Ona sıradan bir günün tam ortasında rastlamıştım. Hiç bir yere gitmiyormuş gibiydi. Bakışlarının donukluğunda beni çarpan imdat çığlığıydı. Bir anlıktı. Hiç aklımdan çıkmayan oldu. Garip bir tesadüftü. Yolumun üstünde, kaderimin beklenmeyen misafiri oldu. Şimdi nerede, hayatta mı, bilmiyorum. Derindi bakışları. Yaşadıklarının eziyeti okunmaktaydı . Beni öylece, çaresiz bırakmıştı... Yıllar geçti. Bakışları kaldı, unutmadım.
Bazen özdeşleştim onunla. Gücüm oldu. Çoğunlukla, unutuldu. Belki bir aldatmacaydı sadece diye kendimi kandırdım. Oysa gerçekti, onu gördüm. Sonra ise, nerede diye hep merak ettim.
Ne bileyim. Kafam karışık değil. Kendime hakimim, kendimdeyim kısaca. Yine de kuşku duyuyorum hafiften. İnanılmaz gelir gelen geçen günler.
Bunca yalan, inkar, maskelerin sonrasında gerçeğin ortasında yaşanacak olan sadece dram... ne diyeyim...
Yaşamak güzel. Yüreğinle nefeslenmene paha biçilmez. Sonra, birden... hayat hortlar.
O kadını hep merak ettim. Dua ettim. Gözyaşı döktüm onun için. Kim olduğunu bilmeden. Bilemezdim. Unutmaya çalıştım, beceremedim. Belki hepimizin yardıma ihtiyacı var...
Yaşam, öyle kısacık ki. Uyanır uyanmaz kaderiyle tanışır insan. Hayat.
Ara sıra ve çok sık sorarım kendime: gerçek miyiz? diye. Normal olmak nasıl?.. Tasa etmeden güne başlamak, mutlu bitirmek nasıl?.. Sorarım sık sık kendime.
Merak ederim; huzurlu, mutlu, güzel yaşamak hangimize daha çok hak?..
eylül