Ayn/şın/kaf

yazı resim

Ayn

“Aynasında suretin"

Ayna sırrını dökerken
Feryat eder suret
Gümüş bir çığlık asılı kalır
Çerçevesinde zamanın
Sorguya dönüşür varlığı
Ayna masum
Yansıttığı ezberi
Kendini arar durur
Artık her gördüğü yüzüdür
Düştüğü efsun kuyusudur
Kimse söylemedi suretsizliğini
Bu yüzden hiç bilemedi
Göremeyeceğini...

Şın

"Işığın efsunu"

Pusulalar birikir
Sisli kuzey yıldızı gecelerinde
Acemi bir dönüştür
Her köşe zamanı.
Sarsak bir çocuk gülümsemesinde
Kırılır mevsimler.
Kuzey ya da güney
Yolunu çizeceksin

Parşömen zamanlarından bir atlas
Meridyenleri kayıp,
Ab-ı güz kuyusu olur.
Adanmamışlar pirlerini ararken
İnandıklarını bir yana topla.
Var ya da yok
Kendinde bileceksin

Narçıl sabır taneleri dizdirir
Işıksız her gece
Dokunduğun hayattır artık
Her dileğe bir tane
Adağım; yazgımın endamı
İlk ya da son
Bu baharı sen söyleyeceksin

Kaf

"Kadife yazgılar"

Her gidişin bir öyküsü var
Yahut kalmanın
Biri ceplerine sığdıramadı yüzünü
Hiç taşıyamadı
Durduğu yerde kalakaldı.
Birinin gözleri yüzü kadar
Hiç kapatamadı.
Birinin ahı kaldı.
Öbürü hep kırıldı,
Ne yana dönse bin parça
Toparlayamadı.
Diğeri hiç anlatmadı
Döndü kendine sustu.
Bir öykü hiç yazılmadı,
Başkasına devroldu.

Olsa olsa ten hevesi
Şimdilerde aşk diyorlar
Kuyum; derdine düştüm Yusuf'un
Bir gömleği hayat sanıyorlar
Kan kuru, rengi paslı
Adına beklemek diyorlar.

Kaç cebe sığılıyorsa
O kadarıyla
Toparlanıp gitmeli
Ve artık biliyorum,
Ben bahar olmadan
Değişmez bu yazgı.

Başa Dön