Hayat bütün kapılarını viran gecelere açar..
Bu yüzden sadece gündüzleri anlatılacak
Hikayelerim var…
Melekler kanatlarını kırmadan az evvel
Dil-baz lal olmamış,
Kahin gözlerini dağlamamışken
Acele zamanların en rehavetinde
Gün geceye teslim olmadan
Açılır oyun-bazın sandığı
Bir geçmiş okunmaya hazırlanır,
Her kumaş hikayesidir artık
Sim; büyüdür avucunda ve her kelimeye bir dirhem
Kül; hikayenin gizemi, yaşayanın dersi
Bir avuç toz kalacak geriye, dinleyenin devr-i
Tozdan toza karışır her mesel, yeniden anlatılmayı bekler
İklimsiz zamanlardan esmer bir gülümseme,
Pencere kenarları küf tutmamış henüz
Kayısı ağaçlarının sakladığı bahçe kapıları
Aralık kapılardan sızan utangaç notalar
Bahçeler en çok yasemin kokar,
Yaseminler en çok bahçelere yakışır..
Büyülü geçmişin en hünerli anlatıcısıdır sihir-baz
Renklerin yazılmamış öykülerini anlatır
Kendi renginde, beklediği öyküde kaybolur izleyen
Bir büyü anı.. Ve kül yok çünkü henüz dillenmemiş
Her bahçe öyküsünü bekler, bilir ki mutlak uğrar
Her kapı bahçelere açılır ve patikaları rengarenk
Gün batmadan az evvel son sihir zamanı,
Alnında, hayatında buz gibi kalır bir karnaval sonu
Ve bilirsin sim artık hep ordadır, mıh gibi
Gün geceye, gece viranlığa açılır
Her karnaval hayata karışır
Ve her hayat kapılarını viran gecelere açar.
Bir avuç kül sönmeye başlar, söz değmiştir bir kere
Her toz meselini bekler, her sim kelimelerini
Bu benden kalandır geriye.
Yine geceden az evvel kalkıp gelir başka bir hikaye
Sen de toz içindesin. Demek ki anlatacakların var.
Dinlerim…