Orman öfkeden kızıla bürünmüş yapraklarla dolu olan ağaçlarıyla cehennemden kaçan iblisin kızgın suratını anımsatıyordu. Şekilsiz ve silueti dahi belli olmayan kayaların arasından bir oraya bir buraya çarparak yol almaya çalışan insani varlıkların her yanları yara bere içinde kalmış, etlerinden süzülen kanlarla toprağın kızılımsı rengini daha da güçlendiriyor adeta onu besleyerek şirretliğine yardım ediyorlardı.
Tarif edilmesi imkansız gibi görünen s0nsuz bir acı kaplamıştı içini. Sanki olanlardan kendini sorumlu tutuyor kurtarılabilirlerdi dercesine bakıyordu yerde yatan yediler kavminin insanlarına. Oysa ki yoktu! Onları kurtarabilecek Hiçbir büyü yoktu. İmkansızdı yeniden diriliş. İnsanlar için ölüm vardı. Yeniden diriliş değil. Yine de büyücü baktı baktı...
Hala ölmemiş olanların yanına gitti ve uzunca bir bakıştan sonra içinden büyüler söylenerek asasını toprağa çarpıyor aynı anda toprağın hükümdarlığındaki ışık süzmeleri yeri sertçe delerek fışkırıyor sonra havaya çıkıp iyiliğin karşı konulmaz hizmetkarlığını üstleniyorlardı. Sustu Horafin sadece gözü bir an dünyanın en güçlü savaşçılarından birine ilişti. Sessizliğin yerini bir anlık hissizliğinden sonra öfkeye acının dokunduğu çığlıktaki yankıya bıraktı. Yerde yatıyordu.
En güçlü savaşçılardan ,Toprak dünyadan Erondora kralının oğlu Lizeyah yerde kanlar içinde yatıyordu. Yaşlı büyücünün asası elinden kaydı ve kendini yerde yatan adamın üzerine attı haykırarak. Bu olamazdı!Evet ölümdü insanlar için var olan ama bu kadar erken değil ve şimdi değil ve şu an değildi, Lizeyah içinse hiç olmamalıydı.
Tarif edilmesi imkansız gibi görünen s0nsuz bir acı kaplamıştı içini. Sanki olanlardan kendini sorumlu tutuyor kurtarılabilirdi dercesine bakıyordu yerde yatan yediler kavminin insanlarına. Oysa ki yoktu! Onları kurtarabilecek Hiçbir büyü yoktu. İmkansızdı yeniden diriliş. İnsanlar için ölüm vardı. Yeniden diriliş değil. Yine de büyücü baktı baktı...