Gitmeler Güncesi

"Her şeyin hikayesi vardı. İnsanlar ya bilinçli bir tercihle yazıyorlardı hikayeyi yada tamamen kendi dışında yazılan bir hikayenin parçası oluveriyorlardı. Sokaktan geçen birine çarpan adam, çarptığı adamın hikayesini yazıyordu… Hayat kılcal ağlarl

yazı resim

Neredeyse bütün hayatımın uzun yolculuklardan kurulu olduğu gerçeğiyle ne zaman yüzleşsem içimde garip bir heyecan belirir. Düzenli olmak ve düzenli işlerle uğraşmak adına harcadığım zamanlarım birden silinip gider gözlerimin önünden. Şairane bir kaçış planı hazırlarım hemen. Bir çantaya doldururum bana lazım olacağına inandığım şeyleri. Jack Kerouac ve Jack London’ un kitaplarını, birkaç kalemi ve bir adet kalın kazağı... Tabi yazı yazmak için büyükçe bir defteri...Montumu kaptığım gibi kapıya yönelir. kapının önüne gelince hırsla kaldırır atarım çantamı, ellerim başımın arasında başladığım yere geri dönerim... Bütün gitmeler bir anda durur. Duruluverir kalbimin nehirleri... Yeraltına kayarlar...

Yine de yaptığım onca yolculuktan kalan hatıraları derleyerek biraz olsun yatıştırırım kendimi... Galiba bu günce de o yüzden yazılıyor... Bir şekilde su buharı olup uçmadan gitmeler hırsı, yazılarla imzalanarak hiç sönmeyen Mecusi ateşi gibi bugünden yarına taşınacak... Güncenin birinci sayfasını yazmıştım daha önce...Şimdi sıra ikinci sayfada ve tabi gerçekten yapılan yolculuklarımda...

"Gitmeler, sanırım ilk Eskişehir yolculuğuyla başladı. Küçük bir şehrin bir maden kasabasında bir madencinin oğlu olan ben, büyük bir başarı kazanarak, yabancı dilde eğitim veren bir lisenin sınavlarını kazandığım için, boyumdan büyük bir işe kalkıyordum... Sadece bir aile ve çikletlerden çıkan "artis" resimleriyle oynanan yazı turalı oyunlardan kopup, hayatımla ilgili ilk ciddi oyuna giriyordum. Kolsuz ve kanatsız bırakıyordum kendimi. Cesur ve hatta güçlü olmadığım için annemin ve babamın bütün yalvarmalarına rağmen kafama koyduğum gitme fikri yeni yetme heyecanlarıyla geceler ve gündüzler boyu içinde yaşadığım herşeyi değersiz kılıyordu. Gittim. Gitmek istediğim için gittim. Belki ilk isyanım olduğu için bu denli güçlü yapıştım gitme isteğine. Oysa ne kavgada göz morartacak cesaretim, ne düğme dikebilecek meziyetim vardı. Herşey karşısında o kadar küçüktüm ki, küçüklüğümün karşısında gösterdiğim cesaret karşısında kimse duramadı...Annem bile...(Sen nasıl benim karşımda böylesine güçlü duruyorsun anlayamıyorum krizantem çiçeği)

Birkaç ufak gitme ve dönme hariç hiçbir uzun gitmesi olmayan ben geçtiğim bütün şehirleri, şehirler arasındaki mesafeleri bir deftere not alıyordum...Kaçırdığım şehir isimleri için babamı ve yan tarafımızda oturan ve sürekli kitap okuyan adamı sorguya çekiyordum. Anılar işte. Terme-Samsun arası 50 kilometre... Babamın hala bana cevap verirken merakıma duyduğu hayranlıkla karıştırdığı gözyaşları, sayfalarını kopya ettiğim o defterin üzerinde duruyor...

Bütün yolculuklarımı anlatmak için yazıyorum bunları...Merak etmediğini biliyorum krizantem çiçeği...Öyle aptal aptal karşıma geçip bendeki bu içinden çıkılmaz gitme hırsının neye yaradığını sorguladığını ve beni hiç adam olmayacak bir çocuk gibi gördüğünü de biliyorum.Bazen içindeki yardımseverlik duygularının kabardığını hisseder gibi oluyorum ama şunu hatırlatmalıyım. Asla bana yardım edemezsin. Çünkü yardımsever biri değilsin sen...Senin yaptığın yardım sadece aç bir köpeğe kemik atmaktan ibaret olur. İşte bu da yardımseverlik olmaz...Hatırlasana, o Allahın cezası gecede sana okuduğum satırları..

Yardımseverlik aç bir köpeğe kemik atmak değildir. En az o köpek kadar açken eline geçen bir kemiği onunla paylaşabilmektir. *

Neyse çok yoruldum krizantem çiçeği...Bir satır desen yazamayacağım...Yine de bir kelebek gibi bu gece anlattıklarımın altına bir şu satırları düşmelisin

Ben gittiğim şehirlerde
bütün tabelalara ismimi kazıdım
benden başka kim geçmiş diye bu şehirden
merak eden birilerinin olmayacağını bile bile....

*Jack London-Demiryolu Serserileri
]

Yorumlar

Başa Dön