Cemal Süreya’dan “Üstü Kalsın” : Hakan Gerçek
Seval Deniz Karahaliloğlu
“Ölüyorum tanrım,
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca aldığın şu hayat fena değildir.
Üstü kalsın…”
İki sandalye, bir masa, bir bavul. Ve Hakan Gerçek. Sahnede Cemal Süreya’nın sesi, soluğu oluyor. Şairin kağıda düştüğü her kelimeye ruhunu üflüyor. Oyuna adını veren “Üstü Kalsın” şiiri ile başlıyor söze. Sonra Cemal Süreya’nın hayata karşı duruşunu, aşklarını, zihninde beliren cevaplanmamış soruları, ümitsizlikleri, yanılgıları, aldanışları, umutları, anlık mutlulukları, kayıpları, acıları yani hayata dair ne varsa bir şairin gözünden tekrar görüyoruz.
İnsana dair ne kadar öykü varsa, bu oyunda o kadar şiir ve düz yazı var. Hayatın özü, bu oyunun konusunu oluşturuyor. Sırasıyla, “Üstü Kalsın”, Çok içten ve gerçek … (metin), “Dilekçe”, “Söz Yitimi”, Bizi bir kamyona… (metin), “Kars”, “Kan Var Bütün Kelimelerin Altında”, Bir mutluluk hastalığıdır… (metin), “Düşüncesi Değil Kendisi”, “Cellat Havası”, Öğleüstü”, “Camdan”, “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?”, Güneşten yırtılan caz… (metin), “Adam”, “Şiir”, “Hür Hamamlar Denizi”, “Kanto”, “Uçurumda Açan”, “Özgür”, “Yazmam Daha Aşk Şiiri”, “Seviş Yolcu”, Erotik bir şiirdir..(metin), “Üvercinka”, “Balzamin”, “Önceleyin”, “Ülke”, “Var”, “8.10 Vapuru”, “Beni Öp sonra Doğur Beni”, “Elma”, “Güzelleme”, “Cıgarayı Attım Denize”, “Sımsıcak, Çok Yakın, Kirli”, “Sayım”, “Bu Bizimki”, “Siz Saatleri”, “İki Kalp”, “Eşdeğeriyle Yan”, “Sülünün Yüzü”, “Afyon Garındaki”, “Gece Bitkilerinden”, Düşünüyorum da aşk…(metin) , “Aşk” ve “Üstü Kalsın” şiirlerini seslendiriyor Hakan Gerçek. Bir buçuk saat boyunca hiç durmaksızın Cemal Süreya’nın sahnedeki sesi oluyor.
İzmir Han Tiyatrosu’nda sahne alan Hakan Gerçek, büyük şair Cemal Süreya’yı doğumunun 80. yılında bir kez daha anmayı, şair ile henüz tanışmamış genç nesillere şiirleriyle tanıtmayı amaçlıyor. Atilla Birkiye’nin sahneye koyduğu “Üstü Kalsın”, şairin şiirleri ve bazı düzyazılarının müzik eşliğinde sahneye yansıtıldığı, iki oyuncunun yer aldığı özel bir gösteri. “Tiyatro Gerçek”’in hazırladığı bu gösteride, Hakan Gerçek’e, Tilbe Salim eşlik ediyor. Sanatçıyı dinlerken Cemal Süreya’nın dünyasına süzülüyoruz.
Mesela, “sizin hiç babanız öldü mü?” diye sorduğunda, herkes babasını bir kez daha anıyor. Ayrılık acısını tadanların yüreklerinde bir sızı, sımsıkı sarılanların yüreklerinde kaçınılmaz, acı bir korku, hem de ayrılık ateşi henüz yüreğimize düşmeden, çok uzun yıllar onlarla beraber olmayı dileyerek dinliyoruz.
“Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum..”
Sonra, masaya oturuyor, rakıdan bir yudum alıyor. Kitabı açıp okumaya başlıyor, ağırdan tane tane, her sözcüğün hakkını vererek.
“Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
Adam bulut gibiydi, hatırladı
Adamın ayaklarının altında
Yıldızların yıldız olduğu vardı
Adam yıldızlara basa basa yürüdü
Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı…”
Sandalyenin üzerine koyduğu bavulu açıyor. Şu eski bavullardan. Nereden baksan 40 yıl öncesine götürür insanı. İçinden çıkardığı takım elbiseyi büyük bir özenle asarken dilinden kelimeler akıyor. Büyük ihtimal 56 beden (neden o kadar büyük?) siyah ceketi, pantolonu, kravatı, beyaz gömleği tek tek askılara yerleştiriyor. Ağır ağır, hiç acelesi yok. Pırıl pırıl bir çift siyah ayakkabıyı da takım elbisenin tam altına yere koyuyor. Dudaklarının ucunda bir gülümseme.
“Yeni çizilmiş gözlerinle namuslu, gerçek
Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde
Sen çıkardın utancını duvara astın
Ben aldım masanın üstüne koydum kuralları
Her şey işte böyle oldu önce..”
Şiirler yerlere saçılmış. Yapraklarını dökmüş bir ağacın utangaçlığı ile bütün bir zemini kaplıyor. Yerde bir sürü kağıt. Her bir kağıt bir şiir ağırlığında. Sanatçı şiirleri tek tek toplarken başını kaldırıp seyirciye bakıyor. Ve
“İki kalp arasındaki en kısa yol:
Birbirine uzamış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol….” diyor.
Doğru söze ne denir? Şairden daha mı iyi bileceksin diyorum kendi kendime, vardır bir sebebi hikmeti. İnsan oyunu izlerken, şiirlerle akan bir iç sesin dile geldiğini hissediyor içinde. Kıssadan hisse;
Dilini kelimelere, yüreğini hayata korkak alıştırma.
Cemal Süreya’yı dinlerken, gereksiz safralardan arın.
Mesela, şair utancını duvara asar, sen önyargılarını as, şair kuralları masaya koyar, sen kuşkularını masaya yatır.
Bırak orada kalsın.
Cemal Süreya öyle yapıyor, sen de yap.
“Tanrım, Anadolu’yu çocukluğunda mı yarattın?” diye soruyor ansızın.
Bu taşların yerine oturduğu, öksüz ve yetim soruların ana babaya kavuştukları andır.
Masumiyet çağının “esas oğlanlarıyla”, “esas kızlarının” el ele kayboldukları ferah sokaklara aç gönlünü,
Cemal Süreya’yı, tiyatro sanatçısı Hakan Gerçek’in sesinden dinlerken.