Vicdanım bırakmıyor peşimi.. Bir yandan bana “sen git” diyor, diğer yandan beni o derin kuyusuna çekiyor.
Sorgusuz-sualsiz bir dünya olsun isterdim. Yaşadıklarıma inat yaşayacaklarımın bedeli sorulmasın,bir gün karşıma çıkmasın ihanetin kokuları. Dokunmasınlar içime.Dokunmasınlar benim o küçük saf sevgime.
“Üşüyorum”. İşkence gördüğü için yetimhaneden kaçan biçare çocuğun bir kış günü soğuktan kaskatı kesilmiş ellerini cebine koyması gibi, ki sabahı beklemek öyle zordur ki kar yağdığında, içini ısıtmak için sıcacık bir evin penceresinden izler baba şevkatiyle yoğrulmuş bir çocuğun kahkahalarını. Ve döner arkasına…..Gider sorgusuz-sualsiz…
Sana şimdi üşüyorum desem bilemezsin neden üşüdüğümü; belki günahlarından yaptığın bir örtü örtersin üzerime, belki bedenim ısınır ya içim?
Bilemezsin bu sevgisizlik kırıntıları içinde yaşayan bu çocuğun içindekileri; bilemezsin ki o seni üşüdüğü için sevmiştir.
“Ağlıyorum”. Son gidişindi bu…Çiçekler içinde gelmiştin çocuğun hayatına; mutluluk getirmiştin. Sen gelmiştin güneş doğmaya başlamıştı;sen gelmiştin çocuk şaşırmıştı,bilememişti içindeki duyguları,tarif edememişti ki sana.Heyecandan konuşamamıştı.Oysa öyle büyüktü ki içindeki; o tarif edemediği kifayetsiz duyguları öyle içtendi ki.
Siyah-Beyaz bir yaşamın hüznü renklenmişti seninle.
Son Gidişindi Bu. Ve ben ağlıyordum.
Şimdileri eskimiş köhne bir evin kırık bir penceresinden bakıyorum dünyaya.
Hayat sensizkende güzel olabilir zannederdim. Bilemezdim ki yalnızca kendimi kandırmaktı sensizliğin de güzel olabileceği.Bilemezdim ki yalnızca kendini kandırmaktı hayat dedikleri.
Sen içimde daha önce hiç yaşanmamış bir özlemle varoluyorsun.Yıllar sonra bile içimde bir umutla “Belki birgün özlersin” diyerek bakıyorum pencereden.
Belki son nefesimde yine soğuk bir kış gününde,kırık bir pencereden seni izliyor olacağım.Son nefesimde bile buruk bir hüzünle bekleyeceğim ”Belki Birgün Özlersin” Diye…