Bir Akdeniz ezgisi yayıldığında etrafa hafiften, radyonun sesini açıp, gözleri kapalı, ritmine teslim olası gelir insanın. Tasa yok, telaş yok, o anda kalası gelir...
Ağustos samimiyetinden belki, kimbilir, belki yaşam yorgunluğundan gelir bu haller başına. Kimbilir, belki hayat bu: es duraklarında soluklanmak...
Nefesinin farkında, onu içine çekmek, tüm bu dünyevi hengâmenin ortasındayken, kaçış değil, alev alev yanmak olur. Sınavın: hayatın çirkin, zalim gerçekliğini nefes nefes yutkunmak. Çaresizce isyan etmek: elin kolun zincirlenmiş, yüreğin haykırışlarda boğulurken yaşamak olur.
Kalbin lime lime parçalanırken kanar benliğin, ruhun dönmek ister sonsuzluğuna, tırnaklarıyla ona tutunur bedenin. Acıları gömmek için çukurlar kazarsın içinde, birbirinden dayanılmaz aldığın her nefesle. Ah, yaşamak!..
Çekip gidesin gelir; bırakıp ardında zalim, yalancı, açgözlü, bitmez tükenmez oyunlarıyla bu fani hayatı. İlla ki daha güzeldir, deyip, gideceğin yer...
Anlar olur yaşadığın, seçip içindekilerden, soluklandığın.
Ah, Aşk...
eylül