gelmiş, farklı sınıflardan, eğitim seviyelerinden ve dünya görüşlerinden bir grup insanın hayatından bir kesit sunmaktır. Merkezde, daireyi pragmatist bir yaklaşımla işleten, kurnaz olduğu kadar babacan da olabilen eski bir köy beyi, Ayaşlı İbrahim Efendi bulunur. O ve kiracıları –geçmişin görkemli günlerini anlatan hayalperest Hasan Bey, modern hayatın ahlaki ikilemleri arasında sıkışmış üvey kızı Faika ve onun kayınvalidesi, saf olduğu kadar trajik de olan hizmetçi Halide, eski konsolos Şefik Bey gibi birbirinden renkli karakterler– yeni kurulan Cumhuriyet'in sosyal bir laboratuvarını oluşturur. Romanın isimsiz anlatıcısı, bir banka memuru, olaylara neredeyse görünmez bir tanık olarak katılır ve Esendal'ın okur için araladığı pencere görevini görür. Anlatıcının odaya ilk taşındığı andaki gözlemleri, romanın alçakgönüllü tonunu mükemmel bir şekilde özetler:
> "Soluk benizli, arık bir hizmetçi kızın yardımıyla yatağımı kurdum. Eşyamı, kitapları yerleştirmeyi ertesi güne bıraktım. O gece yemekten döner dönmez yatağıma girdim. Yerimi yadırgamam; deliksiz bir uyku çıkarmışım... Yatakta uyanıp kendimi yeni odada bulunca sevindim. Yukarı kattan ayak sesleri duyuluyor. Bizim bölükte hiç ses yok. Bir misafirlikte, bir yabancı yerde imişim gibi içimde bir çekingenlik duyuyorum."
Bu pasaj, Esendal'ın gösterişsiz üslubunun ve büyüleyici sadeliğinin tipik bir örneğidir. Olay örgüsünü yavaş yavaş, karakterlerin gündelik konuşmaları, dedikoduları ve küçük çatışmaları üzerinden örer. Bir kitap eleştirisinin en büyük hatasının "bir kitap raporuyla karıştırılması" olduğu düşünülürse, Esendal'ın eseri de tam olarak bunu talep eder: Raporlamanın ötesinde bir analiz. Zira romanın gücü, olayların dramatikliğinden değil, karakterlerin diyaloglarındaki ince mizahtan ve eylemlerindeki derin psikolojik tutarlılıktan gelir. Esendal, karakterlerini yargılamaz; onların zaaflarını, hayallerini ve hayal kırıklıklarını olduğu gibi sergileyerek okurun kendi yargısını oluşturmasına izin verir. Hizmetçi Halide'nin hamileliği üzerinden dönen trajikomik olaylar veya Şefik Bey'in pintiliği ile eski diplomatik kimliği arasındaki tezat, dönemin ahlaki karmaşasını ve bireylerin hayatta kalma mücadelelerini büyük bir ustalıkla yansıtır.
Ayaşlı ile Kiracıları'nı kalıcı kılan en önemli unsurlardan biri de, yazarın dönemin ruhunu yakalamadaki başarısıdır. Roman, sadece bir apartman dairesinin hikâyesi değil, aynı zamanda Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin sancılarını yaşayan bir toplumun portresidir. Geleneksel değerlerle (Hasan Bey'in beylik anıları) modern yaşamın getirdiği yeni ahlak anlayışı (Faika ve ablasının karmaşık ilişkileri) aynı çatı altında çarpışır. Esendal, bu çarpışmayı didaktik bir dille anlatmak yerine, karakterlerinin en sıradan anlarına sızdırarak verir. Bu yaklaşım, romanı hem tarihi bir belge hem de zamansız bir insanlık komedyası haline getirir.
Sonuç olarak, Memduh Şevket Esendal'ın bu başyapıtı, bir dönemi anlamak için okunması gereken bir eser olmanın çok ötesinde, insan doğasının karmaşıklığını ve toplumun birey üzerindeki etkisini anlatan evrensel bir metindir. Esendal'ın keskin gözlem gücü ve müdahalesiz anlatımı, Ayaşlı ile Kiracıları'nı Türk edebiyatının en rafine ve en dürüst eserlerinden biri yapıyor. Okur, kitabı bitirdiğinde o dokuz odalı daireden ayrılırken, aslında sadece karakterlere değil, kendi toplumunun ve insanlığın hiç eskimeyen bir yüzüne veda ettiğini hisseder. Bu, bir yazarın ulaşabileceği en büyük başarıdır ve Esendal, bu başarıya zahmetsiz bir zarafetle ulaşmıştır.