AĞUSTOS DEPREMİ’NE
1999
Bir telaşla uyandırdılar beni
Ama uyanmak istemedim
Duyduğumda ürperdim adeta
Vatanım yurdum sallanıyordu,
Anayı yavrudan ayırıyordu
Evler yıkık, gönüller kırık
Vicdanlar alev alev kaynıyordu
Ağustosun on yedisi
Çok uzaklardayım...
Çoluk çocuk çaresiz, elden ne gelir?
Feryatlar yürek parçalıyor,
Gözyaşlarım damla damla yakıyor ruhumu
Ağladıkça inliyorum
İnledikçe ağlıyorum
İnsanım çünkü…
Yurdum televizyona sahne oldu
Uzaktayım çok uzaklarda…
Kilometreler ızdırap doldu
Karanlık gece, insanıma mezar oldu
Sabahı bekledim ekranlarda
Hasreti yudumladım yangınlarda
Güneş doğmasaydı dedim keşke
Günyüzüne çıkan dehşeti görünce
İzmit’im İstanbul’um…
Mezar oldu Adapazar’ım.
Düşüncelerim bulandı birden
Niçinler nasıllar arenasında
Gerçek miydi bu, Allah’ım !
Kanadı kırık bir kuş gördüğümde
Çırpınırdım kuş maili…
Ama benim insanımdı çırpınan,
Seven, sevgi arayan, coşan…
Çaresizce milletten himmet bekleyen,
Canımdan, kanımdan parçaydı çırpınan.
Saatler güne döndüğünde anladım…
Bu bir felaketti…Öncesi ve sonrasıyla
Sarılacaktı yaralar; acısı, tatlısıyla,
İzmit; Türkiye dolacaktı bir anda,
Beyhude yollar kapalı bir yanda.
Ama durmadı Anadolu’m!
Uyandı , uyuyan insafsıza nisbetle
Rüzgar oldu esti,yağmur oldu, aktı.
Rahmet sancakları perdeliyordu ölümü
Ölümse gösteriyordu soğuk yüzünü
Elif’imin kolu kopuyor, Hasan’ımın bacağı…
Umutla bekliyorum atacak kalpleri.
Günler geçiyor tekrar uyanıyorum
Rüya mıydı diyorum yaşananlar ?
Cevap veremeyip yutkunuyorum…
Çünkü biliyorum gerçeği.
Rüya desem yalan.değil desem yalan.
Nuh Tufanı mıydı bu ? Hayır.
Hakikat ki fıtratın bağrında yatan.
]