Bir Canım Benim
Bir Canım Benim

İster Kimya-yı Saadet’e, ister Fusûsul-hikeme, istersen Futuhât-i Fethiyeye, istersen Kitâbü’l-Menâmât’da ki padişah şiirine bak! Kenz-i mahfî! Levhi aslında mahfuz eden yerde: Kalem Ustası ne yazdıysa onu kıraat edip yaşayacağız.

İnsan gönlü ki iki âlemin câmisidir, kapısıdır! Kimilerine göre de şu gönül bir Kabe’dir. Yıkılmamalıdır, kırılmamalıdır. Kimilerine göre, Ebreheler gelip yıksın diye vardır… Ey Bir can! Gah, celalin mağlubunda şeytan, gah cemalin zaferinde adem olunur bilirsin! Ben yüreğimde medd-i cezir dansını yaşayanlara söz geçirip sesimi işittiremedim yokluğunda! Sesim gelmiş olsa da kalbim boğuk, ciğerim delik, benliğim yedi cihan irkik! Yandım! Yağmalandım! Yedi ocak azaplardayım… Ne senin cemalinde ne de şeytanın celalinde, ne yerin üstünde, ne de göğün altında! Yedi bucak gönlümde bir azap var! Biz ne şarkılar söyledik, neler dedik, neler dillendirdik, neler konuştuk, nereye gittik, hiç belli değil…


Sen sitem edip durursun! Bu halin nedir diye! Gel madem öyleyse benimle! Sana bir hikaye anlatayım da dinle! Yüreklere âb-ı hayat serpen, gönle bâg-i (R)iyâd gelen bir hikaye… Duyan yolcuyu secdelere kapatıyordu. Taş toprak sanki O’na bakıyordu… endamı bakana can veren gönül ehli kabe misal insanlara dost eyliyordu. Bir adım, bir adıma daha… biliyordum bu yollar başkaydı ve başkalaşmaya da başladı. Sanki kalbim yerinde değil, onun avucunda atıyordu. Herkes bu manzaraya bakıyordu…Yârelenmiş gönlüm sana hayıflanıyordu! Gecem yollarda azaplanıyordu! Ve zerrelerim “Allahhu Ekber” diyordu!

Orada Can vermek! Ah orada ki türbede kan vermek! Orada hidayete ermek! Şeytanı dalalete zincirlemek! Her ne ise… işte o cennet mekan hıdırlıkta… Geleni keşke sende görseydin.. Keşke sende onu dinleseydin.. Keşke sende onu bilseydin…. Sanki gönül miracı! Sanki kadir tacı! Sanki muhabbetti ihtiyacı! Ama Al(l)ime’ydi hitabı…

Öyle candandı ki kelamı… öyle yoldan idi ki selamı… unutmuştum eyyamı! Unutmuştum hayyâmı! O saatlerde kalbim vurmuştu secdeye! O dakikalarda ruhum kurtulmuştu Yüceye! Ben kalam da! Ruhum uça! Ben ölem de! Ruhum dirile! Ben gidem de! Ruhum gele! Gece gece…hece hece…bir bilmece! Kırılacaktı hafızalımın üzengi yenice! Serilecekti gönlümün beklentisi gelince! Ne canı! Ne cananı! Bildirilecekti ki her şey fânice!

O gelenden gözlerini almıştı! O gelendendir ki gönlüm kazanmıştı! O gelenle ruhum semaya/ kıyama kalkmıştı! O gelende, damarlarım çatlamıştı! Nasıl bir âlem idi ki matem içinde hâtem bırakıyor? Nasıl bir varlıktır ki fâniyi ardından köle ediyor? Orada ne lehçe tahammül eder nede dilce mahmul eder! Orada gönülce makul eder! Nasıl bir yer?! Keşke bilenlerden olsaydım…

Bilen mi? Yaşayan mı? Kazanan mı? Kaybeden mi? Yaralayan mı? Yaralanan mı? Darılınan mı? Aldanan mı? Ah hevâm! Ah cefâm! Ah belâm! Ah cezâm! Çek git başımdan da kurtulam! Beni benden almadan çek git artık! Yeryüzü “Hüvvallah” diye âlemin Halikine secde ederken ben neden gerideyim? Ben neden âlemin sancısını gereğince duyamıyorum artık?

