Baba'nın Yolunu Beklemek

Aslında akşam çoktan olmuştu , ama genç kadın kabul etmek istemiyordu . Batan güneş , genç yüzündeki çukurlara çoktan gölgeleri doldurmuştu . Hayatın tüm zorluk ve mücadelesine rağmen , hala insanın nefesini kesecek bir güzelliğe sahipti . . .

yazı resim

Akşamüstü olmuştu . .

Güneş yavaş yavaş bu sessiz , deniz kokan balıkçı kasabasını terketmiş , aslında hiç batmak istemezmişçesine direne direne sulara gömülmüştü ufukta . Her şeyin sırasıyla olduğu , herkesin birbirini tanıdığı , güzel insanların yaşadığı , tipik bir balıkçı kasabasıydı Karavomilos . Yani küçük ahşap kulubeler , önlerinde direkler arasına gerilmiş balık ağları , ağların üzerinde bir önceki avdan kalan yengeç , yosun ve her türlü deniz sakini . Sağda solda tamir edilmeyi bekleyen sandallar ve balıkçılık için gerekli bir sürü alet edevat .

Aslında akşam çoktan olmuştu , ama genç kadın kabul etmek istemiyordu . Batan güneş , genç yüzündeki çukurlara çoktan gölgeleri doldurmuştu . Hayatın tüm zorluk ve mücadelesine rağmen , hala insanın nefesini kesecek bir güzelliğe sahipti ; yumuşak yüz hatları , okyanus kadar derin gözleri ve güneş gibi saçları . O güneş saçlarını gelişi güzel toplamış , erkeğinin ona ilk buluşmalarında hediye ettiği tokayı altın saçlarına gömmüştü .
Yüzünde , Hayır daha erken , nasıl olsa gelecek diyen ve yüreğinin derinliklerinde bunu ufka haykıran bir ifade ile bekliyordu . .

Kucağındaki küçük kızı her şeyden habersiz , havada oyunlar oynayan martılara vermişti tüm dikkatini . O nu bu zorlu dünyaya rağmen , sırf kocası bir kızı olmasını çok istiyor diye dünyaya getirmişti . Küçük kız da , hemen doğumunun arkasından eve bir bolluk ve umut getirmişti . Dünyaları vermişti erkeğine kadın , Sana bir kız çocuğu doğurdumdediğinde . Bu küçük kız çocuğu da annesi gibi güneşi kıskandırırdı saçları ile .

Genç kadının öbür yanında , diğer elini tutan erkek çocuğu , onların ilk çocuklarıydı . İlk çocuk olmanın şımarıklığını hiç göstermemişti , bebekliğinden dirayetli ve gürbüz bir erkek olacağı belliydi . Her akşam yaptığı gibi ; sağ yana taradığı , babasından aldığı şüphesiz kumral saçları , temiz üst başı ve parlak yüzü ile annesinin yanında , dimdik bir şekilde babasını bekliyordu . Bu diklik aslında babasına verdiği sözü tutmuş olmanın gururuydu . Öyle söz vermişti çünkü sabah evden çıkarken kendisini öpen babasına . O dönene kadar evin erkeği olacak , annesi ve kız kardeşine göz kulak olacaktı ve olmuştu da . İşte onun dikliğiydi bu . Ancak çocuk biraz daha büyük olduğu için bir terslik olduğunu sezebiliyor ama tam da adını koyamıyordu küçücük aklıyla .

Babaları , daha güneş doğmadan kalkmış ve hayretle bir kez daha kendisinden önce kalkıp , kahvaltısını hazırlamış olan kadınına bakıyordu . Ne şanslı bir erkek olduğunu düşündü ; sadık , çalışkan , seven ve erkeğine 2 çocuk vermiş bir kadını vardı .
Acele ile kahvaltı etti ve çocuklarını öptü çıkmadan . Oğlu yine uyanmıştı ve babasına Sen merak etme babacığım , sen yokken eve ben bakarım . demişti . Bir erkek daha ne ister ki diye düşündü ve oğlunun alnına bir öpücük kondurdu . Soğuk ve denizden dolayı artık sertleşmiş elleri her zaman garip bir güven vermişti oğluna . Onun babası çok güçlü bir adamdı ve o yüzden elleri bile taş gibiydi . .

