Doğum Günü Hediyesi: 2

“Kızının tutulduğu binayı buldum Laisuja ancak peşimde Yüce Konsorsiyum üyelerinden biri var ve şu anda ondan kaçıyorum”

“Sen bana bulunduğun yerin bilgilerini gönder. Hemen çıkıyorum.”

Laisuja ile kaçan kişi arkadaştı ve onu uyaranda oydu. Yağlı ve pis bir yolda,puslu ve yağmurlu bir havada hızlı hızlı koşuyordu ve adeta ayaklarının altından yer siliniyordu.Bu arada kaçarken çamurlu ve yağlı su birikintilerini yolun kenarlarına tüneyen dilencilerin üzerine boca etmişti.

Onlardan bir tanesi öfkeyle; “ahmak herif, ne yaptığını sanıyorsun, ben senin…” dedi bağırarak

“Bence hepiniz toz olun burdan ya da ben sizi toz olmuş gibi gösterebilirim ama vaktim yok zira arkamda Heinrich denen Yüce Konsorsiyum üyesi var” dedi ve sözleri dilencilerin kulaklarından hiç bekleme yapmadan bir bir geçti ancak onun söylediklerini anlamaları onlara bir fayda sağlamayacaktı. Yüzleri iyice sararıp küle dönen insanlar tam ordan defolup gitmeye hazırlanırken Alman asıllı sarışın onları gördü.

Yüce konsorsiyum üyesinin elinde çok tesirli bir silah bulunuyordu ve o dilencileri işaret ederek onu ateşledi.

Silahtan çıkan hüzme, dilencilerin sayıları ve hareketleri doğrultusunda içinde gaz dönüştürücü mikro kapsüller ve onların daha da içinde de nano tüpler bulunan küçük parçalara ayrıldı.Kapsüller havadaki gazları algılayıp gaz tüneli sayesinde nano tüplere aktardıktan sonra onlar orada bir dizi kimyasal reaksiyondan sonra sıkıştırılıp depolandı.

Parçacıklar yağmur damlalarını içlerine alıp mikro kapsüllerle nano tüpler arasındaki bölgede oksijen gazının etkisiyle onları alevlere dönüştürdü ve havayı bedenleyip dilenciler dahil bir çok insanın gözlerine yerleştirilen algılayıcılardan da kurtulup görünmez oldu ve bir katil misali onlara yaklaştıkça bölünerek birbirini kopyaladı.

Bu kötü şanslı insanların üzerlerindeki giysilerin kumaşlarından geçip dokusunu tutuşturup insan bedenindeki solunum yapan gözeneklerden girip deride de yağma misali tahribat yaptı.

Parçacıklar içeri girdikten sonra -dilencilerin bunu engellemeleri imkansızdı ancak doğa üstü özel yeteneklere sahip bazı insanlar bu silahtan haberdardı ve bu girişi engellemek adına çaba sarfediyorlardı- onların içsel sıcaklığını arttırarak nano tüplerin mikro kapsüllerden ayrılması için gerekli olan sıcaklık derecesine ulaştı ki bu nano tüplerin moleküler bağlarından kurtulması içinde gerekliydi.

Nano tüpler aynı sıcaklıkta genleşerek içlerinde depoladıkları zehirli gazları onların içinin her tarafına bıraktı.Ayrıca mikro kapsüllerin dış kısmındaki sistem beyinden sinirlere giden iletilerin frekansını bozup onları iş görmez hale getirdi ve kendi elektriksel dalgalarıyla sinirleri kuruttu ve hareket sistemlerini yıktı.

Tüpler içteki her alanı her sistemi ziyaret edip gazları bıraktıktan sonra,dilencilerin içsel enerjilerini ki bunlar hücrelerdeki enerji santrallerinin ürettikleriydi ve onlar boşalan depolarına doldu. Bedenin soğumasıyla beraber mikro kapsüllerle tekrar birleştiler ve geldikleri gibi aynı yerden çıkış yaparak havada asılı kaldılar çünkü yerçekimi kuralı onlarda pek rağbet görmüyordu.

Yüce konsorsiyum üyeleri, bir zamanlar hiç kimsenin kaçamayacağı bir hapishanede tutulurken binanın ‘öngörülemeyen bir kaza’ sonucu tamamen alev almasıyla ordan kurtulduklarında aniden önlerine çıkan ve uzak bir galaksiden dünyaya ‘rastgele’ düşen gizemli bir yabancının verdiği ve onun gibilerin boyunlarını taktığı kristallerin görme merkezine uyguladığı güçle toz zerrecikleri olan parçaları bile fark edebiliyorlardı. Heinrich,parçacıkları tutup silahın mermi tüneline tekrar yerleştirdi. Bu sayede insanlardan alınan enerjiyle silah hem şarj olurken hem de aldığı enerji gücünü tekrar dönüştürerek hüzmeye çeviriyordu.

Dilencilerin hepsi yok edilmişti.

“Laisuja nerdesin?” dedi kaçan kişi, arayı biraz açmıştı.

“Gökyüzü Köprüsü’ nden aşağılara, senden aldığım verilerin verdiği sinyale doğru geliyorum.”

“Çabuk ol!”

Ve yoldan ayrılıp bir binaya girdi.Heinrich de onun ardından girdi ve onu görür görmez silahını ateşledi ancak bulundukları binanın tavanı patladı zira Laisuja aracındaki silahlar sayesinde bunu gerçekleşmişti. Birbirini kopyalayan parçacıklar tam arkadaşına doğru yol alırken yukardan inen araca çarptı. Laisuja arkadaşını da alıp oradan uzaklaştı.



İnsan ırkı kendi kendisini, diğer ucube türleri, kopyalanmış canlıları ve yapay zekadan mamul insansı robotları yok ediyordu ve aralarında bir savaş vardı.Onun sonucunda binlerce insan ve tür yok oldu.Onlarca ülke harap olurken bir sürü toplu mezar oluştu. İnsanlar ve diğerleri bundan sonra tek bir ulus olmayı kararlaştırdılar. Bir süre tam olmasa da refah içinde giden dünya kendilerine ‘Yüce Konsorsiyum üyesi’ diyen liderleri Robert Chairlan adındaki bir suçlu olan insanların ortaya çıkmasıyla kaos patlak vermişti.

Ve Savaş onlarla beraber yeniden başladı.

Mayıs 2014


Osman Altınbaş hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  Osman Altınbaş kimdir?

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.