İzdüşümü

-Senin yerin benim göğüm Etme göğümü yerle/ bir-

yazı resimYZ

-Senin yerin benim göğüm
Etme göğümü yerle/ bir-

Kadın hayatla bir anlaşma yaptı. Ona- hayata- elinde olan tek şeyi- gözyaşını- verecekti. Ondan -hayattan- alacağı kuru bir nefes olacaktı.
Hayat, hatalar üzerine inşa edilmiş bir genellemeden ibarettir. dedi kadın. Sesi arz-ı âlemde yankılandı. Yeri ikiye bölüp de geçti. Yerle gök arasında, iki söz hizası bir acı saplandı kâtiplerin yüreğine.
Azrail, kapısında ıslık çaldı ölümlülerin. İsrafil Sura üfleyecek oldu, vazgeçti. Gecenin rengi attı korkudan. Yıldızlar söndü birer birer. Kabuğuna sığındı atlıkarınca. Hayat, hatalar üzerine inşa edilmiş bir genellemeden ibaretti çünkü.
Basit bir terk edilişe bir basit not düşürdü aslında kadın. Başını öne eğdi. Gözlerinden mağrur birkaç sızı damladı. Gidenin arkasından su dökmek harcı değildi. Geri dönüşlere sunacak yiğitliği de yoktu.
Söylenecek sözlerin hangi anlamlarına sığınırdı artık kadın? Hayatın sergilediği oyunda kısa bir replikten farksız kalacaktı.

Veda bir sızılı tebessüm gibi yapışmıştı dudaklarına

Varlık demişti kadın erkeği için, yokluğu ateştendi. Varlıkla yokluk arasında ince bir çizgi vardı, ince bir sancı vardı Arafta kalmış bütün yüreklerde. Kadın Arafın çocuklarından biriydi şimdi. Ve biliyorlardı ki Arafın çocukları, hangi yaz(g)ının ötesine geçersen geç; keder, kadere yapışmıştır bir kere.
Veda kırık hayalleri gibi serpilmişti yarınına

Ey sevgili, dilime adın düşmedi ve mahzun yüreğim.dedi kadın. Adıma adını katmadığındandır sitemim. Gözlerimiz birbirine değdiğinde, kalabalıklardan başka bir şey göremeyecek kadar mı yabancılaştık birbirimize? Şimdi gözlerim kapanmaya çok yakın. Bil ki emin değilim yaşadığıma ve bir vurgunda öldüğümden habersizim.

Sade bir veda idi yerle gök arasında

Kadın ellerinin çizgilerine bakıp kenetledi avuçlarını birbirine. Kaderine yazılanı çözmek değildi niyeti, Ya Rab! dedi.Yeri ve göğü birbirinden ayırmadan ayıran Rab, tohumu ve ağacı birbirinin içinden çıkaran Rab, toprağı insana, insanı toprağa bağlayan Rab, içimden içimdekine bir yaz(g)ı...
Ya Rab!dedi yeniden, Değil mi ki bir yanı aydınlığa uzanmış, bir yanı karanlıkta Nuh da Araftır. Değil mi ki bütün isimlerini bilen Âdem hüzün şavkındadır. Ellerimi toprağa sürüyorum, hüznün bütün çocuklarına. Âdemin de rengi benim rengimdir Nuhun da.
Bütün adlarını anıyorum da dilim dönmüyor, ezberimde bir kelime asılı, hafızam yetmiyor gerisini bilmeye. Ruhumu açmayı düşünsem de ilmekler takılıyor yüreğime. Ya Rab, aşk var, aşk var, aşk var makamımda
Nuh, nefeslendi kadının çizgilerinde. Kadın ellerindeki ince, ipince terleri hissetti sadece. Âdem Kıyamet mi, selamet mi? diye sorduysa da kadın duymadı. Ya Rab! dedi, Aşk var, aşk var, aşk var yüreğimde.

Şimdi alkışlamalıydı aşktan muaf tutulmuş yürekler, kâtipleri

Bu hikâye hüzün dolu bir rüya idi ve eğer bir anın rüya olduğuna inanılıyorsa uyanmak zorunda kalınacağı da bilinmeliydi. Kadınsa en çok susmayı bilendi.
Alnını dayadığı taşın sessizliğine büründü kadın. Taş kadının sessizliğine bürünmüştü oysa. Bütün acılardan azade kalacaklardı şimdi taş da kadın da. Sandılar. Bütün doru atlar büründü kadının ve taşın sessizliğine. Doru atlar olmayacakları bildiler. Sustular.

Veda hiçbir şeysiz her şey olmuştu kahreden dünyada

Başa Dön