"tüm vurdum duymazlıklar yerin dibine girsin"
yağmur yağıyordu..
biraz terddütlü hayattı yaşanılan
sonrası meçhul..
sonrası müntehir..
yamalı asfaltlardan geciyordum..
kırılgan aynalardan süzülen endam
vurmuştu büyüttüğm serçelerimi
nasıl olurdu ki ama
nasıl...
yıkılmak bunca kolay olmamalı..
feth ettikten sonra
hayberi..
taifi..
medineyi..
şuuraltımda bir yanardağ kıvranıyor oysa..
patlamaya hazır bir bomba gibi..
zincirlere güvenmek boşunaydı..
boşunaydı bütün gece tutunmak hayallere
yollarım uzuyordu durmadan..
yollarım..
ömrüm..
saçlarım..
gecem..
uzuyordu nedense..
kırkikindi yağmuru beklemek nafileydi ..
bozkırda yetişirmi yani gül-i zar
bu katre katre hüzün..
bu binbir geceden arta kalan acı..
korkarım yarı koyacak ömür sermayemi...
ne varsa yaşanılan..
yaşandı sanılan ne varsa aşka dair..
batsın yerin ta en dibine
yoktu çünkü..
her aşk yalancıydı..
soğuktu yüzü..
muhayyeldi..
faniydi..
oysa yaşamak vardı..
herşeye inat..
"dört elif miktarı" çekilen bir nefesle..
yaşama vardı oysa..
bir "meryem" suresi masumiyeti ile..
kırarak tüm yapmacık olanları..
ve en hassas yerinden yakalayarak hayatı..
yaşamak vardı..
"ve'l asr
innel insane le fi husr"
deyip
kırmak vardı
aşkın yalancı
soğuk
patavatsız putlarını..
..
ve hala
var..
zira..
"O"
var!!
..
.firak yangını
.mart..
.soğuk,gece..
Mustafa Meriç