Osmanlı Saray Edebiyatı Divan Şiirinde Erotizm ve Cinsellik - 1


“Zene rağbet eder mi akil olan/Tabı Ali civana maildir.” (Kadına rağbet eder mi akil olan? Ali’nin doğası oğlana meyleder.) Gelibolulu Ali

CİNSEL PATOLOJİ
Türk psikiyatrisinin kurucusu Ord. Prof. Mazhar Osman Usman (1884-1951) ın öğrencilerinden Prof. Dr. Ayhan Songar (1926-1997) insandaki cinsel patolojiyi incelerken, Osmanlı Saray Edebiyatı ve Divan şiirinden örnekler verir. Prof. Songar, Osmanlı Sarayındaki “içoğlanı” kurumunun sübyancılık ve oğlancılığın en somut örneklerinden biri olduğuna vurgu yapar. Prof. Songar’ın belirttiği üzere, Sarayın oğlan gereksinimini karşılamak üzere özellikle Sakız adasında edilgen eşcinseller yetiştirilirmiş. Oğlan çocuğunu bu iş için yetiştiren ve geçimlerini bu yolla sağlayan aileler, önce çeşitli kateterleri çocuğun anüsüne sokmak suretiyle onu alıştırır, daha sonra aile bireylerince anal ilişki (fiili livata) bizzat uygulanır ve sonunda oğlan istenilen kıvama gelince, altın karşılığında Saraya satılırmış. Ayrıntıları Ayhan Songar’ın “Psikiyatri” adlı eserinin “Seksüel Patoloji” bölümünde bulabilirsiniz. (Psikiyatri, Prof. Dr. Ayhan Songar, Seksüel Patoloji, s: 345, Gül Matbaası, 1971)

HOMOSEKSÜELLİK, PEDERASTİ, PEDOFİLİ NEDİR ?
Klasik psikiyatride homoseksüellik (eşcinsellik), pederasti (oğlancılık) ve pedofili (sübyancılık) üç ayrı psikoseksüel sapkınlıktır. Oysa, çağdaş psikiyatri bunları psikoseksüel hastalık, ya da, cinsel tercihler olarak görür. Ne psikiyatri, ne psikoterapi, ne psikanaliz, ne Gestalt, ne de psikoloji bu tür değişkenlik ya da sapmaları ahlaki veya etik açıdan yargılamaz, konuya önyargısız, bilimsel ve yansız bir şekilde yaklaşır. Benim de bakış açım bu olacaktır.
Yetişkinlerin erkek çocuklara karşı duydukları cinsel ilgi pederasti, küçük erkek ve kız çocuklarına karşı duyulan cinsel ilgi ise pedofili olarak tanımlanır. Pedofil ve pederastların çoğu genelde erkektir. İster sapkınlık, ister sapıklık, ister hastalık, ister cinsel tercih olsun, çağdaş toplumda eşcinsellik belli bir yere kadar hoş görülse de çocukların cinsel istismarına yönelik pederasti ve pedofili kesinlikle kabul görmez ve yasalara göre suçtur.

Ancak, feodal ve köleci toplum anlayışı üzerine kurulmuş olan Osmanlı İmparatorluğunun tarihine baktığımızda belli bir dönemde pederasti ve pedofilinin özellikle Saray çevresinde bir hayli beğeni kazandığını görmekteyiz. Şark-İslam geleneğinde “erkek adam” için “edilgen eşcinsellik” hoş karşılanmasa da, “etken eşcinsellik”, yani, oğlancılık, kulamparalık, hatta zoofili (hayvanla cinsel ilişki) belli çevrelerde ve kırsal kesimde kabul görmüştür. (Kulampara < gulam pare: “oğlan parçası” sözcüğünden gelir).

Oğlanlara düşkünlüğün (özellikle XIV-XVIII. Yüzyıl) Osmanlı kültüründe onay görmesi ve Saray çevresinde çok revaçta olması nedeniyle eşcinsel-pederastik-erotik bir edebiyat -Divan Edebiyatı- gelişmiştir. Divan şairlerinin cennette hizmet eden, sakilik yapan, “saklı inciler”e benzetilen “gılman” (gulam ’ın çoğulu) betimlemesinden esinlenerek pederastik içerikli dizelere veya tümüyle pederastik şiirlere yer verdikleri görülmektedir.

Hemen hemen tüm Divan şairlerinin kullandığı oğlancılık ve eşcinsellikle ilintili Hamamnamelerde, hamam alemlerinden, oradaki yakışıklı gençlerden, her tür hizmet sunan hamam oğlanlarından söz edilir. Şehrengizler, başta başkent İstanbul olmak üzere, büyük kentlerin eğlence yerlerini ve güzellerini anlatır. Erkekler erotik bir şekilde övülür. Divan şairlerinden Mesihi’nin “Medhi Cüvânânı Edirne” (Edirne’nin Oğlanlarına Övgü) adlı şehrengizi ünlüdür.

