İstikametim kayboldu, kayboldum.
Bilemedim bilinmesi gerekeni her neyse.
Kendime bile yabancıyım, ben beni hiç bilemedim.
Biraz deşeleseniz mazimi; pişmanlıklar, keşkeler…
Ne şeytanın emrindeyim, ne de ruhumun…
Duygularım, düşüncelerim girift.
Susadım ama suya değil.
Korktuğum şeyler artık korkutmuyor beni.
Çokluğun ortasında hiçim.
Anlayamıyorum, anlaşılamıyorum.
Bir tek, bir tek
Yanık bir keman sesi, titretiyor yüreğimi.
Ah hakikati bir yakalayabilsem,
Ne kınanmak, ne övülmek…
Akşam karanlığı çöktü yüreğime.
Dalgaların sesini duyamıyorum,
Yosun kokusunu…
Meltem artık serinletmiyor beni.
Büyük bir boşluğun içinde,
Araftayım…
Ruhum kaybolmuş,
Bedenim rutin koşturmacada.
O kadar yabancıyım ki kendime,
Duygularım bile,
Bilmem hangi kitabın,
Bilmem kaçıncı sayfasından alıntı.
Kendime ait bir cümle,
Ebruli resimlerim olmadı.
Hayatı boş yaşadım.
Geçti yıllar…
Yaprağın üzerindeki bir çiy damlasını
Götürmedim dudaklarıma.
Hiçbir goncanın açışını seyretmedim.
Dost sohbetlerinde hep sustum.
Ne söyleyecek sözüm oldu,
Ne de mahzun gönüllere uzatacak elim.
Acizliğim kibir bakışlı...
Kıskanıyorum!
Evet kıskanıyorum!
Kendi hakikatini bulanları.
Ne yapacağını bilenleri…
Meyve vermeyen ağaç gibiyim,
Kendi halinde yeşerip, sonra solan.
Bütün ayrıksılığımla bekliyorum.
Ve ümit ediyorum.
Belki bir gece vakti.
Herşey yerli yerine oturacak.
Var gücümle tutunacağım,
Hakikatimin eteklerine…