Denizden Ellerimde Tek Kalan...

Bir insanın ölmeden hemen önce hissedebileceklerine dair erçekten hoş bir öykü.bi okuyun derim ben...

yazı resim

Adam bankta oturmuş sadece akşamdan kalma düşlerini derlemeye çalışarak on dakikasını harcadı.Bunu yaparken bir türkü mırıldandığınınsa farkında bile değildi, çünkü tam sevgililer günü arefesinde ayrıldığı aşifte sevgilisini gördüğü rüyanın üzeründeydi o anda.Hafif bir iç çekti, sonra yavaşça gözlerini açtı.ne kadar zamandır burada oturduğunu ya da ne kadar zamandır hayal kurduğunu anlamaya çalıştı,beceremedi.
Herhalde saatlerdir oturuyor olmalıydı; çünkü önünde bir pakete yakın sigara izmariti vardı.Kimisi o anki hayallerin derinliğine göre yarıda atılmış ya da filtresine kadar içilmişti.Acıdı o an kendine.Bir bankta saatlerce oturup hayal kuracak adam değildi o kendince.Ağır abiydi, sakin çocuktu, delikanlıydı tabir yerindeyse.
Birden gözü ilerideki dalgalara takıldı.Niye farkedememişti bunu bu güne kadar.Sonra üstündeki martılara, onlara vapurdan simit atan insanlara, vapurlara,sandallara,balıkçılara, sonra da herşeyin sebebiymiş gibi görünen günbatımına.Bir şeyler kopuyordu içinden.Hem de en derin yerinden.Kendisinin bile daha önce ulaşmayı başaramadığı yerlerden.
Ayağa kalktı, o küçük çocukla bebek arabasını itirmeye çalışan kadına aldırmadan sanki büyülenmişçesine yürüdü denize doğru.denizle karayı ayıran betonun kenarına gelince durakladı.Acaba doğru mu yapıyordu, bu deniz onu kaybettiklerine götürür müydü?Ya da eski, mutlu zamanlarına.Hiç sanmıyordu;ama burada kalmanın daha iyi olacağına da hiç inancı yoktu.
Başını kaldırıp arkasındaki ve önündeki bütün şehri kızıla boyayan büyüleyici günbatımına baktı."Elbet" dedi,"Elbet bir gün ölmeyecek miyim?Ha bugün, ha yarın;sadece bir zaman meselesi".Sonra başını eğip suya baktı.İşte işin başı da sonu da buydu.Su.
Birden sonsuz bir derinlik hissine kapıldı.Kararsız kaldı.Atlayamayacaktı,yapamayacaktı bunu.Sonra karşısında birini gördü.siyah değil beyaz giymişti, ama bu onun ürkütücülüğünü azaltmıyordu.Sanki onu çağırıyordu.Ne olduğunu anlayamadı bile.Fazla kilolarını eritebilmek için akşam koşusuna çıkmış kokona çarptı önce arkasından, sonra da belediyenin malzemeden çalarak yaptırdığı betondan düşmesine yetecek kadar bir parça koptu yavaçça; ölüyor olduğunu farkedecek kadar yavaş hatta.Korkuyordu ama kızıyordu da;çünkü bu onun suçu değildi.Aslında bu ne o kokonanın, ne belediyenin, ne de azrailin suçuydu.Bu hayatın suçuydu.Onu bu deniz kıyısına getiren hayatın suçu.Ama bitmişti işte.Son gördüğü şey bir kaya balığıyla çiftini kaybetmiş yanlız bir ayakkabıydı sonuçta."Güle güle!" dedi usulca, ama kimse duymadı onu o kayabalığından başka.

Yazar Notu:Bunlar bir üniversite öğrencisinin son anları sandığı zamanlardı.Ama bahsettiği andan itibaren bir dakika bile geçmeden bir balıkçı tarafından kurtarıldı.Yaşıyordu ve yaşamak istiyordu.Her şeyi bırakıp evlendi.İki oğlu oldu ve onları denizi olmayan bir şehirde, ama çok iyi yüzme öğreterek yetiştirdi.Bir daha ölümü düşünmedi, düşündüysede söylemedi.Ama o gün acıyıp onu almadan giden azraili hiç unutmadı.Bu anıyı yazdığı günlüğü ve bir oğlu hariç kimseye anlatmadı.O benim babamdı!!!

Yorumlar

Başa Dön