"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

KİTAP İZLERİ

Çıplak ve Yalnız

Hamdi Koç

Cover Image

Yayınevi: Doğan Egmont

Yayın Yeri: İstanbul

Yayın Tarihi: 01 August 2013

Hamdi Koç’un Hafıza Labirentinde Unutulmaz Bir Yolculuk: "Çıplak ve Yalnız"

Hamdi Koç’un "Çıplak ve Yalnız" romanı, okuru daha ilk cümlesiyle yakalayan o nadir eserlerden: "Amcam ölünce ilk bana haber verdiler." Bu basit ve sarsıcı başlangıç, kendini "küçük ve yalnız" sanan isimsiz anlatıcımızın, Ankara'daki tekdüze ve duygusuz hayatından koparılıp "büyük ve kanlı" bir geçmişe doğru sürüklenişinin fitilini ateşler. Koç, bir miras meselesi gibi görünen bu daveti, hem kişisel hem de toplumsal bir hafıza arkeolojisine dönüştürerek, modern Türk edebiyatının en unutulmaz karakterlerinden birini ve en katmanlı yol hikayelerinden birini yaratıyor.

2013'te, Türkiye'nin çalkantılı bir döneminin hemen ardından yayımlanan ve Gezi Parkı protestolarında hayatını kaybeden gençlere ithaf edilen roman, bu bağlamda ele alındığında daha da derin bir anlam kazanır. Anlatıcımız Mesut, karısıyla olan mesafeli ilişkisi ve devlet dairesindeki anlamsız işi arasında sıkışmış, geçmişini ve ailesini yok sayarak kendine yalıtılmış bir varoluş inşa etmiş biridir. Amcasının ölüm haberiyle birlikte ortaya çıkan "sütkardeşi" Allahşükür ve onu memleketi Ünye'ye götürecek olan model bir Mercedes, bu yapay kozayı paramparça eder. Ankara'dan Karadeniz'e uzanan bu yolculuk, aslında Mesut'un bilinçaltının karanlık dehlizlerine yapılan zorunlu bir iniştir.

Koç'un en büyük başarısı, şüphesiz, yarattığı anlatıcının sesidir. Mesut, gündelik hayatın en anlamsız detaylarına (örneğin sık sık külot değiştirmesi) takıntılı, alaycı, kendine acıyan ama aynı zamanda keskin bir zekaya sahip, güvenilmez bir karakterdir. Onun uzun, dolambaçlı ve parantezlerle dolu cümleleri, zihninin akışını taklit ederek okuru bir an bile serbest bırakmaz. Telefonla gelen ölüm haberine ilk tepkisi, hayatında ilk kez bir konuda ilk akla gelen isim olmanın gururunu okşamasıdır: "Peki, dedim, teşekkür ederim. Gururum okşandı. Bunu hiç unutmayacağım. Ayrıca hepimizin başı sağ olsun. Ölenle ölünmez. Allah geride kalanlara sabır filan. Ben müsaadenizle gidip biraz ağlayayım. İyi geceler." Bu kara mizah, romanın tamamına sinen trajik tonu daha da belirgin kılar.

Roman, basit bir olay örgüsü sunmaktan ziyade, Mesut ile Allahşükür arasında, arabanın klostrofobik mekanında geçen diyaloglar üzerinden ilerler. Allahşükür, Mesut'un unuttuğu ya da unutmayı seçtiği her şeyi bir bir su yüzüne çıkarır: ailesinin Elmadağ'daki trajik kazasını, babası Bahtiyar ile amcası Muvaffak arasındaki karanlık ilişkiyi ve tüm ailenin üstüne bir lanet gibi çöken sırları. Bu yolculuk, kişisel bir geçmişle yüzleşme olmanın ötesinde, Türkiye'nin üstü örtülmüş travmalarıyla, faili meçhulleriyle ve kuşaktan kuşağa aktarılan suskunluk mirasıyla bir hesaplaşmaya dönüşür.

"Çıplak ve Yalnız", analizden çok deneyimlenen bir romandır. 600 sayfalık hacmi, okurdan sabır ve dikkat talep eder. Koç, okurunu Mesut'un zihninin içine hapsederek, onunla birlikte şüphelenmeye, hatırlamaya ve en sonunda o "çıplak ve yalnız" gerçekle yüzleşmeye zorlar. Bu, kolay bir yolculuk değildir; ancak tamamlandığında, zihinde uzun süre yankılanan, karakteriyle ve sorduğu sorularla kolay kolay unutulmayacak sarsıcı bir edebi tecrübedir. Hamdi Koç, bu romanıyla sadece bir aile trajedisini değil, aynı zamanda bir ülkenin ruhunun röntgenini çekiyor.

Başa Dön