Kadın usulca kızını kucağından indirdi . Martılara dalmış olan kızı , poposunun üzerine kuma oturduktan sonra , artık midyelerle oynamaya başlamıştı.
Ama oğluna bir şey söylemesi gerekiyordu. Baban gelmeden çabuk şu ağları temizle dedi , tatlı sert bir ifade ile .
Uzun eteklerini eliyle toplayarak olduğu yerde arkasını döndü ve bir anlık bir duraklamadan sonra seri adımlarla kulubeye girdi . Endişesini gizlemek için , bir şeyler yapıyormuş gibi görünmek istiyordu . Ama , bir anda eli , evin tek süsü olan evlilik resminin çerçevesine çarptı ve çerçeve bir anda ellerinin arasından kaydı . Donmuş ruhu , çerçeve camının kırılma sesi ile bir anda hayata döndü . Cam yüzlerce parçaya ayrılmıştı ve bu uğursuzluk demekti . Sesi duyup , seslenen oğlu içeri girmeden kırıkları toplamalıydı . Güzel elleri ile yatağının altına süpürdüğü kırıklar yer yer ellerine batıyordu ama bu acı yüreğindekinin yanında neydi ki ?
Bir anda arkasına döndü , Anne !! diyen oğluna .
-Ağlıyor musun ? dedi,
-Hayır oğlum , dedi . Kanayan ellerini arkasında gizleyerek.
Ama çocuk görmüştü ve annesinin önüne kadar geldi .
O kocaman gözleri annesine öyle bir baktı ki , kadın , oğlunun ellerini göstermesini istediğini anladı . Oysa tek bir kelime bile etmemişti çocuk .
Kadın artık dayanamıyordu ve ağlamaya başladı ellerini gösterirken .
Çocuk , birkaç ay önce ellerine batan kıymıkları tek başına çıkarmıştı ağlamadan , anne ve babasının şaşkın bakışları arasında . Yine aynı soğukkanlılıkla biraz su getirdi , bi parça temiz bez ve bir tabure çekti kendisine , yatağa oturttuğu annesinin karşısına .
- Üzülme anne , gelecek babam , yeter ki senin güzel ellerini bu şekilde görmesin , dedi .

Artık iyice geç olmuştu , kasabanın bütün balıkçıları dönmüştü . Genç balıkçının sandalını bağladığı yerin boşluğu herkesin dikkatini çekmişti .

Birkaç balıkçı belirdi kulubenin kapısında ve her gün kendi ailelerinin başlarına gelebilecek bir manzara ile karşılaştılar ; hepsi gördükleri manzara karşısında donakaldı. Ama onların oğulları bu kadar mert olabilecek miydi ?
Küçük çocuk kulübenin içinde yatakta oturan annesinin omzuna elini koymuş , dimdik ayakta duruyordu . Diğer eli ise usulca kız kardeşinin karyolasını sallıyordu .
Ama , o dimdik duran çocuğun açık pencereden ufka bakan gözlerinden sicim gibi yaş akıyordu , sessizce .
Hatta annesi bile başını oğluna yasladığından ağladığını anlamamıştı .

Gelen balıkçılar evin erkeğinin sandalını açıkta boş olarak bulan balıkçılardı , saatlerce denizi taradıktan sonra , hava karardığı için mecburen boş sandal da beraberlerinde kasabaya dönmüşlerdi .
Hayat nasılda gülümsüyordu ailelerinin üzerine , genç balıkçı sabah evden çıkarken . Oysa şimdi belki de her şey bitmişti . Genç kadın birden ayağa kalktı ve birden dışarı çıktı . Sanki yüzlerce metre ötede , kara haberi getirenlerin sesini , anlatacaklarını , öyle ya da böyle evin bir parçasının geri döndüğünü hissetmişti .
Kapının eşiğinde , merakla uzaktan gelenlere baktı . Sanırım , ortalarında hep beraber tuttukları battaniyenin içinde bir şey taşıyorlardı .
Kadın bir anda bütün gücünün bittiğini hissetti , anlamıştı . Ayakta kalabilmek için kapının eşiğine tutundu .
Evdeki o şen kahkahalar susmuştu ve artık belki de kendi hiç eskisi gibi gülmeyecekti .
Artık gecenin karanlığını hissediyordu .O ana kadar hissetmemişti karanlığı . Gördüğü halde hissetmemişti.

Aradan sadece 3 gün geçmişti . Parlak güneş yine doğmuştu ve küçük kız yine kumdaki midyelerle oyuna dalmıştı , çocuk ise babasının sandalından hiç inmemişti sabaha kadar . Hummalı bir hazırlık içinde idi .
Kadın ?
Güneş kulubeye doğarken , kapıda beliren annesine baktı çocuk . Sarı balıkçı rüzgarlığını giymiş olan güzel kadın , parlıyordu o sabah güneşinin altında hele o güneş saçları .
Zaten annesini bekliyordu ,çünkü akşam annesi ile anlaşmışlardı . Artık evin erkeği oydu ve babasının yerine balığa giden annesinin yanında olmalıydı . . .

Belki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı .Hatta küçük çocuk , babasının hayalindeki gibi bir doktor da olamayacaktı . Ama bilecekti ki uzaklardan bir yerden Onu seyreden babası , her zaman oğluyla gurur duyacaktı . Çünkü ; O , sabah evden çıkarken babasına verdiği sözü hep tutacak ; evin erkeği olacaktı . .

Güneşin , üzerinize her zaman , sevdiklerinizle beraber düşmesi temennisiyle . .

Sevgiler . .

Avşın

08 / 05 / 2005

]

Başa Dön