Ataş Bana Ne Dedi?

Kim derdi bana, bir gün şu karşımda kafasını kaşıyıp duran Ataş la sohbet edeceksin. Kesin inanmazdım doğrusu... Hayat ne sürprizlere gebe!

yazı resim

Ataş Bana Ne Dedi?

Ömer Akşahan

Kim derdi bana, bir gün şu karşımda kafasını kaşıyıp duran Ataş la sohbet edeceksin. Kesin inanmazdım doğrusu... Hayat ne sürprizlere gebe!

Oysa onu yıllarca ne kalın dosyalara iliştirmiştim. Bazen de sıkıldığımda hırsımı ondan alır, dümdüz yapıp kullanılmaz duruma sokardım. Onunla öyle uğraşırken kimbilir ne kadar canı yanıyordu da, ben duymazlıktan geliyordum.prefix = o ns = ""urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /

Ataş bu, ne zaman, ne yapacağı belli olmaz! demiş, atalarımızdan Willi Van der Kerkof. O, şimdi karşımda, köşesinde akşamdan kalma bir bakışla bana bakıyor. Ah! Kafasına şimdi de bir AKP ampulü düştü. Tam da bana bir şeyler söylemeye hazırlanırken. Ampulün acısından olsa gerek, gözbebekleri yerinden fırlamış, bir aşağıya, bir yukarıya bakıp duruyor. Konuş benimle Ataş, nolur!

Anlat bana geçmişini. Seni keşfeden kim? Onu başıma taç edeceğim.

Bugünler toplum olarak üst üste büyük acılarla sarsıldık. Yüzlerce yaralı ve onlarca ölü sokaklarda. Toplumsal haykırışlar, lanetlemeler herkesin dilinde.21. yüzyılda insanlık bu belanın üstesinden nasıl gelecek? Ömrümüz olursa görürüz. Yazısını günlük tüketmek zorunda olan köşe yazarları, konuyu uzun uzun ele alırlar. Hoş bu ülkede köşe yazarlığı da tartışılır öyle kişiler var ki, insanın inanası gelmiyor. Onları o köşelere oturtanların bilimsel bir ölçüsü var mı acaba? Ancak bilinmesi gereken bir şey varsa; o da, bu olaylar karşısında toplumsal cinnet geçirmeye gerek yok. Hayat her şeye karşın akıp gidiyor.

11 Eylül 2001de Bergamadaydım. Yanımda iş arkadaşım Faruk. Bütün gün o okul senin, bu okul benim koşturup durduk. Açlığı dahi aklımıza getirememiştik. Sonunda yorgun düşüp, ikindileyin lokantaya kendimizi zor attık. Karşımızda açık bir Tv. Ekranda gördüğümüz manzara karşısında donup kaldık. Bir uçak gökdelene giriyor, ardından da çıkıyordu. Bir bilimkurgu filmi seyrediyorduk sanki. Spikerin heyecanlı anlatımı karşısında, bu kez, Tamam dedik, Üçüncü dünya savaşı başladı! O gün canlı yayını ömrüm boyunca unutmam olanaksız. Gazetede HSBC bankasının durumunu görünce, Bu da bizim 11 Eylülümüz! demekten kendimi alamadım. Durum sanıldığından da korkunç olsa gerek.

Hayat bir tiyatro ve her gece perdelerini açıyor bizlere. Ne kar, ne yağmur ne de boran dinlemiyor. Hiçbir şey onu yolundan çeviremedi bugüne değin. Herkes bu sahnede kendi rolünü oynamak zorunda. Yönetmeni kim, başrol oyuncusu kim olacak? Hayata dair aklıma gelen binlerce soru var ama kim onları yüklenecek? Bugün istesem de pembe bir yazı çıkmayacak kalemimden.

Ataş da bu dünyanın bir parçası. İster masada, dosyalar arasında, isterse ekranda sanal dünyanın bir maskotu olsa da, kendine biçilen her rolü oynamaya hazır, karşımda bana kaş göz edecek. Şimdiki rolü bu. Ben ne desem boş. Ömür boyu kaş göz oynatarak anlatacak bana sırlarını. Bilirim, yardım istersem koşup gelir. O uyaracak, yanlış yapmamı önlemeye çalışacak. Çünkü, o Wordün kahramanı!

Hayatımızın her anında çoğumuzun önemsemediği ne Ataşlar var oysa. Bu nesnelere farklı bir gözle bakmayı deneyin. Göreceksiniz, içinizden benim gibi onlarla konuşmak geçecek... Konuşun, sıkılmayacaksınız, inan...

Başa Dön