Aile Kâbusunun Felsefesi
Kerem Eksen, "Ölümden Uzak Bir Yer"de sıradan bir ailenin, açıklanamaz bir olayla nasıl varoluşsal bir krize sürüklendiğini incelikli bir dille anlatıyor.
Ebeveynliğin en temel korkularından biri, çocuğunuzun bir yabancıya dönüşmesidir; onu anlamadığınız, hareketlerinin ardındaki mantığı çözemediğiniz o tekinsiz an. Felsefeci ve yazar Kerem Eksen, üçüncü romanı "Ölümden Uzak Bir Yer"de bu korkuyu alıp metafizik bir gerilimin merkezine yerleştiriyor. Manisa'da öğretmenlik yapan Sait ve Ömür çiftinin sıradan hayatı, oğulları Yusuf'un merkezinde yer aldığı "inanılmaz bir olayın" ardından rayından çıkar. Eksen, bu kırılma anından sonra bir ailenin sessizce nasıl parçalandığını, inanç, kader ve ölüm gibi kavramların gündelik hayatın içine nasıl sızdığını felsefi bir derinlikle, fakat bir o kadar da insani bir yerden anlatıyor.
Daha önce "Buradayız" (2013) ve "Uyku Krallığı" (2017) romanlarıyla tanıdığımız Eksen, akademik kimliğinin getirdiği felsefi birikimi, edebiyatın sunduğu özgürlük alanıyla birleştirmeyi başarıyor. "Ölümden Uzak Bir Yer", bir baba-oğul hikâyesinden çok daha fazlası; modern insanın kaygıları, kaybetme korkusu ve mucize ile akıl arasındaki gelgitleri üzerine sarsıcı bir metin. Roman, Sait'in iç dünyasına odaklanarak, onun gözünden olayları ve karakterleri neredeyse bir ayna tutarak yansıtıyor.
Hikâye, Sait ve Ömür'ün, Yusuf adını verdikleri oğullarının doğumundan sonra yaşadıkları sıra dışı bir olayla şekillenir. Bu olaydan sonra Yusuf, babası Sait için hem bir mucize hem de bir huzursuzluk kaynağına dönüşür. Sait, oğlunda mistik güçler olabileceği düşüncesiyle kendi gerçekliğini sorgulamaya başlar. Romanın en büyük başarısı, bu gizemi hiçbir zaman tam olarak çözmemesi, okuru Sait'in zihnindeki belirsizlikte bırakmasıdır. Yusuf, ailesinin dinamiklerini altüst eden bir katalizör mü, yoksa sadece babasının varoluşsal krizini yansıtan bir ayna mıdır? Eksen, bu soruyu açık uçlu bırakarak anlatının gerilimini sürekli canlı tutuyor.
Kitabın arka kapağındaki şu cümleler, romanın ruhunu özetler nitelikte: "Umduğum bu değildi. Çocuğum mutluluk getirecek diyordum ama öyle olmadı; fazlasını getirdi, sonra da mutluluğu aldı." Bu cümle, Sait'in yaşadığı trajedinin özüdür. Beklentiler, hayaller ve korkular arasında sıkışıp kalan Sait, oğluyla ve karısıyla ilişkisinde derin bir gölgenin altında yaşar. Eksen'in anlatımı, karakterlerin psikolojisini yansıtmaktaki başarısıyla öne çıkıyor; okur, Sait'in kendi içinde yaşadığı çatışmayı ve çaresizliği derinden hissediyor.
"Ölümden Uzak Bir Yer", diyalogları metne yedirme tekniğiyle de dikkat çekiyor. Bu üslup, anlatıcının ve karakterlerin seslerini tek bir potada eriterek, okurun zihninde sürekli fısıldayan bir iç ses yaratıyor ve romanın kasvetli atmosferini güçlendiriyor.
Kerem Eksen, bu romanıyla "dünyanın ucundan kırpılmanın" ve açılan bir uçurumun kenarında tek başına kalmanın ne demek olduğunu sorguluyor. Aile, inanç ve ölüm üzerine kurulu bu benzersiz hikâye, okuru rahatsız edici sorularla baş başa bırakan, bittikten sonra bile zihinde dönmeye devam eden güçlü bir eser. 2023 Attilâ İlhan Roman Ödülü'nü kazanması, romanın edebi değerinin bir kanıtı niteliğinde. "Ölümden Uzak Bir Yer", çağdaş Türk edebiyatında felsefi derinliği ve psikolojik inceliğiyle kendine has bir yer ediniyor.