Kalp ile Büyük Akciğer'in Aşkı

Sen soldan yürüdün hep, kalbin olduğu yerden. Benim seçimim büyük akciğerden yanaydı, ne de olsa sıkı sağcıydım.

yazı resim

Sen soldan yürüdün hep, kalbin olduğu yerden. Benim seçimim büyük akciğerden yanaydı, ne de olsa sıkı sağcıydım.

Umutluyduk o zamanlar, söz vermiştik birbirimize. Siyaset konuşmayacaktık. Ne de çocukmuşuz diyorum şimdi. Dışımızda bırakmaya çalıştığımız şey siyasi sohbetlerimiz değil, yaşam biçimlerimizdi ve biz bunu o zamanlar anlayamıyorduk. Oysa sen arkadaşlarının Deniziydin, ben Asenası. Üstad deyince sen Nazım'ı anlıyordun, ben Necip Fazıl'ı. Darbeden bahsedilince sen Deniz Gezmiş'i anmadan duramazdın, ben Adnan Menderes'i. Sen sınav kağıdına yanıtlar yazardın, ben cevaplar. Başımı omzuna yasladığımda sen bana Yılmaz Erdoğan okurdun, ben sana İbrahim Sadri. Ben olmasını istediğim herşeye inşallah derdim, sen hep umardın.
İnsanlar olmazı yüzümüze vurduğunda veya biz asla benzer olamayacağımızı farkettiğimizde susardık. Sen benim saçlarıma sığınırdın, ben senin sakallarına.
Ben seni hiç unutmadım. Birlikte gittiğimiz, koyu kahverengi koltukları olan o yeri de. Saçlarını kısacık kestirdiğin o gün karşıma oturup "birbirimize zarar veriyoruz" dediğini de. Arkasından gözlüklerinin üzerinden yüzüme bakmanı da. "Haklısın" dedim. Yalan değil haklıydın. Ayağa kalktım. Ben "Allaha emanet ol" dedim sen "kendine iyi bak". Kapıya doğru yürürken aklımdan geçen tek şey kapı ile masanın arasının içeri girerken de bu kadar uzun olup olmadığıydı.

Şimdi yatağıma uzanmış, gözlerimi tavana dikmiş düşündüğüm de ikimize ait bir söz hatırlıyorum
Bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz…

Başa Dön