Kadın-erkek ilişkileri üzerine ne çok yazılıp çizildi.İnanıyorum ki bu konu üzerine söylenmemiş bir söz kalmamış olsun.Tüm bunlara rağmen çevrenize şöyle bir baktığınızda kalbi kırık ya da iletişim problemleri yaşayan yüzlerce çift görürsünüz.
Ne tuhaftır ki sonunda mutluluk olamayacağını bildiğimiz halde inatla yaşamaya çalışırız aşkı.Yemek-içmek gibidir,vazgeçilmezimizdir aşk.Öyle ki kutsal saydığımız evlilik kurumu dahi bir başkasına çaresizce tutulmamızı engelleyemez.İnternetin götürüleri arasında kendisine büyük bir yer edinmiş olan "yasak aşk"kavramı da böylelikle toplumumuza gelip yerleşmiştir.
Kaçışlar da çare değildir,aşk bir şekilde gelir bulur sizi.Hatta öyle değişik bir kimyası vardır ki en çok kaçtığınız an en çok yaklaştığınız andır aşka.Sonunda pes edersiniz ve aşkı yaşama cesaretini gösterirsiniz ki bu durumu çoğu zaman,bir sineğin kendini örümceğe teslim edişine benzetmişimdir.
Hastalık gibidir aşk,yemezsiniz,içmezsiniz.Çoğu zaman romantik aşk şarkılarıdır böyle dönemlerde dinlediğiniz.Uyku da terketmiştir sizi.Beraberinde getirdiği acı ve hüzün ise aşkın vazgeçilmezleridir.
İşte tüm bu olumsuzluklarına rağmen aşkı doyasıya yaşarız.Defalarca yeminler ederiz bir daha aşık olmayacağımıza dair ancak biten aşkların tesellisini her nedense yeni aşklarda ararız.
İnsanlık son buluncaya kadar,aşık olmaya ve aşkı aramaya devam edeceğiz.Bütün acılarına ve beraberinde getirdiği gözyaşlarına rağmen.Zira aşkın kimyasında vazgeçilmezlik vardır.
