Bir sevda masalıydık sen ve ben
fırtınaların içinden kopup gelmiş yorgun gemi misali
savrulmuştuk her dalgada
sayısız fırtınada
sensizliğe inat her darbede yıkılmamış
yinede kalmıştık ayakta...
Sürgün yaşanılan yılların hesabını sormak istercesine
yalnızlıklara inat
sessizliğe inat
umutlarımıza sarılmıştık sebebsizce
hangi ressam çizmişti
yokluğun elinde ki hüznün tablosunu...
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir günün akşamında
sana sitem dolu kelimeleri yazdıkça
arşınladım dünyanın dört bir köşesini
çıplak ayak karlar yağarken lapa lapa
üşümedim
içimin titreyişi soğuktan değildi
yüreğimin yangınının kor aleve dönüşürken
hissedilen sıcaklığında
bedenime vuran esintisiydi
titremelerim...
Sensiz bu hayatta attığım her adım
yokluğa ve umutların tükendiği zorluğa açılıyordu
her sensizliğe açılan kapının ardında
karşımda bulma heyecanıyla beklerken seni
kollarım boşluğa her dolandığında
nefret ediyordum kendimden
birde sensizliğin kahredici sessizliğinden...
Her kahrediş yinede umuda dönüşüyordu
bilinmeyen denklemin içinde
çözülmez olan bu problemin hangi elemanıydık ki biz
hapsolmuştuk bu problemin denksizliğinde
hayat
umut
çile
hepsi vardı bu sorunun içinde...
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan bu hikaye de
biz hangi masalın kahramanları olacağız seninle
şimdi nasıl biter
yada nasıl son bulur bu işkence...
Söyle sevgili
hangi başrolü paylaşacağız
bu hayat oyununda sence?...
Hülya Akyıldız