Çanakkale Destanı

Tam 88 yıl öncemiş. Çanakkale Arslanlarımız Kars'tan, Hatay'dan, Trabzon'dan, İstanbul'dan ve Türkiye'nin her köşesinden vatanını, milletini ve dinini korumak için gelmiş, memleketim Çanakkale'de can vermiş.

yazı resim

Tam 88 yıl öncemiş. Çanakkale Arslanlarımız Kars'tan, Hatay'dan, Trabzon'dan, İstanbul'dan ve Türkiye'nin her köşesinden vatanını, milletini ve dinini korumak için gelmiş, memleketim Çanakkale'de can vermiş. Gazi olanlar da "Şehid olamadım kumandanım..." diyerek ağlamış.
"Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın,
Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın" dizeleri bu savaşa katılanlar hakkında milletimizin ne düşündüğünü anlatıyor zaten.
Bizzat dedemin babası bizim taraftan 50.000 şehit verdiğimiz Zığındere mevkiinde sıhhiyeci olarak görev almış olması, bu savaşa karşı kişisel ilgimi artırmıştır. Bu her uzmanın kabul ettiği gibi narmal bir savaş değildir. Tarihte en çok subay kaybına neden olan en kanlı çarpışmalar bu savaşta yaşanmıştır. Aslında bu savaş, tarihi başka bir konu, coğrafyası başka bir konu, siyasi ortamı başka bir konu ve milli düşünceleri başka bir konu olarak değerlendirilebilir. Fakat benim burada vurgulamak istediğim konu başlığı günümüz insanlarının bu büyük savaşa karşı vurdumduymazlığı. 18 Mart Çanakkale Zaferini televizyonlarda sadece haberlerin birkaç saniyesinde izliyoruz. O da yapılan törenlerde kim kimin sırasını kapmış, kimin ayağı kaymış gibi protokol krizleri veya ne olduğu belirsiz haber müsvetteleri. Bunun tersine Anzac'ların anma törenlerinde gelen Avustralya ve Yeni Zelandalı gençlerin gelme nedenleri değil, içip içip sokaklarda olay çıkarmaları medyamızın daha çok ilgisini çekiyor. Yazımı okuyan arkadaşlardan ricam; lütfen bu savaş hakkında birşeyler okuyun. Okudukça ilginiz artacak, başkalarını da okumak için teşvik edeceksiniz. Ne okuyalım derseniz, tarih kitaplarını sevmeyenler bence Buket Uzuner'in "Gelibolu" adlı kitabından başlasın.

Başa Dön