Güneş Ağlıyor Huzurumda
Kara bir bulut kaynıyor
Dağların doruklarında
Yitirdim kendi kendimi
Çoçukların çığlığında
Anam yeni taramıştı saçlarinı
Öpücükleri kurumamıştı yanaklarında
Nazar boncuklarıyla oynadılar yakalarında
Öpüştüler gülüştüler birbirleriyle
Oy delal gözlerin karlı dağdır
Kederli bakıyorum bugün dünyaya
Uzun gurbet yolculuğunda görüyorum üzerimdeki bakışları
Vedalaşmak geliyor içimden
Tanısam tanımasam insanları
Isırmak geliyor içimden hasreti
Hücresinde aç bir mapus gibi
Kovalarken ekmeğin kokusunu
Korkulu bir duygunun prangalı esiriyim
HALEPÇE meydanında
Yargılanıyorum sokakların derin sessizliğinde
Dağların heybetli duruşunda
Yediklerde ıslık çalan mermi sesiydi bir zamanlar
Hıçkırık tutan tüfeğimin
Çifte namlusuydu beynimde öten
Mazlum insanların anlamsız bakışları arasında
yargılanıyorum yargıçsız mahkemesiz
Yangın içindedir yüreğim yangın içinde
Bir ateş kütlesi patladı yanı başımda
Kızgın bir demir parçası yapıştı
Alnımın orta yerine
Genç kızlar taze gelinler düştüler
Acı bir çığlık içinde
Ateşle kan kanla barut kokusumu karıştı birbirne
At kişnemeleri yakıyordu oartalığı
Yakıyor alev alev titreyen azgın bir canavar gibi
yaktığını kavuruyor kavurduğunu savuruyor
Atom sesleri arasında
Serpilmiş bebelerin beyinleri sokak ortasında
Kül olmuş bedenleri
annelerinin avuçlarında
Nerede bu cihanin melekleri
Nerede yavrum nerede yavrumun gözbebekleri
Söyleyin bana
Kimin fermanıdır bize halepçede işleyen
Buz tutmuş şarkıları mayın tarlalarında
Oturdum dağların eteklerine
Seyrettim beş bin kişinin mezarını pus içinde GÜLOM
ağladım güneşin huzurunda
GÜNEŞ ZATEN AĞLIYORDU HUZURUMDA
] ]