Ben duyamıyorum dedim de sen ne yapıyorsun? Sen neye aldanıyorsun? Sen neye kanıyorsun? Sen kendini Rabia sultan mı sanıyorsun? Ne sen iltifata kan! Nede ben tezahürata aldanayım! Ne ben susayım ne sen konuşasın! Ne ben yaşayayım nede sen ölesin! Ne ben güleyim nede sen ağlayasın! Ne ben, ne sen! Ne varlık! Nede yokluk !

O tarihi unuttum demiştim ama bugün ki hâlide unuttum! Neredeyim? Gene hangi indeyim? hangi cinnetteyim tarifini yapamıyorum..

Akşam üstü pencere ağzına biri başını uzatmıştı.. içeri girse bir âlemdi! Dışarı çıksa bir matemdi .. Dedim “benim canımın elemi seni yedi bucak sürgüne gönderir… Ne sen dayanırsın! Nede devletin şahlanır! Ancak dudakların kilitlenir! Ve gözlerin sökülür! Kulakların kesilir! Acaba burada ne denilir?!” Diye diye eleme duçar edilir! Elem padişah edilir! Hemen âligâh kesilir! Ama ne gelir! Ne sezilir! Kelam bir tür sürgüne gönderilir!

Akşam üstünde ki yolcu sözlerimi belki idrakten çok uzak devirlerde yaşıyordu! İltifat istemedim! Dilencilik etmedim! Ama bu kadar haksızlık göreceğimi bilemedim! Nasıl olurda edasıyla, sezasıyla beni acılara duçar etmişti!

Gönül dağımın ateşi gönül bağını yakıp yıkacaksa çekilip gitmek isterim…ama … beni dinle… ne iltifatta ileriye git! ne de hakarette beni benden et! bu anlaşılması güç gibi gözüken yolu gel istersen benimle yaşa! Benimle bu yolda ihvân-i vefâ! Yazdığımı ister sakla! İstersen akla! Ne edersen et! Ancak anlattıklarımı gönül dağında yak! Yak ki seni seven parlasın! Şuaları açılsın!

Sen ki ey muhatabım… bazen seni yakaladım.. bazense yolda geçeni sen sandım… her an olmasa bile o anlardan uzun anda yolumu şaşırdım… muhatabım kim? Ben neredeyim? Muhatabım ki bilmemekteyim… ilmik ilmik örgü ki bir anda gürlemekteyim… inlemekteyim.. o saatlerde ay yüzlümün illerine karlar düşer! İstanbul geçmişime gürler! Marmara denizimi içer gibi.. bir başka gibi… biri ki belimi büktü gibi! Biri ki geleceğimi gömdü gibi! Sanki …ama kim? Nerede? Hangi şifrede?! Hangi işrede? İnan bana aklım kırılmak üzre…

Neler gelip geçmiş şu dünyadan.. hem yalnızım… hem hazanım.. hem ağlayanım.. hem yağanım… ama haraptır bari gâhim… ahım! Cahım! Mahkemâtım, muhkemâtım hesap gününe kalsın… ama Allah beni iki âlemde sen yapsın…

“Ben” derken seni kastettim.. “sen” derken beni kastettim.. ne seni fark ettim nede kendimi katlettim.. sadece O avluda Hudâmla birleştim… orada duanla gürleştim..

Allah yârimiz olsun.

Merhametimin köşebaşlarında acı acı açılan tomurcuk duygularımı alıp götürmüş olsalar bile benim ezelî ve ebedî sevdam Bir Can olsun, Reyhan olsun Leyli olsun, Hannan olsun, Mennan olsun, Aman! Olsun!


Yûşa Irmak hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  Yûşa Irmak kimdir?
Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever...

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.