GERÇEĞİNZAMANIprefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /
Koğuşun kırık penceresinden sırtıma vuran
soğuk kadar tehlikeli boğuk bir sese
kendimi verdiğimde uykum geliyor
ancak gelecek zamana ulaşamayan bir bedenin
uykusu
ışık sönünce
lekeli hayatımın
serüvenine sığındığım
gece yarıları
uykumun hep bir yerlerinde
senin yüzünle uyanıyorum
uzandığım
ve sevişerek çoğaldığım senle
geleceğimizi daha çok sevmeye
ve gerçeğin zamanını görmeye başlıyorum
kadınım
yaşama kendimle başlayıp seninle son vermek
bilmem ne kadar doğrubir tercih
belki de zamanın pençesinde ki zor bir av
üşüyorum ve hastayım
çaresiz bir çocuk kadar ağlamaklı
soğuk ranzamın üstünde bir kara bulut ürpertisi
düşlerimi bile
kana bulamış bir mevsimin içinde
sanki uzayıp ta bitmeyecekmiş bakışlarımı
birisi bozduğunda
uyanıyorum ve her günün akışına seninle dalıyorum
karışık ve sınırsız günlere alışmak
ne güzelmiş de
bir süre ertelemenin verdiği acı
onu siliveriyor ansızın
seni nöbetlemek kulübenin etrafındaki
voltalarda
soğuk rüzgarın sert çarpışlarında ovaladım
uyuşan parmaklarımı
bilsen ne zor tek başına
seni nöbetlemekgür ve boğuk bir sesle
alışamadım yokluğuna vazgeçilmezlerden daha yoğun
sevemedimson ayrılışımda seni
kendime saydığım küfürlerde boğuluyorum
acıylanefrete bulanmış bir alınganlıkla
kısık bir sesle Nazım’ın şiirini
hecelerken
parça parça sarmaladığım sevdamla
sana uzanıyorum yüksekten
limanın gürültülü gemi ve makine sesleriyle
kadınım seni çok mu çok özlüyorum
uzun bir günün son saatlerinde