Hüznün bana İstanbul’u hatırlatır,
Her gün varlığından çoğaldığını.
Kaç kişi yaşarsa o kadar İstanbul vardır.
Bilmez İstanbul yaşadığını.
Duru bir yağmur yağsın,
Bir okyanus tabanı gibi kararsın sokaklar...
İstanbul’un hiç bilmediğimiz bir yerine
Yaşlanmaya gidelim seninle
Hiç bilmeyelim etrafımızda dönen şehrin neresidir
Samanyolunda kaybolmuş gibi, aldırmayalım mevsimlere
Sevdikçe unutalım hayatın sevilmeyen karanlığını.
Gecenin karanlığını, geldiğimiz okyanusun karanlığını.
Unuttukça daha bir çocuk gibi, sevilesi olalım.
Duru bir yağmur, oysa yağmur ne bilir yağmayı?
Kalp, misal, ne bilir sevgiliyi ya da.
Gelmezsen içimde taşıdığım hayalde yaşarım
Kimse bilmez böyle neden ve nerede yaşlanırım
Etrafımda dönen şehir giderek içime yığılmaya,
Ruhuma dolmaya başlar. Resimleri, anıları toplarım
Birisi beni düşünecek olsa, hatırladığını unutuverir,
Beni düşünenin düşüncesini söker alırım.
Sevdikçe seni hatırladıkça, her sensiz mevsim bir duvar olur
Sensizliğim de olmasa nasıl yıkılacağımı anlarım
Sensizliğim nereden bilsin hayatımı ona verdiğini, bilirim.
Gelirsen ama eğer, çiçekler gibi sevinirim
Korkmadan seviyorsam içimdeki
Ölümün hüznüne duyduğu aşkı
Ne kadar fazlalaştırsam da hayalini
Bilmez İstanbul yaşadığını
İnsan hatırladığı kadar yaşlıdır
Benden daha iyi hatırla böyle bir hayatı yaşadığını
Ki adım da böylece sıkça hatırlanır.