]Her yükün birdenbire üzerinize binmesi nasıldır, bilir misiniz? yine aynı benzetmemi yapayım: şehrin tüm binaları tam üstünüze inşa edilmiş gibi...
şöyle ki; mutlu olduğunu zannettiğin anlar olur. sıradan, günlük şeylerle uğraşırsın. biraz kitap okuyorsun, gözlerin yorulunca bırakasın geliyor. ayracını nereye koyduğunu unutuyorsun bir an. sonra bir baktın ki sol tarafındaki çalışma masasının üzerinde, diğer kitaplarının ardına gizlenivermiş. onu alıp 142. ve 143. sayfalar arasına nazikçe yerleştiriyorsun. kitabın kapağını kapatıp, hafifçe bir iç çekiş yaşıyorsun. masaya bırakıyorsun onu, oturduğun yerden sakin edalarla kalkarken.
fark ettin ki susamışsın. boş adımlarla mutfağa doğru gidiyorsun. hangi bardaktan içsem acaba? şeklinde gereksiz ve kısa süreli bir çelişkiler silsilesi yaşıyorsun. sonunda, suyun içini serinletmesini duyumsarken, o an hiçbir şey düşünmediğini düşünüyorsun.
neyse... hala sakinsin.
...ama...
BİRDEN DİRE! ANİDEN!!....
bir şok dalgası çarpıyor yüzüne. ve her yerini işgal ediyor. miden gıdıklanıyor, ama ama heyecanından değil... kahrından...
küçücük bir yer var boğazında, işte oraya bir acı geliyor ve geçiyor. ağlamaya başlıyorsun birden bire, sebepsiz yere.
en doğal hıçkırıklarınla... hani filmlerdeki gibi, kapını eşiğine çöküyorsun dizlerini büküp, sırtını yaslayıp. dirseklerin iki dizinin üstünde, başını avuçlarına yaslamışsın.
en kötüsü bu duygu selinin hiçbir sebebi olmaması. o an oturup ağlamaktan başka hiçbir şey yapamamak, elinden bir şey gelmemesi bin kat daha acı veriyor sana.