Akladım Seni
I-
Bütün yıllar kaydı ayaklarım
/altından, bir çukura düştü ay.
Bölük pörçük umutları gece yarısı besleyen
benim; çaldığın kapıda
şafaksız karanlığın bekçisi
ve bu şehrin caddelerini doğuran
kimsesiz sokakların çıkmazında gömülü,
yüzümdü; aynanın sırına kapanan sır
yüzümdü; Meryem’in bakireliğinde
bütün öğeleriyle sakladığım
ve sana demet demet sunduğum
gülün kanı, ıslak ve yapışkan
ve bitimsiz intihardı, ellerimde…
II-
Umudun yolları dolaştı da, ayaklarımdan
kesip, kurtararak başımı
ummana açıldım…
III-
Oralarda anlatılan
kesik bir başın- vurarak kendini kıyıdan
içre doğru akan kan
ve yazmasıyla başlayan isyandı.
-biliyordum, gecenin bir yarısında
karanlığı aralayan yıldızın adını çaldığını.
-biliyordum, ufka doğru açılan gemilerin
nasılda ufalarak enginde battığını;
düşünmedim bile…
IV-
Ayakucumda hâlâ neyi bekliyor,
yere kapaklanmış gölgem?
görmez mi düşlerimde olmadığını!
yaşamın
/kesik damarlarından akarken
abıhayata kandım
söküp; göğsümün çatısını göklerde
zümrütle işleyerek yeniden çattım…
V-
Senden bir sen daha var, bilmediğin
körebe sığınağım gibi; kaçıp, saklandığımda
kendimi bulduğum
aynada gizdi…
ve gülün dikenleri gibiydi kirpiğim
seni görmediği her yerde
gözlerime
bulutları indirirdi…
VI-
Sorarlar:
“gün batımında akşam,
hüznü zerk etmekten başka nedir?”
-tutarak kollarından
sormadan savurduğun, cehennem
gülüm, olmasaydı
ölümü besleyen toprak!
bir hevesle ayrılır mıydık, öz dalımızdan
kesip bağlarımızı-
desem
/biter miydi akşam
yanı başımda…
VII-
Her akşam
güneşin düştüğü yerden yükselir
adaklarında gece
sonsuzluğu aralayan koygun karanlığıyla
ve umudun umarsızlığıyla
ve vuslatsız aşkların suskunluğuyla
ölümü çağrıştırır.
Buralarda ölüm, olağandır
ve özlenen geceden çok doğaldır.
Bir defa
-hasrete inat-
sarı güllerden örülü
kızıl kelepçeler taksam boynuna
ateşinle erir
/de, sende kaybolur.
İşte böyle bir şey
seninle
ölümsüzlüğü getiren akşamın sunduğu gece…
VIII-
Tan
ağardı
eskimişliğinden!
Ömrümü yiyen gün başladı
yeniden
asıldık
ayaklarımızda sürüdüğümüz hayatın gölgesine
ve gönülsüz sehpalardan alamadık aslımızı.
Gün boyu suretlerle boğuştuk.
İkindiye kaydı resimlerimiz
hep siyah-beyaz
soyunduk; yağan yağmurlarla yıkandı,
ruhumuzun elbisesi, kirli çamaşırımız!
beden…
Oysa aşk, kocaman;
ki, s/özü benden…
IX-
“geri dön” diyemem
bunca yaklaşmışken geçen yıllara
baktım da
görünen merdivenin sonbaharında
ilkyazdan kalan
ve kokusunu dahi bilmediğim
adı sen olan gülü
sessizce kınından çıkarıp , adayacak
-sen dahil- yer bulamadım.
Hançerimi kınında bıraktım…
X-
Vazgeçtim; yeryüzünün karalarından.
Topladım anıların resimsiz albümünü
içimdeki yalnızlık ülkesine astım
düşlerimin bütün intiharlarını.
Akladım seni;
akladım sebebimi…
- sensiz -