Enderunlu Fazıl Bey’in “Hubabname“si çeşitli uluslardan delikanlıların cinsel özelliklerini şiirsel bir dille anlatır. “Defteri Aşk” adlı eseri eşcinsel aşkla ilgilidir. “Çenginame“si XVIII. yüzyıl İstanbul’unun erkek dansçılarını anlatır. Divanı da eşcinsel, pederastik temalı şiirlerle doludur. Bu tür temaların mizah olarak irdelenmesine Karagöz-Hacivat, Orta Oyunu ve kıssadan hisse olarak aktarılmasına Mevlana’nın Mesnevi’sinde de rastlanır.

DİVAN EDEBİYATINDA PEDERASTİK ŞİFRELER
İlk bakışta bir kadın sevgiliye yazılmış gibi görünen Divan şiiri mercek altına alındığında dizelerde sözü edilen sevgilinin, kadın veya bir genç kız değil, erkek veya oğlan çocuğu olduğu anlaşılır. Divan edebiyatının kendine özgü pederastik şifreleri, sözcükleri, simgeleri, benzetmeleri vardır. Divan şairleri bu şifreli sözcükleri gerektiğinde kullanırlar. Divan şiirini çözümlemeye yardımcı olacak jargonun bazı şifreler şunlardır:

CİVAN: Genç, taze delikanlı, oğlan anlamına gelen Farsça bir sözcüktür. “Cüvan” ve “nevcivan” şeklinde de kullanılır. Şiirlerdeki civan heveskârdır, eğlenceye düşkündür, aşırı ateşlidir, yeni açılmaya başladığı için de mahcup ve ürkektir.

HAT: Gençlerin yanağında çıkan ince tüy, ayva tüyü anlamına gelir. Kelime “yazı” anlamına da geldiğinden yazıya benzetilen tüyler “yanak sayfası” betimiyle kullanılır.

HAL: Oğlanın vücudunun çeşitli yerlerinde bulunan “benek ve benler” için kullanılır.

HUB: Güzel, günah; “huban”: erkek ve kadın güzeller, anlamlarına gelir. Hat ile eşanlamlı olarak kullanılır.

YUSUF: Tevrat ve Kuran’da adı geçen Yusuf Peygamber şairlerin erkek güzellerini betimlemekte kullandıkları bir simgedir.

SERV: Servi ağacı, erkek sevgilinin uzun boylu olduğuna işaret eder.

RUH, RÜH: Bu sözcük Farsçada “yanak” anlamına da gelir. Ruhi al: pembe yanak, al yanak; ruhi zerd: sarı, solgun yanak anlamındadır.

ŞİİRLERDEN BAZI SEÇMELER
Henüz ergenlik aşamasına gelmemiş, sesi kalınmamış, sakalı ve bıyığı çıkmamış, yani “erkek” olmamış olan oğlanlar Divan şairleri gözünde nazlı kızlar gibidir:

“Kızoğlan kızı nazın, şehlevend âvâzı âvâzın,
Belâsın ben de bilmem, kız mısın, oğlan mısın kâfir.”
(Nazlanman kızoğlan kız gibi, haykırman güzel delikanlı gibi
Belasın ben de bilmem, kız mısın oğlan mısın kafir) Nedim

Ya da, oğlanların ateşli bir Rum dilberinden farkları yoktur:

“Dilde bu ateşi yakan mahdum
Tıflı nevresin henüz dahi masûm
Görünür gerçi sureta mazlûm
Hâli Hindûsu lîk afeti Rum
Yaktı gönlümde nârı Bu Leheb’i
On üç on dört yaşında bir Çelebi.”
(Dilde bu ateşi yakan oğul,
Daha yeni yetişmiş bir masumdur.
Görünüşte uysaldır ama
Hint beniyle bir Rum afeti gibidir.
Gönlümde Ebu Leheb’in ateşini yaktı
On üç on dört yaşında bir Çelebi.) Sükkerî

Oğlan çocuğu yaşı ilerleyip ergenlik başlayınca, sakal ve bıyıklar çıkmaya başlayınca her şey mahvolur, pederastik hayaller de yıkılır:

“Sakalın geldi vü mahvoldu zülfün
Demişler hata bâkî, ömre fâni.”
(Sakalın çıktı ve zülüflerin mahvoldu.
Demişler sakal kalıcı, ömür geçici) Mesihi

Oğlanların tüyleri ergenlik zamanı gelişip sakal ve bıyığa dönüşünce, onlar artık sevgili olmaktan çıkar ve güzelliklerini kaybederler:

“Meydanı ruhi yarda oynar iken dil
Hattı erişip dedi bunun bitti sakalı
Veren ruhuna zîb ü baha hâl ü hattındır
K’onlardır eden hüsn metaını bahâlı.”

(Sevgilinin yanak meydanında dil oynarken,
Ayva tüyleri büyüyüp dedi bunun sakalı çıktı.
Yanağını süsleyen ben ve tüylerindi
Senin güzel malını değerli kılan onlardı.) Mesihi


Erdağ Duru hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  Erdağ Duru kimdir?
Galatasaray Lisesi, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi

Etkilendiği Yazarlar:
Kant, Russell, Montaigne, Voltaire

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.