Bir pişmanlıkla yazıyorum bu satırları sana
susmam gerektiği halde içime dert olan ne varsa…
Senden gitmek pahasına da olsa yazıyorum işte.
Aslında söylenesi çok sözüm var sana.
Şairinde dediği gibi
“başlamadan bitirmek bitirmeden başlamak istiyorum”...
Gözlerim ağırlaşıyor.
Kahpe kurşunlar diziliyor gece yarılarına.
Sessizce bir veda dokunuyor dimağıma,
uykusuz mu kalıyorum ne?
Sabahları iple çekiyor karanlıklarım.
Dilime doladığım vedasal sözcüklerle,
korkularıma yenik düşüyorum.
En leş yanlarını sunuyor kargalar
önlerine düşen aşkın ölü haline.
Kıpırdamıyorum.
Öylece bekliyorum,
dudaklarımı geviyorum kanatırcasına
ve susuyorum yine en suskun halimle.
Kelimeler savaş veriyor beynimde.
Dilimin ucunda bir terk edilişin tuzağına takılıyorlar söyleyeceklerim
ve öylece bir kanyona çarpıyor, konuşacaklarım intihar etmişçesine...
Küstah yanlarımdan birini daha sergiliyorum işte.
Acıyorum...
Acındırıyorum...
Gözlerim ansızın bir gölgeye takılıyor,
ölümün baş ucumda gezindiğini görüyorum.
Sonra usulca yatağımdan kalkıp dolabımın kapaklarını açıyorum.
Elime geçen ne varsa karanlığa fırlatıyorum.
Pişmanlıklar diriliyor ölü aşklar arasından ve ben
geceye bir sevda daha kurban ediyorum.
Bir sahil kıyısına yaklaşıyor ruhum.
Gamdan bir dünya kuruyorum.
Daha düne kadar yakıp kavuran aşk ateşinde,
şimdi buz tutmuşçasına üşüyorum.
Elime geçen aşk sarhoşu bir şişeye kalbimi koyuyorum.
Üzerine acılarımı tıpalıyorum ve ardından bir hüzün deryasına salıyorum.
Sonra çığlıklar düşüyor geceye,
odamın duvarlarına şamar şamar iniyor içimin feryatları.
Artık sevmiyorum...
Özlemiyorum...
Beklemiyorum...
diye bağırıyor.
Yeni yeni fehmine varıyorum boşuna çırpınışlarımın.
ŞİMDİ KALPSİZİN BİRİYİM İŞTE!
Ayşe Özyılmaz