"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

KİTAP İZLERİ

Nohut Oda

Melisa Kesmez

Cover Image

Yayınevi: *SEL

Yayın Yeri: İstanbul

Yayın Tarihi: 01 January 2018

Melisa Kesmez’in ‘Nohut Oda’sı: Eşyaların Hafızası ve Kalanların Kırılgan Yuvası

Melisa Kesmez, üçüncü öykü kitabı "Nohut Oda"nın başında, Gaston Bachelard'dan çarpıcı bir alıntıya yer veriyor: "Yaşamın ilk çabası kabuk oluşturmaktır." Bu cümle, sadece bir açılış dizesi değil, aynı zamanda koleksiyonun ruhunu ve karakterlerin bitmek bilmeyen arayışını özetleyen bir anahtar niteliğinde. Kesmez, büyük trajediler veya toplumsal çalkantılar yerine, gündelik hayatın ince sızılarına, vedalaşmalara ve geride kalanların dağılmış dünyalarını yeniden inşa etme çabalarına odaklanarak, modern insanın en temel arayışlarından birini, yuva arayışını, incelikli bir dille işliyor. "Nohut Oda", eşyaların, anıların ve beklenmedik yoldaşların, parçalanmış hayatlar için nasıl birer "kabuk" haline geldiğinin dokunaklı bir güzellemesi.

Kesmez, önceki eserlerinden aşina olduğumuz gözlemci ve şefkatli üslubunu bu kitapta daha da derinleştiriyor. Öyküler, sürekli bir "gitme" halinin gölgesinde yaşayan "kalanlar" etrafında şekilleniyor. Kitabın ilk öyküsü "Kalanlar"da, anlatıcının hayatı adeta bir "arkadaş yolcu etme mekanizmasına" dönüşmüştür. Milano'ya, Sydney'e, Londra'ya ve en sonunda Tromso'ya giden arkadaşlarının ardında bıraktığı eşyalarla kendi evini "yamalı bohçaya" çeviren karakter, aslında sadece mobilyaları değil, başkalarının hayatlarının parçalarını da bir araya getirir. Kesmez, bu noktada keskin bir gözlemle, gidenin ardından kaybedilenin sadece bir dost olmadığını, aynı zamanda "onun yanındaki seni de kaybediyordun" diyerek, kaybın kimliğimizde açtığı boşluğa işaret ediyor. Bu öyküde, yaşlı kedi Latife'nin aniden hayata dahil olmasıyla, anlatıcının "çekip gitme ihtimali" elinden alınır ve ev, nihayet bölünmez bütünlüğüne kavuşur. Ev, artık içinde bir kedinin beklediği bir yerdir; yani bir yuva.

Kesmez'in karakterleri, büyük eylemlerin insanları değil. Onların direnişi sessiz, mutlulukları ise "görkem-siz". "Kız Kardeşim Handan" öyküsünde, annelerinin ölümünün ardından onun elbiselerini giyerek ve onun hayatını birebir taklit ederek kendine bir "kabuk" ören Handan'ın hikayesi, bu temanın en sarsıcı örneklerinden birini sunar. Handan, annesinin öldüğü yaşa geldiğinde, takip ettiği ayak izleri aniden sona erince bir varoluşsal krizin eşiğine gelir. Yıllardır gözü gibi baktığı bahçeyi bilerek, isteyerek ölüme terk etmesi, aslında kendi kurduğu bu korunaklı dünyanın sınırlarına geldiğinin ve artık kendi yolunu bulması gerektiğinin acı bir kabulüdür. Kesmez, bir bahçenin yavaş yavaş yabana dönmesini anlatırken, aslında bir ruhun nasıl çözüldüğünün de portresini çizer.

Kitaptaki dil, olayların önüne geçmeyen, karakterlerin iç dünyasını zarafetle aydınlatan bir sadeliğe sahip. Yazar, rapor etmek yerine analiz ediyor; bir durumun fotoğrafını çekmekle kalmıyor, o durumun yarattığı duygusal atmosferi okura hissettiriyor. "Son Bir Çay"da, annesini yeni kaybetmiş bir adamın evindeki gerilim dolu anlar, diyalogların ve sessizliklerin gücüyle o kadar etkili bir şekilde kurulmuş ki, okur kendini alacakaranlık bir salonun ortasında, iki kişinin arasındaki söylenmemiş sözlerin ağırlığı altında ezilirken buluyor. Bu, Kesmez’in en büyük gücü: En karmaşık duygusal düğümleri bile abartıdan uzak, yalın bir gerçeklikle çözebilmesi.

"Nohut Oda", aksiyon veya entrika arayan bir okur için değil. Bu kitap, hayatın gürültüsünden yorulup sessizliğin içindeki anlamı arayanlar için bir sığınak. Melisa Kesmez, bize her şeyin sürekli değiştiği, insanların ve mekanların geçici olduğu bir dünyada, tutunacak bir dalın bazen eski bir koltuk, bazen yaşlı bir kedi, bazen de bir kardeşin beklenmedik bir an'da uzattığı el olabileceğini fısıldıyor. Kitap bittiğinde akılda kalan, büyük umutlar ya da kesin cevaplar değil, daha çok hayatın "incecik sızıların" yanında her şeye rağmen filizlenen "tatlı gülümseyişlerin" de var olduğu hissi. Kesmez, karakterlerinin yaralarını sararken, okurun da ruhundaki unutulmuş sızılara şefkatle dokunmayı başarıyor.

Başa Dön