Neyi nasıl yazacağaımı bilemiyorum.Herşeye dair yazmaya çalışacağım sanırım.
En baştaki konum "sen"tabi..
Hayatımı çevreleyen,tatlandıran,acıtan ve dahası...
Yaşadığımı anlıyorum düşününce şöyle bir uzaktan seni,beni,varsa şayet bizi.Nasıl bir renksin ki hayatımda keşke doğru sözcükleri bulsam da anlatabilsem sana.İçinde sadece güzellikleri barındırmayan bir renk.Acıyı,korkuyu,ikilemleri de en sert varlığıyla bana yaşatan.
Gelincik tarlasında bir tokat yemek gibi seninle yaşamak.Ne olduğunu farkına dahi varmadan;yüzüme yediğim,gözlerimi karartan ve hayatı durdurup,zamanı aç gözlüce yutan bir tokatın ardından,kan kırmızı,ipek gelincik yapraklarının kirpiklerimi okşamasıyla uyanmak gibi...ve sonra yüzüme hatta gözlerime vuran serin rüzgar.
Gözlerimi üşütüyorsun sen benim.
..Ve arkasından gelen ağlama isteği...için çıkarcasına ağlama isteği...
İşte bu anda başlar varlığımızın anlamı.Bütüngerçekliğiyle yaşamak..
Hayatın kanını emmeye başlarım bu dakikadan itibaren.Tarladaki bütün gelincikler benimdir ve hepsine dokunurum,değdiririm yanaklarıma..o korkuyla şuursuzca saldırırım.Her an bir rüzgar çıkıp bütün yapraklarımı elimden alsada dokunmuşumdur artık hepsine,hepsi ayrı şeyler fısıldamıştır kulağıma ve rüzgar duyduklarımı,hissettiklerimi asla alamaz elimden..
Gelincik Tarlası
kendi hislerimi anlattığım kısa bir deneme