Her gün girdiğimden farklıydı odam.Önce kuzenimin yolladığı dergiye
takıldı gözüm,ama bunu hep yapardı.O dağınıklık içinde gözüm birşeye
takıldı,yapıştı,düştü gözlerim ve sonra sürükledi yüreğimi.Annem bişeyler
diyordu ama ben gitmiştim.Yorgundum,açtım... o bedende değildim.Adın
adımın üstünde beyaz bir bulutta duruyordu odamda.Dost yerinde olduğu
gibi,göğümde... Gördüğüm an başladım kanatlarımı çırpmaya.Vardığımda
sen ve belliydi yerinden az önce kalkmıştı O,ordaydınız.Bir solukta hiç
bu kadar dolmamıştı içim.Bir bakışta,bir çift göz hiç bu kadar dolmamıştı.
Kanatlarım zayıftır,yüküm ağırdır çünkü benim.Avuçlarımda gitmemek
isterken sımsıkı tuttuğum o durduğumuz bulutun parçasıyla masamdayım,
düşmüşüm! Sigaramı yaktım bir nefes-bir nefes daha,minik bulutlar yarattım.
Düştüğüm kalabalık tartaklamaya başladı an gecikmeden.Dün çekti,
yarın itti,bugün yetti de oo-offf! bitmedi hala.
Onca insan arasında buluverir misin kendini aniden,düşte gibi ama
gerçek.Yılgınlığına,bezmişliğine,kopukluğuna tebessüm eder.Bugün
nasılsın kaya parçası ? Yollarda zıplayarak yürüyorum,takmamaya takılmışım.
İkişer ikişer tırmanıyorum merdivenleri,gelip geçerken ardımdan önüme,
atıyorum ellerimi omuzlarına ve açıyor kollarını,sağa sola yalpalıyoruz,uçmayı
yeni öğrenen kuşlar gibi eğleniyoruz.İtiveriyorum ! üç basamak sıçrayıp
uzatıyor elini ve çekiveriyor.Ayaklarım yerden kesiliyor! Kollarında hapsediyor
beni sımsıkı,bir süre soluksuzuz.Yine koşuyoruz... Basamakların bitiminde
bir ışık alıyor gözümü ! O çıkıp bana gölge oluyor.İki yana açıp
ellerimi çekiyorum o delikten yukarı kendimi.Çamur ! bir kış,yağmur.
Yer yutuyor yarasını ve çıktığımız delik kapanıyor.Bir damla çarpıyor
suratıma,bir daha-bir daha...Iska geçen bir damlayla iniyor başım-gözlerim yere.
Şıp! ayaklarımın ucuna düşüp sıçrıyor parçalanıp.Ben de yalın ayakmışım !
Aydınlığa alışmamışım,başımı kaldırıp ilk attığım adımda Onlardan biriyle çarpıştım.
O anlamadı bile,geç kalmış galiba işe.geçip giderken aralarda hazır yağmur
da yağıyor ya,doldurup avuçlarımı ekiyorum buğdayları kara asfalta,
parke taşlara.Kanat sesleri geliyor ardımdan,güvercinler... Uzun caddenin
sonunda biri duruyor,donuk ve renksiz.Rüzgar ıslak saçlarını ve
elbiselerini savuruyor,umursamıyor.Varınca yanına ürkerek bir merhaba
diyorum,ben bile zor duyuyorum.Başı öne eğik,yüzünü göremiyorum.
O da duymuyor,görmüyor."Hey! çekilsene yolumdan" diyorum.Soğuk bir el
dokunuyor enseme o an arkamdan ! Yaşlı biri,diyor ki "Onu oraya ben ektim,
hem o gün böyle tek ve terk edilmiş de değildim".Koynundan bir tomar solmuş
yaprak çıkartıyor,"Okusana" diyor.ÇINAR diye başlamış yazmaya,
"Her güz topladım yapraklarını." ....ve "İşte geldi O" yazıyordu son noktasının
önünde.Elimdeki kurumuş yaprakları Ona uzattığımda,çırılçıplak bir ağaçtı O !
Dallarından damlalar düşüyordu,ağlıyordu.Takmamayı takmıştım...
arkamdan sert bir rüzgarla gelip sıçradı sırtıma,oyun isteyen çocuk.
Dönüp koştum sırtımda onunla,yalın ayak-baldırım çıplak.
Ay dede hilal,Ay dede sanki çatal,batmış yüreğime kanım damlar.
Ay dede dağlar ardına batar güneşi yakar,rüyacı kalkar güne dolar.
Bir yumak balgamla kalkar boğazında,gözlerinde çapaklar,izmaritler tablada,
şişe boş-bardak yarım yine masada.Başlar köşelerde dolanmaya,
kapılar açılıp-kapanmaya,giyinip-soyunmaya.Çarpıp kapıyı düşer yola-işin peşine.
İçinde birine bir selam saklı,bakar yüzlerine,arar Onu... ve Ay dede çıkar yine
ucunda batıp kanattığı yüreğimle.Kapılar açılır,köşeler geçilir,kapılar kapanır
ve yatağına uzanır yine,günün sızısıyla.İşte bu günün ıssızı,girmeden göz
kapaklarının ardına yazmıştı bunları yolda önüne düşen Çınar yaprağına.