(Bana masumiyetimi geri kazandıran ablama)
Ne kadar zordu onca geçen gün,
Uzaklardan, öylesine yüklü ve ağırdı ki!
Dinmiyordu bir türlü hasret, özlem
Garaz ve ikrâh!
Oysa bu son ikisi, bana göre değildi
Ve fakat her gün avuçlarımdaydılar.
Bütün olmuşlar, olanlar, ve olacaklar,
Aklım ve kalbim arasında kalan kararsızlıklar
Faili meçhul, insan yüklü bir gemide sıkışık
Yaşadıklarımla düşüncelerim arasında üzgün
Gidiyorlardı bir topaç gibi büyüyerek
Velhasıl,
Hiç bir günün dünden farkı yokken
Bir haziran günüydü.
Sevinçle hüznün en çok kenetlendiği gün, o gün,
O günden önce ve sonra bir ömür geçip gitmişti
Ayrılıktan vuslata.
Hani yağmur yağar, sonra güneş açar
Hava tertemiz,
Hani gülüşü var ya semanın, yaylada yeşillik,
Sohbeti Lilipar'da su, bir çay yanında
Demli, içerken sofra başında
Mest olur ya insan, işte öylesi bir anda
Bir ışık gibi geldi dünyama Cahide sultan.
Hoş geldin masumiyet, çocukluk ve neferi
Olur mu olmaz mı demeden
Güneşe sürdü ellerini
Oh ne âlâ, ne kadar hafif! Çok şükür!
Bak işte hatıralar karıştı yine, ses telleri dağlı
Annemden kalan sevgi, verdiği ekmek, sarıyağlı
Babamdan yansıyan zarafet, türküsünde gül bağı.
Keşke dinlesem ah yeniden, kucaklasam
Öpsem koklasam, okusam seni
Unutsam seninle, olmadık bazı şeyleri
Ve arasam yeni baştan gün içinde sevileri.
Şimdi yan yana değiliz ama sen benim canım,
Dünyalara bedel kızkardeşim, ablam,
Annemden yine kalan nefes ve eksik yanım,
Bundan sonra, al onu doğrular aleminden
Ve beni sev annemin bıraktığı yerden,
Sev beni Cahide sultan.
St Malo, haziran 2022