Düşünmek Eylemi

Bazen düşünceler insanı boğar ve ne yapacağınızı bilemezsiniz.Çivi çiviyi söker diye daha derinlere dalarsınız.Sonrada saçmasapan bir sonla herşey biter...

yazı resim

Göz alabildiğine baktım denize, ufuk çizgisine kayana kadar gözüm.Gökyüzü ve denizi keskin bir çizgiyle ayıran o çizgiyi görünce kaçınılmaz olarak gelen derin düşüncelere daldım.Hayır bnu yapma dedimse de içimden, elimde değildi.Acaba denizle gökyüzünü ayıran bu çizgi gibi insanların hayatını ayıran bir çizgi de var mıydı?Her gün yürürken sokakta karşılaştığımız insanları bizden ayıran bir farkvar mıydı acaba?Ne kadar garip diye düşünmekten kendimi alamadım.Her gün belki de binlerce insanı görüyouz.Kavga eden sevgililer, aile saadeti yaşayan mutlu çiftler, kendi başına dünyaya meydan okurcasına bakan ve emin adımlarla yürüyen bir kadın, hayattan bezmiş saçları dökülmüş zavallı bir adam…
Bu ve bunlar gibi birçok insan.Bir kere görüyoruz ve bir daha hiç karşılaşmıyoruz.
Denizden gözlerimi ayırdım derin düşüncelerimi de zihnimden.Dışarı çıkmalıydım birşeyler yapmalıydım.Böyle sürüp gitmiyordu çünkü düşünerek.Ama birden aklıma yalnızlığım geldi.Kendim dışında kimsemin olmayışı…İnsanların sahteliği ve benim onlarla vakit geçirmekten artık zevk almadığım.Dünyada tam anlamıyla dürüst dediğim dedik yada hiç kötülük düşünmemiş bir insan var mı diye düşündüm bu sefer de.Ama bu imkansızdı.Ömrü boyunca kimseyi kırmadığını düşünen yada kimsenin onu kırmadığını düşünen bir insan var mıdır acaba?Çok önem verdiği bir topluluk içersinde bile olsa söyleceği şeyler onun bitişine bile yol açsa kendi düşüncesini söyleyen insan sayısı toplumun yüzde kaçını oluşturur ki?Birden içinde bulunduğum toplumun ne kadar sefil olduğunu düşündüm.Herkes birbirine yaranmaya çalışıyor en üstteki bile…
Bu kadar düşündükten sonra kafamı dağıtmak için aptal kutusu denilen insanların yaşamlarının sahte yüzlerini yansıtıp izleyen insanları da sahteleştiren televizyonu açtım.Romantik olduğu her halinden anlaşılan bir film vardı bilmem hangi satılık kanalda.Ve bildiniz… Aklıma aşk geldi.Aşkı için fedakarlıkta bulunan o kahramanların bile aslında birer bencil olduğunu düşündüm.Seviyorsan kendin için seversin ve karşındakini de sen onu sevdiğin için korursun yada sadece kendinin olduğunu düşündüğün için kıskanırsın.Ama bu mantığa göre her türlü duygu hatta annelik duygusu bile bencillikten ibarettir.endin sevdiğin için sevmez misin?Böyle bir durumda hayatın insanlar için mutluluğu yada huzuru bulmak için bir amaç değil de kendini göstermek için bir araç olması da gayet doğal bir şey diye düşündüm.
Arkadaşlarımın bir zamanlar benim için ne kadar önemli olduğunu ve bir zamanlar gerçekten herşeyin mükemmel olacağını düşündüğümü hatırladım.Her insana iyi niyetle yaklaşabilecek kadar saf olduğumuz anlara özlem duyan insanlar var mıdır benim gibi?Yalnız kalmayı göze alamayan insanlar en azından bir kere olsun kendine ihanet etmiştir bu düşüncemde emindim.Yalnız kalıp kendinle barışık yaşamak mı çevreni doldurup kendini unutman mı?Aslanlar gibi ölmek mi köpekler gibi yaşamak mı?
Bu düşüncelerle boğularak cama yaklaştım yaklaştm.Artık gücümün kalmadığını hissedebiliyordum.İnsanı kendi düşüncelerinin bitirebileceği hiç aklıma gelmezdi.Pencereden aşağı baktım ve yüksekliği başımı döndürdü.Hayat yaşanmaya değer miydi?
Sonra gaza gelmeyi bırakıp camın önündeki saksıyı içeri aldım camı kapadım ve sahte hayatıma devam ettim…

Yorumlar

Başa Dön