İtiraflarımız!

hepimiz sıcak ve bunaltıcı havalarda sıkılıyoruz ve sıkıldığımızda itiraflarda bulunuyoruz birbirimize

yazı resim

Birden itiraf etmek istiyorsunuz.
Her şeyin anlamsız ve boş geldiği, tüm olacakları göze alıp söylemek istediğimiz ama söyleyemediğimiz ne varsa hepsini bir bir anlatıveriyoruz.

Dışarıda sıcak ve bunaltıcı bir hava var. Ağaçların yaprakları tıpkı durgun bir denizde dalgaların sahile vurması gibi yavaşça sallanıyor.

Güney Afrika’da beyazlar, siyahları katlediyordu. Yönetim ve ordu beyazların elindeydi. Siyahların lideri olan Mandela beyazların hapishanelerinde tutsaktı. Ordudaki birçok asker ve polis siyahîlerin ölümüne karışmış onları katletmişlerdi. İç savaştan sonra ülkeye barış ve huzur gelmiş, siyahları öldüren katiller kurulan mahkemelere itiraflarda bulunuyorlardı.

Biri:
“onu bir dağa çıkardık. Önce işkence ettik. Sonra boğazını kesip çukura gömdük”

Başka biri:
“çiftliğine baskın yaptık. Ellerini çaprazlama bağlayıp kestik, çiftlikteki ahıra gömdük”

Bir diğeri:
“karnını deştikten sonra bağırsaklarını köpeklere yedirdik” deyiveriyordu.

Mahkeme heyeti söylenenlerin doğru olup olmadığını öğrenmek için söylenen yerlerde cesetleri arıyordu. Çukurdaki kemikleri, ahırda elleri kesilen cesedi ve bağırsakları deşilmiş gömülmüş siyahîleri arıyordu.

Katiller tüm itiraflarında dürüst davranıyorlardı. Yaptıkları canilikleri, işledikleri suçları kelimesi kelimesine anlatıyorlardı.

Her şeyin gözümüze boş göründüğü, artık bu ip kopuversin dediğimiz zamanlarda çok dürüst oluveriyoruz.

“aslında ben o zaman sana bunu demiştim ama gerçekte şu olmuştu” deyip olanları anlatıyoruz.
“sen ordayken ben onunla birlikteydim” diyoruz.
“geçenlerde onu gördüm ama sana söyleyemedim”
“aslında seni sevmediğimi demek istiyordum”
“sırf sen istiyorsun diye yaptım. Aslında ben istemiyordum” diyoruz.

Güney Afrika’da beyazlar kurulan mahkemelere katlettikleri siyahîlerin cesetlerinin nerede olduklarını itiraf ediyordu, biz bir şeyler gizlediğimiz arkadaşımıza, dostumuza, sevgilimize itiraflarda bulunuyorduk.

Dışarıda sıcak ve bunaltıcı bir hava var. Ağaçların yaprakları, tıpkı durgun bir denizde dalgaların sahile vurması gibi, yavaşça sallanıyor.

Siz itiraflarda bulunuyorsunuz.

Bir zamanlar delirmişçesine sevdiğiniz kişiye:
“bu ilişki yürümüyor artık seni eskisi gibi sevmiyorum, nereye kadar devam edebilir ki eninde sonunda ayrılacağız” diyorsunuz.

“başka biri var ve uzun zamandır bunu sana söyleyemiyordum” deyiveriyorsunuz.

Dışarıda oldukça bunaltıcı bir sıcaklık var. Bu havalarda sıkılıyor ve itiraflarınızı dinliyorum.
Her sıcak havada kulağıma gelecek samimi itiraflarınızı bekliyorum ve bu yüzden sıcak havaları sevmiyorum.

Güney Afrika’da siyahîleri katleden beyaz katiller, kurulan mahkemelere dürüst davranıyorlardı.

Siz, her şeyi göze alıp itiraflarınızı söylüyorsunuz.

Ben, bunaltıcı sıcak havalarda sizlerin itiraflarıyla şarkı dinliyorum. Her şarkıda sizin bir itirafınızı görüyorum. En hareketli parçada bile sizin olan hüzünlü kelimeleri arıyorum.

Siz itiraflarınızla kaç kişiye işkence ettiniz?
Boğazını kesip bağırsaklarını deştiğiniz ve çukurlara attığınız insanları geriye dönüp hatırlıyor musunuz?
Kaç kişinin yüreğini yerinden söküp aldınız?
Samimi itiraflarınızla kaç kişinin canını yaktınız?

Güney Afrika’da kurulan mahkemeler huzur ve barışı getiriyordu, sizin itiraflarınızsa mutsuzluk ve keder taşıyor.
Mahkemeler uzlaşmanın yollarını arıyordu sizin itiraflarınızsa kopmayı, ayrılmayı ve uzaklaşmayı taşıyor.

Sizin dürüstçe yaptığınız itiraflarınız ve benim bunaltıcı sıcak havalarda en hareketlisinde bile hüzünlendiğim şarkılarım…

Sizin acılarınız ve Güney Afrika’daki mahkemeler…

Her şeyin gözünüze boş göründüğü, zamanın anlamını yitirdiği, iplerin kopmasını istediğiniz sıcak ve bunaltıcı günlerde, hepiniz dürüst davranıp birbirinize itiraflarda bulunuyorsunuz.

Ve ben bir şarkı dinliyorum…
] ] ] ]

Başa Dön