]
İnsan bazı duyguları yaşarken, farkında bile olmadan başka duygulara kapılabilir. Mesela acı çeken biri, bazen tuhaf bir şekilde çektiği acıdan haz duyduğunu fark edebilir. Yahut uzun bir süredir görmediği bir yakınına duyduğu özlem, günlerce sürecek sıkıntılara boğabilir insanı; kinle çocuğunuza savurduğunuz tokat, eliyle yanağını kapatmış, dudaklarını bükmüş bir çocuksu ifade karşısında yerini onulmaz bir merhamet duygusuna bırakabilir. Severken, bir gün sevdiği şeyin de tıpkı diğer güzellikler gibi elinden uçup gideceği düşüncesi, insanın bir süre sonra sevdiğini kaybetmekten korkmasına neden olur ki, duygular karmaşasında kuru bir yaprak gibi savrulan seven ve sevilen için en kötüsü de budur.
İnsan bir çiçeği sevebilir, özenle her sabah suladığı rengârenk çiçeğinin mevsimi son bulanca solup kuruyacağı düşüncesi, sararan ilk yaprakla beraber gelip geçiciliğin kasvetini doğurur.
İnsan yaşamayı sevebilir ve ölüm her aklına geldiğinde, başka şeyler düşünmeye başlar bu yüzden.
İnsan Tanrı’yı sevebilir, bir yaratıcının olmadığı fikri, insanı karanlık bir boşlukta sendeletir kimi zaman.
İnsan bir başkasını sevebilir, ancak bulunulan zamanın tadını çıkarmaktan çok, sevilen kişiyi kaybetme korkusuyla yaşayıp durmak, aşkı ıstıraba dönüştürüverir.
Sevgi duygularla beslenip aşka dönüştüğünde maşuku kaybetme korkusuna kapılan kişi karşısındakini yaralamaya başlar. Onu, sevdiği ve sonsuza dek ayrılmayacağını düşündüğü kişiyi kaybetmemek için elinden geleni yapmak ister. Korkunun verdiği iştahla koyulan yasaklar, zehirli sarmaşıklar gibi sevginin etrafını sarmaya başlar ve bir süre sonra aşk, sarmalanmış olarak boğulur kalır. Sevgiliyi kaybetme korkusuyla yapılan her şey, o an için her ne kadar gerekliymiş gibi görünse de, aslında aşkın bitişine inen basamaklardan oluşur.
Aşkı boğmaktan veya sevilen kişiyi yaralamaktan çok, kaybetme korkusuna kapılmadan, yaşanan zamanı değerlendirmek önemlidir. Sevgiyi ölümsüz kılan, kafalardaki aşkın aslında hiç bitmeyecek olma düşüncesidir. Çünkü aslında hiç bitmeyecekmişçesine yaşanan aşklar ölümsüzlüğe ulaşır. Kaygı bıçağıyla çizilen yürekler değil.
Aşk ve Ölüm
İnsan bir başkasını sevebilir, ancak bulunulan zamanın tadını çıkarmaktan çok, sevilen kişiyi kaybetme korkusuyla yaşayıp durmak, aşkı ıstıraba dönüştürüverir. Sevgi duygularla beslenip aşka dönüştüğünde maşuku kaybetme korkusuna kapılan kişi karşısındakini yaralamaya başlar. Onu, sevdiği ve sonsuza dek ayrılmayacağını düşündüğü kişiyi kaybetmemek için elinden geleni yapmak ister.