Bu sabah
Buz tutmuş gözlerini yalnızlığa açtı mart..
Duruyor pencerede saçlarının dövdüğü bir tutam rüzgâr,
Ve içime süzülen gün ışığında kekremsi bir tat var..
Ölü karanfil kokusu çöktü sanki nabzı duran sokaklara,
Ve gölgeler, ayak izlerini silip giden yollar gibi uzamakta..
Bu sabah
Buz tutmuş sesini hicranla yıkadı mart..
Duruyor duvarda ölüm ânının fotoğrafını çeken takvim yaprağı,
Ve serpilmiş dimağımın her zerresine bir avuç ölü toprağı..
Gökyüzünde bir beyaz dağ gibi yükseldi bulutlar ardından,
Ve bir bahar senfonisi gibi aktı ayrılık bir kadının gözyaşlarından..
Bu sabah
Buz tutmuş ellerini kupkuru bir ağaç dalıyla kesti mart...