ah gecikmişliğin acemi teslimiyeti
ne zaman seni görsem
pencerede
hep
aynı görüntüyü
getirirsin karşıma
acımsıtrak
gülüşünün o aydınlık
ve parıldayan yüzünü
ve öksüz kalan düşlerimi
zamana teslim olmuşluğum belirler
tenimi saran kefenin boyutunu
yaşanmamışlıkların toplamı kadardır
mezarımın boyutu
enine değil dikine kazdırdım yatağımı
yüzüm her türlü dönüktür Kabe’ye
bu vesileyle dünya döner etrafımda
orta yerinde tenimi taşıyarak
tenimden kopan parçalar
doluşuyor
karıncaların, kurtçukların ağzına
kefenim kanıyor
işlediği günahlardan
daha bir sıkı sarıyor
kemiklerimi.
Gözlerimin göremediği
Tenimin hissedemediği
Acılarda bedenim
dünya döndükçe alır içine beni
oysa ben
kandırdım onu
bedenimi verip ruhumu aldım
ondan
Ruhum
Ruhum
şirin bir çocuk
salıncakta sallanan
rüzgar işliyor içime
bulutlar sarıyor
aklımın üşüyen kaoslarını
bedenimin acılarına inat
daha bir sevecen oluyor
ruhum
kahkahalarıyla
gökyüzünde
bir yanım toprak
bir yanım gökyüzü şimdi
hem arşta hem arz’dayım
içime üflenen ışık ile