BU AKŞAM
ağlar sonbahar bile haline yaprak yaprak
dokunaklı türküler seni söyler bu akşam
gökyüzü zindan gibi idam mahkumu toprak
seni dertlere salar beni neyler bu akşam
asma bahçeleriyle, babil mahzun kalırken
son akşam yemeğinde hatırlansın bu akşam
kederlenen gerçeğin asası yol alırken
neronun ateşiyle şehir yansın bu akşam
kurumuş kurnalardan çağıldayan pınarlar
kapısı mühürlenmiş , şehri anlar bu akşam
kederden uzak kalır kestaneler çınarlar
bahçesinde yarışır erguvanlar bu akşam
tutkularım kelebek kanadına dönerken
salıncakta uçursan ruhumu sen bu akşam
kefen yerine beni bulutlara sararken
yürek kalyonlarıma aşkı gömsen bu akşam
denize var dört nala rahvan atın sırtında
istiridye ağzında inci ara bu akşam
gönül iç zenginliğin yaşarken tufanında
nuhun gemisinde sen saçın tara bu akşam
lotus çiçeği gibi tatlı sözlerle yorsan
balmumu tıkamasan kulağıma bu akşam
çeksen üzüm salkımı yüreğini koparsan
iksir gibi damlatsan dudağıma bu akşam
sarhoş etsen bir tatlı hülyanın ertesinde
sessiz çığlıklarınla ay’san beni bu akşam
burçlarına bağlasan aşıklar kalesinde
canının yongasından saysan beni bu akşam