"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

KİTAP İZLERİ

Yırtıcı Kuşlar Zamanı

Ahmet Ümit

Cover Image

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Yayın Tarihi: 02 October 2024

Ahmet Ümit'in Yeni Romanında Hafıza Bir Suç Mahalli

Ahmet Ümit, sevilen karakteri Başkomser Nevzat'ı bu kez en karanlık dehlizlere, kendi zihninin tekinsiz koridorlarına sürüklüyor.

Polisiye edebiyatın temel vaadi, kaosun ortasında düzeni yeniden tesis etmektir. Zeki bir dedektif, ipuçlarını bir araya getirir, yalanları ayıklar ve sonunda adaleti sağlayarak topluma rahat bir nefes aldırır. Peki ya o dedektif, o düzenin sembolü, bir anda kendini cinayet sarmalının merkezinde bulursa? Daha da kötüsü, en güvenilmez tanık kendi hafızasıysa? Türkiye'nin en üretken polisiye yazarlarından Ahmet Ümit, son romanı "Yırtıcı Kuşlar Zamanı"nda tam da bu rahatsız edici soruyu merkeze alarak, okurlarını Başkomser Nevzat'ın bugüne kadarki en kişisel ve en sancılı davasına tanıklık etmeye davet ediyor.

Her şey, şiddetli yağmurların tetiklediği bir heyelanla başlar. İstanbul'un sayfiye beldesi Ağva yakınlarında toprağın kaymasıyla, yıllardır gömülü olan bir iskelet ortaya çıkar. Olay yeri incelemesinde bulunan tek bir somut delil vardır: Kurbanın kafatasına saplanmış bir mermi çekirdeği. Ancak bu delil, davayı aydınlatmak yerine Başkomser Nevzat ve ekibini tam bir kabusun içine çeker. Çünkü balistik inceleme, merminin Nevzat'ın kendi beylik silahı olan Smith & Wesson'dan çıktığını göstermektedir.

Bu şok edici gelişme, Nevzat'ı sadece bir cinayet zanlısı konumuna düşürmekle kalmaz, aynı zamanda onu hayatının en travmatik dönemine, yedi yıl önce eşi ve kızını bir bombalı saldırıda kaybettikten sonra geçirdiği ağır depresyon ve sonrasında gördüğü şok tedavileriyle hafızasında derin boşluklar oluşan o karanlık günlere geri götürür. Kurban, resmi kayıtlara göre yıllar önce sınır ötesi bir operasyonda hayatını kaybetmiş bir özel harekât polisi olan Turgay Nacar'dır. Nevzat, bu adamı sorguladığını belli belirsiz anımsasa da, ne cinayeti ne de o döneme ait kritik detayları hatırlayamaz. Artık tek bir soru vardır: Nevzat, aklını yitirdiği bir anda bir meslektaşını öldürüp sonra bunu tamamen unutmuş bir katil midir, yoksa kökleri devletin en derinlerine uzanan, yıllar önce ailesini ondan alan kirli bir komplonun kurbanı mıdır?

Ümit, "Yırtıcı Kuşlar Zamanı"nda okura basit bir "katil kim?" sorusundan çok daha fazlasını sunuyor. Roman, temposu hiç düşmeyen bir polisiye olmasının yanı sıra, hafızanın, travmanın ve gerçeğin ne denli kırılgan olduğunu sorgulayan derinlikli bir psikolojik gerilime dönüşüyor. Nevzat'ın gördüğü kabuslar, hatırlamaya çalıştıkça daha da bulanıklaşan anıları ve en yakınlarındaki insanlardan bile şüphe duymasına neden olan paranoyası, metnin ana omurgasını oluşturuyor. Başkomser, bu kez sadece bir katilin değil, kendi geçmişinin ve kayıp benliğinin de peşindedir.

Roman, aynı zamanda Türkiye'nin siyasi atmosferine dair de keskin gözlemler içeriyor. "Yırtıcı Kuşlar Çetesi" adıyla anılan, emniyet ve bürokrasi içinde yuvalanmış bu suç örgütü, yazarın sıkça işlediği "devlet içindeki devlet" temasının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Güç, para ve ihanetle örülmüş bu karanlık ağ, Nevzat'ın kişisel trajedisini ülkenin ortak kaderiyle birleştirerek anlatıya daha evrensel bir boyut katıyor. Ümit, polisiyenin o tanıdık yapısını kullanarak, yozlaşmanın ve adaletsizliğin toplumsal dokuya nasıl sızdığını ustalıkla gözler önüne seriyor.

Yardımcı karakterler Ali ve Zeynep, bu ihanet ve belirsizlik denizinde Nevzat'ın ahlaki pusulası ve yegâne dayanağı olmaya devam ederken, Emniyet Müdürü Sabri ve emekli müdür İlhami gibi karakterler, okuru son sayfaya kadar kimin dost kimin düşman olduğu konusunda ikilemde bırakıyor. Ahmet Ümit, olay örgüsünü bir satranç ustasının sabrıyla ilmek ilmek örerken, Sarıyer'in tekinsiz tepelerinden Balat'ın loş sokaklarına uzanan aksiyon sahneleriyle de anlatının temposunu hiç düşürmüyor.

"Yırtıcı Kuşlar Zamanı", Başkomser Nevzat serisinin şüphesiz en karanlık ve en sürükleyici halkalarından biri. Ahmet Ümit, bu romanda kahramanını en savunmasız anında yakalayıp onu kendi vicdanıyla yüzleştirerek, okuru yalnızca "katil kim?" sorusuyla değil, aynı zamanda "adalet mümkün mü?" ve "kahraman kime denir?" gibi çok daha derin sorularla baş başa bırakıyor. Bu, sadece bir suçun değil, paramparça olmuş bir ruhun ve hafızanın anatomisi.

Başa Dön