GECE HÜZÜN DOĞURURKEN
ŞEHRİN KAYA KALPLİ KUPA KIZI
NEFESİNİ BEDENİME ÜFÜRÜP
ÖMRÜMDEN ÖMÜR ALDIN
L /
özlemişim açken sigara içmeyi
içip/ve kahve bulanıklığını /tüttürmeyi
hüzün şarap gibi ayık bırakmıyor
üç günüm kaldı gitmek için sonra
hicri yaşlanacağım
matarama su koymadan geliyorum
/serabın yeter/
bekle sen mor elbiseli kadın
gözlerinde firkatin kamçılı izleri var
adını unutmak için balyoz indir düşlerime
ellerin dert görmesin
güneş ne zaman saltanatını kutladı ki içimde
E /
önceleri gemiler tüter gelirdi
ruhsatsız yolcusu olmak istediğim
bilmedim prangalar vurulacağını
yosun tutmuş limanlarda ayağıma
falakaya başlıyor
şehrin şakisi
deniz feneri
zaman ayrılığı yavaş yavaş emziriyor
istasyon bekliyor suskunluğumu
ada yolcusu kalmasın
ellerimle ilan ediyorum
Y /
yalan değil
benim işçi bedenim
saçına direnişim
bir kibrit çöpünde yanıp
gözlerimi toprağa bırakışım.
kanımı kanına cilveli katışım
suyu yakan ateştir ayn şin ve kaf
rengi nedir?
kimse bilmez
lacivert mor değildir
en uzun gece kimdir?
gözlerin hangi davayı güdüyor
kimi avuçlarında saklıyorsun
kaç yıldızın çobanısın
uza boyu boyuna kollarıma sen
kalıcı sevinçler doğur yatağıma
zaman peyda olmadan ayrılığa
L /
serseri duruşu var ikindinin
gün yoruldu taşımaktan cenazeyi
bu pusula güneye çölün güneşine iz
sızı damlıyor ululardan
aynaya bakınca gözlerim kırılıyor
bırakalım Afrodit n/Efes/te kalsın
Mısır Cleopatra’nın
şehir martıların yari olsun
ben kızıl renkli sonbaharlara göçüyorum
Süleyman’ın rüzgarı uçursun beni
sen güneyime iniyorsun
ada gümüş bir yakamoz dalgalara ışıyan
yansıyan bir hüzündür sesim
su birikintisi
ışığın gölgesi indiği kaldırımlarda
kaçıncı sardunyasın
akmayan sularda
beyaz yaş/a/maklı nymphea
merhaba
A /
gece hüzün doğururken
şehrin taş kalplisi
nefesini bedenime üfürüp
ömrümden gün aldın
‘Oysa en güzel cümlelerim senindi
Yazgımı ellere verene değin’
rızkımı toplamadan kalktım su yatağımdan
rahmet yağıyordu toprağa
bu sabah fakir uyandı gözlerim
yoksun o/dam/da
gitme
gitme/m
Mehmet Türkmen
]