HIÇKIRIK
Yalnızlığın verdiği ürperişle sıçrıyorsun yine bir gece.
O gece sarıyor tüm benliğini keskin hıçkırıklar.
Kahır dolu günlere inatla isyanın basık çıkıyor yine.
Ağlamaklı bir ses mi, yoksa bir titreyiş mi, var işte ta şurada; işte o noktada...
Noktanın noktasında, zerrenin en ufağında, sonsuzun en uç noktasında bir arayış mı?
… … … … … … … … …
Yine o noktada bekliyorsun beklenenin gerisindeki şans trenini.
Lakin gelmiyor işte onu beklemeli mi?
Gitmeli mi?
Gidiyorsun belirsizliğin içinde belirlediğin, ya da ad koyduğunu zannettiğin o noktaya.
… … … … … … … … …
Yolların çıkışsızlığı mı, başladığın o noktaya tekrar geri dönmeye çalışmak mı?
Ya da bulunduğun o noktadan yeniden belirlediğin başka bir noktaya ulaşma çabası mı?
… … … … … … … … …
İleriye koyduğun amaç doğrultusunda ilerliyorsun, ama bilmiyorsun ilerinin ilerisinde duruyor hedefin ve yine sapıyor yönü bir başka yöne.
… … … … … … … … …
Kontrol hep zaten birinin elinde, birilerinde, senden haberdar, senin göremediğin...
Sapkın bir amaç sapan bir de hedef...
Ha, bir de sen varsın tabi, o şans istasyonunda, yalnız yapa yalnız...
Kontrolü elde tutmalı mı, ele alma çabası mı?
Yönetilmeli mi, yönetmeli mi?
Durmalı mı, gitmeli mi?
Gitmeli...
Hadi bakalım.
MUHAMMED AKBAŞ in kaleminden
] ]